İspanya’da Sel Felaketi ve Ülkemiz İçin Alınacak Dersler
Bu hafta ki yazımda İspanya? nın Valencia şehrinde yaşanan sel felaketi trajedisini ele alacağım..
Bu hafta sağlık sektöründeki usulsüzlükleri ele alacağım. Çünkü geçtiğimiz hafta özellikle İstanbul merkezli bir trajedi gözler önüne serildi. Yenidoğan Çetesi…
Bu hafta sağlık sektöründeki usulsüzlükleri ele alacağım. Çünkü geçtiğimiz hafta özellikle İstanbul merkezli bir trajedi gözler önüne serildi. Yenidoğan Çetesi.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Toplumumuz maalesef sorunlu. Büyük çoğunluk kendini kurtarma derdinde. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın derdinde. Ve gemisini kurtaran kaptan derdinde. Böyle olunca da fırsatını bulan çoğu kişi, her türlü ahlaksızlık ve usulsüzlüklere kollarını sıvıyor. Bu ifadeleri 56 yıllık ülke tecrübeme, 39 yıllık sağlık sektörü tecrübeme, 31 yıllık adli tıp tecrübeme ve 21 yıllık da hocalık tecrübeme dayanarak ifade ediyorum.
Ülkemiz insanı neden böyle sebebini inanın bilmiyorum. Bu soruyu cevaplaması gerekenler sosyologlar yani toplum psikologları. Ülkemiz için bu soruya yanıt oluşturdular mı tam bilemiyorum. Onların bu konudaki çalışmalarına ve yayınladıklarına fırsat buldukça bakacağım.
Bu sözleri söylememe vesile olan konu Yenidoğan Çetesi. Ama aslında konu onunla sınırlı değil. Sadece o konu “irinin yani tıp dili ile cerahatin patladığı” kısım. Halbuki sorun daha büyük. Konuyu bilmeyenler için Yenidoğan Çetesini kısaca özetleyeyim. Annelerinden erken doğan çocuklar yani prematüre bebekler için içerisinde 112 çalışanı, hekim, hemşire, hastane koordinatörü vs’ den oluşmuş bir çete kurulmuş. Bu tür yenidoğan bakım ünitesine ihtiyaç duyan bebekler İstanbul’ da belli hastanelere yönlendirilmiş ve söz konusu hastalara yapılacak Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden yatak/gün başına ödenecek 8 bin TL para bu hastanelere aktarılmış. Aslında bu şekilde ki organizasyonlar yeni değil ve şu anda dahi devam ediyor. Ama Yenidoğan Çetesi olayı patladı ve halen nispeten gündemde. Ancak konu çok yakında soğuyacak ve ülke tarihinde yaşanmış tarihi bir olay diye sadece hafızalara aktarılacak. Çünkü ülke gündemi çok yoğun (Ankara’ daki TUSAŞ patlaması, Öcalan açılımı vs) ve konunun zaten ortaya çıkma sebebi çetenin artık iyice zıvanadan çıkarak konuyu soruşturan Cumhuriyet Savcısını bizzat makamında ve fütursuzca tehdit edebilmesi. Konunun asıl kamuoyu gündeminde patlamasının sebebi bu tehdit olayı ve bunun da kaydedilerek görüntülü halde kamuoyuna yansıtılabilmesi. Çünkü zaten ülkemizde her sektörde olduğu gibi sağlık sektöründeki usulsüzlükler de şu an dahi tüm sürati ile devam etmekte. Çünkü ülke şu an Yağma Hasan’ ın Böreği gibi yağmalanma döneminde.
Şimdi konuyla ilgili bazı detaylar vereyim. Sağlık sektörü istismara açık bir sektör. Çünkü sağlık konusu karmaşık ve normal vatandaşların karar verip, değerlendirme yapabileceği bir konu değil. İlgili sağlık çalışanı ne derse hasta ve hasta yakını da ona itibar etmek durumunda. Durum böyle iken ülkede hukuk işleyişi de etkisiz kalınca bir çok kişi gemi azıya aldı ve yolsuzluk ve usulsüzlük için kolları sıvadı. 2002 yılında iktidara gelen AKP akılda kalan üç Sağlık Bakanı üretti. Birisi Recep Akdağ. Onu bu usulsüzlüklerin dışında tutuyorum. Çünkü kendisi bir tarikatın üyesi ve Sağlık Bakanlığı ve ihalelerini o tarikatın merkezi yaptı ithamı dışında –ki doğru- sağlık sektörü için önemli reformlar yaptı, atılımlar yaptı ve ülke sağlık sektörünü aşırı değiştirdi ve geliştirdi. O sebeple Recep Akdağ önemli bir Sağlık Bakanı idi. Ama sonrasında kamuoyu gündeminde yer alan Mehmet Müezzinoğlu ile Fahrettin Koca’ ya baktığımızda ülke sağlık sistemine en ufak dikili bir ağaçları yok, sadece günü kurtardılar ve durumu idare ettiler (Fahrettin Koca’ nın pandemi sürecini iyi yürüttü vs değerlendirmeleri hala gündemde). Üstelik bahsi geçen her iki Sağlık Bakanı’ da Özel Sağlık Sektörü işletmecisi. Yani kurda kuzu emanet edilmiş durumda idi. Açıkçası şu an ki yeni Sağlık Bakanı’ ndan da en ufak bir beklentim yok çünkü tek özelliği Rize’ li olması. Ülkemizde AKP iktidarı ile birlikte kamu yönetiminde maalesef liyakat terk edildi, sadece sadakat ve biat öne alındı.
Sonuç itibari ile Yenidoğan Çetesi buzdağının görünen kısmı. Eğer AKP iktidarı değişir de bir gün hukuk Adalet Tanrıçası Themis’ in öngördüğü biçimde işlerlik kazanırsa ülke ve vatandaşların nasıl istismar edildiği, nasıl soyulduğu ve ülke kaynaklarının nasıl yağmalandığı hususunda çok daha çarpıcı örnekler ile karşılaşacağız. Bu süreç gelene dek yapmamız gereken o günlere sağlıkla ve başımıza kaza, bela gelmeden ulaşabilmek.
Bir daha ki hafta görüşmemiz temennim ile.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)