* Turan Türkmenoğlu
Sahaflar Payitaht ile önce Bursa’da daha sonra Edirne’de faaliyet göstermişler. İstanbul’un Fethinden sonra Kapalıçarşı’daki yerini almış.
Evliyâ Çelebi Seyahatnamesinde onarılan Kapalıçarşı’nın 1460 yılında meslek ve sanat erbabına tahsis edildiğini, sahaf esnafının da yerini aldığını şöyle ifade ediyor:
Esnaf-ı Sahhafan: Dükkân 50, Neferat 300. Bunlar ulema ziyyinde ulema hüddamları olmakla kazasker alayında tahtırevanlar üzere mürur ederler. Dükkânlarında nice bin kitapları bulunur. Yani ilme hizmet ederler protokollerde de yerlerini alırlardı diyor.
Sahaflar Çarşısı
Kapalıçarşı’nın ihyasından sonra esnaf, meslek guruplarına göre ayrılan sokaklara yerleştirilerek denetimi ve ulaşımı kolay bir alışveriş merkezi kurulmuştu. Ancak Sahaflar Çarşısı, bir ucu Divan Yolu’na, diğer ucu Fatih’e uzanan bir güzergâhta konuşlanan Osmanlı döneminin mülkiye, seyfiye, kalemiyle ve ilmiye sınıfına mensup kamu personelinin uğrak yeri olmuştur.


Sahaflık, sahaf, suhuf..
Çarşımızın önemli isimlerinden Hacı Muzaffer Ozak ustamız, Yaşar Nuri Öztürkle yapılan bir söyleşide mesleğimizi şöyle tanımar:Bunlar Kur’an-ı Kerim’den gelen tâbirler… Malum İbrahim’in, Musa’nın suhufu tâbirleri var. Sahaflık dini eserler satıcılığıdır. Yani sahaflık dini bir hava taşır…..
Başka bir ustamız da kitapçı ile sahafın aynı şey olmadığını şöyle açıklıyor:
… Kitapçı muhtelif kitabı alır-satar. Sahaf emsalsiz kitapları derleyip toplayan, onların ilmi değerlerini sanat kıymetlerini ölçebilen, aynı zamanda bilgin adamdır. Daha çok nadir nüshalarla, elyazmalarıyla uğraşır. Biz öyle kitaplar satmışızdır ki adam o kitaba kavuşmanın sevinciyle, sabaha kadar kitabı göğsüne bastırıp öyle yatmıştır. Eşi yok, ikincisi yok meselâ… Sonra şu var! Koca İmparatorluk dağılmış; Vezir, Paşa konakları tarumar olmuş, böylece bir yığın sanat hazinesi ortada kalmıştır. İşte nice nadide eser ve eşya bu çarşıya düşmüş, buradan satılmıştır…
Sahaf mı? Sahhaf mı?
Tek “h” ile mi, “çift “h” ile mi yazılmalı? Bugün olduğu gibi o günlerde de tartışması konusu olmuştu. Necati (Alpas)Bey Amca’ya sordum:
― Necati Bey Amca, doğru olan hangisi? Tek “h” ile mi olacak, çift “h” ile mi? Sahaf mı? Sahhaf mı? Siz ne düşünüyorsunuz?
― Kızım, Edebiyat Fakültesi’nde okuyor. Bu meseleyi onunla datartıştık. Hocalarına sor bakalım doğrusu hangisi? Kızım da doğru yazılışının tek “h” ile’ olduğunu söylemişti. Arapça imlâsında şedde olduğu için vurgulayarak okunur. Ancak Osmanlıca metinlerde ve yeni harflerle yazılışı tek ‘h’lidir.
O halde “Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evlâdır.” Yani, çok bilinen, yaygın kullanılan bir yanlış ifade sözlükteki doğrusundan daha iyidir, yeğdir diye biliriz.
İddialı bir söz ediyorum: 1974 yılında dükkanıma TURAN KİTAPEVİ SAHAF TURAN M. TÜRKMENOĞLU yazılı tabelayı asıncaya kadar Sahaflar Çarşısı’nda ve dışındaki kitapçı esnafının tabelasında SAHAFyazmazdı. Yazma eserlerin uzmanı olarak şöhreti sınırları aşmış olan ustamız Raif Yelkenci’nin bile dükkan tabelasında KİTAPÇI yazıyordu.
