Rusya-Ukrayna Arasında Barış Sağlanır Mı?

A+
A-

Bu soruyu cevaplandırmadan önce çok kısa bir şekilde Rusya-Ukrayna savaşının başlamasında Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) rolüne bakmak lazımdır. Bu çerçevede bakıldığında aslında bu savaş Rusya ile Batı arasındaki etki alanının belirlenmesi mücadelesidir. Maalesef Ukrayna burada bir vekâlet savaşçısı rolünü üstlendi. Ukrayna, Batı yakınlaşıp, Batının bir parçası, başta NATO olmak üzere batılı kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini yoğunlaştıkça, bunu milli güvenlik sorunu olarak gören Rusya’nın tedirginliği artmaktaydı. Diğer taraftan iktidara gelmesiyle otoriteyi tekrar merkezde toplama ve Rusya’yı süper güç yapma politikası izleyen Putin, Rusya’nın çevre politikasını yeniden şekillendirmeye çalışmıştır. Putin’le birlikte Rusya, ABD, AB ve NATO’nun kendi etki ve ilgi alanında yürüteceği faaliyetlere karşı daha sert reaksiyon göstermeye başlamıştır. Zira Putin, eski SSCB üyelerini tekrar Moskova’nın etki alanına çekmek istediğini açık açık beyan etmekteydi. Rusya’nın bu politika değişimi, yönünü Batıya çeviren; jeopolitik ve stratejik açıdan Rusya için önemi büyük olan Ukrayna gibi ülkeler için çanların çalması anlamına gelmekteydi. Sonuç olarak Ukrayna’nın Rusya’da koparak Batı’nın bölgedeki stratejik temsilcisi olmaktan ısrar etmesi, NATO ve AB’ye girme hevesi karşında Batı’nın da bu konuda Ukrayna’yı desteklemesi Rusya-Ukrayna arasında iplerin kopmasına neden olmuştur.

Başlangıçta ABD, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya her türlü desteği vermiştir. Dönemin ABD başkanı Biden Ukrayna’ya tam destek vereceklerini açıklamış, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Ukrayna’yı ziyaret ederek kendilerini kuvvetli şekilde desteklediklerini ifade etmiştir. Aynı şekilde AB ülkeleri de askeri mühimmat dahil olmak üzere her konuda açıkça Ukrayna’yı desteklemiştir. Savaş sürecinde bu desteğini sürdüren AB, ABD ile ortak politika üreterek Rusya’ya karşı ciddi yaptırımları uygulamıştır. Ukrayna göçmenlerine kapılarını açan AB, başta insani ve lojistik yardım olmak üzere savaşın kaderini değiştirebilecek ölçüde askeri yardımda bulunmuştur. Böylece ABD’nin yoğun destek ve yol göstericiliğiyle başlayan Rusya-Ukrayna savaşı adeta NATO’nun yeniden dirilmesine ve AB’nin tekrar ABD eksenine girmesine yol açmıştır. Aynı şekilde dünya yeniden iki kutuplu bir yapıya doğru yol almaya başladı. Tüm bu gelişmeler ABD ve küreselcilerin başarısı olarak okundu.

Ancak ABD’de Trump’ın tekrar iktidara gelmesiyle durum tamamen Ukrayna aleyhine değişmiştir. Rusya ile yeniden diyalog kurma politikası güden Trump, savaşın tüm maliyetini Zelenskye yüklemiş ve ABD, devam edegelen savaş sürecinde Ukrayna’ya yaptığı tüm yardımlar karşılığında Ukrayna’nın nadir elementlerini talep etmiştir. Diğer taraftan Trump, yürüttüğü barış görüşmelerinde AB’yi devre dışı bırakmıştır. Bu gelişmeler bir taraftan AB ile ABD arasında fay hatlarının kırılmasına ve görüş ayrılığına neden olurken, diğer taraftan Ukrayna’nın elini Rusya’ya karşı zayıflatmıştır. Her ne kadar AB, Ukrayna’ya olan desteğini sürdüreceğini duyurmuşsa da bu görüş hem AB kamuoyu hem de Birliğin bazı üyeleri tarafından pek kabul görmemiştir. Gelinin sonuç AB ve ABD’nin yoğun destekleriyle başlatılan savaşta Ukrayna’nın kaderine terk edileceği izlenimi doğmuştur. Bu politika pek yabancı değiliz. Zira söz konusu ülkeler aynı politikayı farklı zaman ve farklı coğrafyada çok kez izlemişlerdir.

