* Prof. Dr. Mehmet YÜCE
Coğrafi ve kültürel bir kavram olan Türk Dünyası, Orta Asya, Kafkasya, Türkiye, Avrupa, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsamaktadır.Türk Dünyası kavramının ifade ettiği alan,
– Bağımsız Türk cumhuriyetleri,
– Özerk Türk cumhuriyetleri,
– Türk topluluklarından,
– Türk Diasporasından,
oluşmaktadır.
Bu aileyeTürk dünyası ile bütünleşmiş akraba toplulukları (Arnavut, Boşnak, Gürcü, Çerkez gibi) bazı topluluk ile ortak politika izleyen bazı devletler (Pakistan gibi) özel statü çerçevesinde katmak lazımdır.
Asya ile Avrupa kıtasında yer alan bu coğrafya aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında yer alarak dünyanın jeopolitik kalbinde yer alan mümtaz bir bölgedir. 300 milyon nüfus, 4.5 Milyon km2 bir coğrafya, 4 trilyon dolarlık satın alma gücü, 1.7 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine Türk Dünyası büyük bir sosyo-ekonomik güce maliktir.

Genel itibariyle Türkiye ve Macaristan imalat sanayisi, Kırgızistan ve Özbekistan insan kaynağı potansiyeli, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan enerji kaynak üretimleriyle temayüz etmiştir. Post-Sovyet Türk Cumhuriyetleri enerji kaynaklarına sahip üyeler imalat sanayileri güçlü aktörlerin ihtiyaç duyduğu ürünleri dünya piyasasına sunmaktadır.
Aynı şekilde imalat sanayii üretim güçleri yüksek olan üyeler, enerji kaynaklarına sahip aktörlerin ithal ettiği ürünleri üretmektedir. Coğrafi konumları gereği Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında olan Türk devletleri mevcut önemlerini daha da artırmaktadır. Türk Cumhuriyetleri coğrafi konumları itibariyle Çin’i Avrupa’ya bağlayan tarihi İpekyolu üzerinde bulunmaktadırlar. Bu yol önemli bir güzergah ifade etmektedir. Burada tarihi ipek yolu yeniden canlandırılması anlamına gelen orta koridordan da bahsetmek gerekmektedir. Türkiye’den başlayarak Kafkaslar bölgesine, oradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşan Orta Koridor’un önemi giderek artmaktadır.

Rusya’nın içinde bulunduğu “Kuzey Koridoru” ile İran’ın içinde yer aldığı “Güney Koridoru»na alternatif oluşturan Orta Koridor, Çin ile Avrupa’nın bütünleşmesi adına önemli bir yere sahiptir. Çin’i ve bölge ülkelerini Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayan Kuzey ve Güney koridorları da jeopolitik konumları açısından sıkıntı yaşayabilme ihtimalinin yüksek olduğu hatlardır. Orta Koridor’a toplam 8 trilyon dolar yatırım planlanmaktadır. 25 Kasım 2022 tarihinde Aktau’da Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Gürcistan dışişleri ve ulaştırma bakanları arasında Trans Hazar Uluslararası Ulaşım Güzergahı’nı (Orta Koridor) geliştirmek için 2022-2027 dönemi yol haritası imzalanmıştır. Yol haritasında Orta Koridor’un kapasitesinin 2025’e kadar yılda 10 milyon tona çıkarılması hedeflenmektedir.
Türk Devletleri Teşkilatının kurulmasıyla dikkatleri üzerine çeken, Avrupa Birliği, Avrasya Ekonomik Topluluğu ve ASEAN gibi kuruluşlara kıyasla işbirliği imkânlarını yeni keşfeden Türk dünyası jeopolitik olarak çok önemli bir konuma sahiptir. Bu önemin bir yansıması olarak farklı aktörler Türk devletleriyle daha fazla işbirliği yapmak istemektedirler. Avrupa ve Avrasya bölgelerinde nüfus artış hızı düşerken Türk dünyasında artmaktadır. İnsan kaynağı açısından zenginleşen bu coğrafya üretim gücünü artırmaya gayret etmektedir.Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulumuyla siyasi bağımsızlık ve hareket kabiliyeti artabilecek olan Türk devletlerinin jeopolitik konumları da önem kazanmaktadır.

Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkelere bakıldığında bunları üç grup halinde incelemek mümkündür. Bunlar Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Güney Kafkasya Ülkesi, Avrupa ülkeleri şeklinde sıralamak mümkündür. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’ın içinde yer aldığı Orta Asya Türk Cumhuriyetleri genel itibarıyla zengin enerji ve yer altı kaynaklarına sahip olan, hammadde ve ara madde ihracatçısı, teknoloji ürünü ve tüketim malları ithal eden, imalat sanayi yeterince gelişmemiş ülkelerdir. Bu ülkeler içinde özellikle Kırgızistan ve Özbekistan sahip olduğu genç nüfusun başta Kazakistan ve Rusya olmak üzere yurt dışında iş imkanı elde etmek üzere işgücü ihraç eden ülkelerdir. Azerbaycan ise bu ülkelere nispeten Batı ile daha fazla ilişki kuran, sermeye birikimi oldukça iyi durumda olan ancak imalat sanayi yeterince gelişmemiş ülke konumundadır. Türkiye ve Macaristan ise imalat ve üretim sanayi oldukça gelişmiş, Batı teknolojik birikimine önemli ölçüde sahip ve ekonomik dinamizmin oldukça yüksek ülkelerdir. Bu ülkeler arasında yapılacak sağlıklı ve akılcı bir işbirliği Avrasya Bölgesinde yeni bir stratejik gücün doğması muhtemeldir. Dünyanın büyük bir kaosu sürüklendiği bir konjonktürde böyle bir gücün yükselişi hem bölgesel hem de küresel açıdan dünya barış ve istikrarına hizmet edecektir.
*Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi Türk Dünyası İktisat Fakültesi (TUDİFAK ) Dekanı