Sahaf Dükkânı
Sahaf dükkanında kitaplar rafta değil, peyke üzerinde, üst üste istiflenmiş kümeler halinde durur. Kitabın kenarında da ismi yazılıdır. Ancak öyle kitap isimleri okunur ki bir hattata özel olarak yazdırılmış gibidir.
Bu dükkânlarda yerlere kilim ya da koyun postu serilidir. Müşteri ayaklarını çıkarmadan içeri girmez. Küçük ebattaki dükkanlar “dükkânçe” olarak adlandırılır. Sahafların mekanları dar gönülleri geniştir. İlim erbabını, kitap muhibbini baş tacı ederler, ilmi ile amel etmeyenlere de pek itibar etmezler.
Kitapseverlerin ayrılmak istemediği, kitaba ilgi duymayanların da sıkıldığı Sahaflar Çarşısı; bir kütüphane gibi, bir mabet gibi sessiz ve sakin bir mekândır. Emrullah Güney’in veciz sözünü paylaşmak isterim: ‘’Sahafı olan bir şehir geçmişiyle, geleceği yaşıyor demektir.’’
Seyyar Sahaflar
Geçmişte, tereke veya mezatlardan satın aldıkları kitapların kimlere yarayabileceğini iyi bilen sahaf; seçtiği kitapları, nadir yazmaları, minyatürlü eserleri ya bir bohçaya sararak ya da koyunlarına saklayarak zengin konaklarına, beylerin, paşaların köşklerine götürür; bu hizmetlerine karşılık olarak hane sahibinden, değerinden fazla mükafat görürmüş. Başka bir deyişle hane sahibi, kendisine kitap getiren sahafı, ziyadesiyle memnun ederek uğurlar; böylelikle yine kendisi için başka kitapları toplamaya teşvik edermiş. Ancak onun devamlı kendisine getirmesinin sağlayabilmek için paranın hepsini birden ödemez, taksite bağlardı. Bu esnaf tipine “koltukçu” ya da “bohçacı” denirmiş. “ayak sahafı” olarak tanımlanan esnaf tipi de, tereke veya konaklardan satın aldığı kitapları, sahaflar şeyhinin dükkânında yapılan mezatta satar, mezat “tellal” olarak adlandırılan, seçilmiş sahaflardan biri tarafından yönetirmiş.
Sahaf Argosuundan örnekler
Babam bu tabirleri kullanmayı pek sevmezdi.‘’Sahaf esnafına yakışmaz, Kapalıçarşı yıllarında diğer esnaftan etkilenerek buraya taşımışlar’’ derdi.
İmşa: Alım-satımda aracı olana, pazarlıkta arayı bulana, işin büyüklüğüne göre verilen bir nevi komisyondur. “İmşayım, imşamı isterim!“ şeklinde kullanılır.
Kâğıtçı: Mahallecilerin topladığı eski kitap, gazete, mecmua gibi basılı yayınları çarşıya getirmek yerine, kendi bölgesine en yakın hurdacıya satarlar. Bu hurdacı-kâğıtçıların belirli müşterileri olur, bir başkasına satış yapmazlar.
Kesişme: Ortaklaşa alınan malın bölüşülmesi veya takdir edilen kârın kabul edilerek payını alıp çekilmek. Ya da ortağına, onun teklif ettiği kârdan fazlasını vererek mala sahip olmak. “Malı ortak almıştık, kesiştik!”denirdi.
Korsan: Kitabı ucuza düşürebilmek için dükkân dükkân dolaşır, güya okumak için alıyormuş gibi pazarlık eder. Kısaca, esnafın iyi niyetini suistimal eden ve ucuza aldığı kitabı yüksek fiyata satan kimsedir.
Küp kapağı: Büyük ve gösterişli olmasına rağmen içerik olarak hiçbir değeri olmayan, satılması çok zor olup boşuna raf işgal eden kitap ya da kitaplara denir.
Mahalleci–Çuvalcı-Torbacı: Omuzuna attığı şeker çuvalı veya önüne kattığı üç tekerlekli arabasıyla İstanbul’u sokak sokak gezen esnaftır: ‘’Eskiiiler alırııım, eskiciiii!’’Diye bağırırlardı. Çoğu zaman aldıkları eski ev eşyaları, şişe, kitap vs. için plastik leğen veya kova ya da çamaşır mandalı verirlerdi. Topladıkları malları, arabalarını bıraktıkları depoya satar; çok para edeceğini umdukları kitap olursa da çarşıya getirirlerdi.
Parmağım içinde: Kapalıçarşı’nın İç Bedesten esnafı, vakit namazlarını kaçırmamak için dolapların üzerindeki boşluğa küçük bir mescit yapmış. Namaz vakti gelince, esnaftan biri çıkıp ezan okurmuş.
Ezan vaktinde, yukarıya çıkan esnafın dükkânına birisi gelmiş kapıyı zorluyor, açan yok! Ama müezzinlik yapan esnaf dükkanına bir müşteri geldiği görüyor.
Karşıdaki dükkâna giren adam, koltuğunun altında getirdiği paketi açarken bizimki eli şakağında:
― Hayyarelsalah! Hayyarel felah! Diyor, soluk alırken de o dükkâna doğru eğilip:
― Parmağım içinde! Parmağım içinde!
Diyesesleniyormuş. Yani, ezan okumaya çıkmasaydım onu ben alacaktım; benim de hissem var, ona göre fiyat ver, makamında bir uyarı imiş.
Sansar Boğmak: Bir-iki esnafın kimseye duyurmadan kıymetli bir kitap ya da kütüphaneyi satın alıp da iyi bir kazançla elden çıkardıklarının duyulması üzerine söylenen bir deyimdir: “Selahattin Bey’le sansar boğmuşsunuz, ıslatalım!’’ gibi…
Sahaf Esnafının Bilmesi Gereken Mesleki Tabirlerden Bir Seçki
Akkase: Sayfa kenarları ayrı, ortası ayrı renklerle renklendirme tekniği.
Bordür: Klasik ciltlerde kapağın dış kenarını cevreleyen bölümdür. Yerine göre “Pervaz”, ” ulama”, “kenar suyu” gibi isimler alır.
Cender(e): Ciltlenecek kitap dikildikten sonra, altının yapıştırılabilmesi için mengene olarak kullanılan alet.
Cilbend: Yazma kitapların ciltlerini korumak için kullanılan kutu.
Cilt Ara kapağı: Ciltlenmiş bir kitapta dış kapak ile ara kapak arasında bulunan yaprak.
Cilt kanadı: Kitap kapağı yerine kullanılan terim.
Cüz:
1. Bütünü oluşturan bölümlerden her biri.
2. Kur’an-ı Kerim’in otuz bölümünden her birine verilen ad.
3. esk. Bir kitabın ayrı bir kapak içinde yayımlanan birkaç formalık her bölümünden biri. eş. fasikül.
Deffe: Kitap cildinin iki kapağından her birine verilen isim.
Dibâce/Mukaddime: Esere giriş, önsöz bölümüdür. Müellif burada sebeb-i telif kısmında eseri niçin yazdığını, kendi adını, eserin adını ve telif tarihini bildirir. Divanda ise şair, mahlâsını şiirler arasında verir.
Edirne Kari: Edirne’de yapılan ciltler.
El-fakîr: Müellif sıfatlarından.
El-hakîr: Müellif sıfatlarından.
Fasıl:Bölüm, kısım, devre.
Fihrist: Yazma eserlerde fihrist bazen dibâce’den önce, bazen de sonra yer alır. Kitabın bölümleri olan cüz, fasıl ve bablarda açıklanır.
Hamdele: “Elhamdülillâh” kelimesinin kısaltılmışıdır.
Hatime: Kitabın sonuç bölümüdür.
Gubari: Gubar kelimesi Farsça bir kelime olup manası toz demektir. Hat sanatlarında olduğu gibi belli bir ölçü ve kural gözetmeksizin yazılan ve görsel estetik ön plana çıkartılarak yazılan bir sanat biçimidir.
İstinsah Kaydı [=Ketebe kaydı]: Bu bölümde yazmanın istinsah tarihi, müntensihi, istinsah yeri kaydedilir. Bazı yazmalarda bu bölümde müellif adı ve kitap adı, telif tarihi de verilir. Müstensih adından önce “el-fakîr”, “el-hakîr” gibi tevazu sıfatları da kullanılır.
Ketebe Kaydı: Bkz. İstinsah kaydı.
Kürrase: Yazma kitapların sekiz sayfadan oluşan formasına verilen isim.
Mahlas: Genellikle Divan Şiiri ve Türk halk şiiri ozanlarının yapıtlarında kullandıkları ve ünlendikleri takma ad.
Mıklep: (Ar. ḳalb “geriye çevirmek”ten miḳleb) Eski kitapların, bilhassa Kur’ân-ı Kerim ciltlerinin sol kapağının kenarında bulunan ucu üçgenimsi, katlanabilir parça.
Mihrabiye: Ucu ince tığlarla biten, mihrap şeklinde kitap başlığı, serlevha.
Mukabele kaydı: Müellif hattı olan esas nüsha, diğer tam veya iyi bir nüsha ile karşılaştı rılmış olduğunu belirten kayıttır.
Murassa Cilt: Değerli taşlarla bezenen cilt;
Müellif: Kitap yazan veya kitap hazırlayan, bir eseri ortaya koyan ve eserin sahibi olan kimse, yazar
Müellif Adı: Kitabı hazırlayan,eser sahibinin adı.
Müellif Hattı [=Müellif yazısı]: Esas nüsha.
Müstensih: İstinsah eden. Yazıyı çoğaltan, kopya çıkaran.
Müzehhip: Yazma kitapların süslenmesini yapan sanatçı.
Nüsha:Bir örneğin çoğaltılmasıyla elde edilen, birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri.
Risale:Küçük kitap, broşür, mecmua, mektup.
Sadberk: Cilt kapaklarının ortasına süs yerinde yapılan şemsenin üst tarafındaki şekiller.
Salvele: Peygambere dua ve methiye (övgü) bölümü.
Sancak Kur’an-ı: Ceviz kabuğunun içine yerleştirilerek gemilerin sancak direğine sancakla çekilen Kur’an. Cava kalemi ile yazılırdı. Bunlar için klâsik süslemeli, çok güzel mahfazalar da yapılmıştır.
Sebeb-i Telif: Yazmasına sebep olan olay, konu, şart, neden.
Serlevha : Bazı yazma kitap ya da risalelerin metnin başladığı sayfanın üst kısmında bulunan, dikdörtgen veya üçgene benzeyen şekilde süslemeli kısımdır [Bkz. Mihrabi ye]. Burada Besmele veya kitabın adı yer alır.
Sima‘ Kaydı: Eserin müellife okunduğu ve müellif tarafından düzeltildiği hakkındaki kayıttır. Kimi kitaplarda eserin sonunda yer alır.
Şemse: Yazma kitapların ciltlerinin üzerine, başsayfalarının üst bölümüne veya kumaşlara, kapı, pencere gibi yerlere yapılan güneş şeklinde süsleme motifi.
Şiraze: Klasik ciltte kitabın yapraklarının düzgün durmasını sağlayan bağ ve örgüye verilen isim.
Tek nüsha:Bilinen nüsha adeti.
Temellük kaydı: Kitabın sahbinin kim olduğunu gösteren kayıttır.
Tezhip: Yaldız sürme, yaldızlama, altınlama süslemeler demektir.
Vessale: Onarımda birliştirme, aynı cins kağıt veya deri ile ekleme tekniği.
Yaprak: Kitap, defter gibi şeylerde ön ve arka yüzü oluşturan kâğıtlardan her biri.
Yazılı cilt: İç kapağında, mıklep içi bordürlerde ayet ve beyitler yazılı olan ciltler.
Yazma cilt: Üzerleri sıvama altın veya ezilmiş altın sürülerek yapılan ciltler.
Zahriye: Genellikle metin sayfalarından daha kalınca ve değişik renkteki kitap kapakların dan sonra gelen ilk iç sayfayadır.
Zahriye: Bazı yazma kitap ya da risalelerin iç kapağı olan sayfadır. Burada kitabın ve müellifinin adı kayıtlıdır.
Zeyl/Zeylci: Bir eserin konusunu devam ettiren ve onu tamamlayan eser. Genellikle tarih, biyografi ve bibliyografya eserlerinde zeyl çoktur. Zeylmeydana getirene, “zeyl yapan” veya “zeylci” denir. Çoğunlukla başka kişi tarafından yapılan zeyller, bazı hallerde eseri yazan müellif tarafından veya bir eser için birkaç zeyl de yapılmış olabilir.
* Sahaf- Yazar