Sonuç olarak hem Rusya hem de Ukrayna için bu savaş uzun süre sürdürülebilir bir durum değildir. Taraflar eninde sonunda barış masasına oturacaklardır. Her ne kadar Trump, bu savaşı bitireceğini ve barışı sağlayacağını ifade ediyorsa da bu sürecin baş mimarı Trump değil, Putin olacağı bilinmektedir. Bununla birlikte Avrupa ve ABD’nin Ukrayna konusunda izleyecekleri politika bu süreci belirlemede önemli bir faktör olacaktır. ABD tarafından dışlanan ve AB’den yeterince umduğunu alamayan Ukrayna ise en az zayiatla Rusya ile pazarlık yapmak zorunda kalacaktır. Zaten Ukrayna birçok platformda zafer kazanmaktan ziyade adil barış ve uzlaşı yolu aradığını ifade etmektedir. Sürece bir bütün olarak bakıldığında ise bu savaş ne Batı’nın ne de Rusya’nın beklentileri doğrultusunda sonuçlanacaktır. Bu süreçte prestij kaybına uğrayan Rusya, Ukrayna’daki ilhak edilen bölgeleri ve Kırım’ı elinde tutma konusunda kararlılığını sürdürürken, Ukrayna ise toprak bütünlüğüne sağlayacak şekilde adil bir barış sağlanmasını savunmaktadır. Başlangıçta yüksek beklentiler yaratarak Ukrayna’yı destekleyen Batı, bu süreçte istenen sonucu alamazsa hem Ukrayna halkı nezdinde hem de kendi iç kamuoyunda ciddi eleştirilere maruz kalacaktır. Aynı zamanda bu savaşı bir güvenlik meselesi olarak gören AB, hem Ukrayna’yı desteklemek hem de kendi savunmasını inşa etmek için daha güçlü politikaları hayata geçirmeleri gerekir. O nedenle Ukrayna-Rusya barış görüşmelerinde AB’nin tamamen süreç dışı kalması beklenemez. Burada önemli olan, bu süreçte AB’nin ne kadar etkin olacağı hususu ve Ukrayna konusunda izleyeceği politikanın boyutu ve yoğunluğu olacaktır.

Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında barış sürecinde önemli ve dengeli bir diplomatik rol üstlenmiştir. Türkiye, her iki tarafla da iyi ilişkiler sürdüren nadir ülkelerden biri olarak, savaşın başından beri savaşın durdurulması ve sorunların diplomatik yollarla çözümlenmesi gerektiğini ifade etmiş ve bu konuda gerekli inisiyatifi alabileceğini ilan etmiştir. Bu çerçevede Mart 2022’de İstanbul’da Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında doğrudan barış görüşmelerine ev sahipliği yapmıştır. Türkiye, BM ile birlikte Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nın imzalanmasına aracılık etmiş ve bu anlaşma sayesinde Ukrayna’dan dünya piyasalarına tahıl sevkiyatı yeniden başlanmıştır. Böylece küresel gıda krizinin önlenmesine katkı sağlamıştır. Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem Vladimir Putin hem de Volodimir Zelenski ile birebir temaslarda bulunarak müzakerelerin yeniden başlaması için ciddi çaba sarf etmiştir. Türkiye’nin bu çabaları uluslararası kamuoyunda takdir toplamış ve bu süreçte üstlendiği rol, onu küresel diplomaside önemli bir oyuncu haline getirmiştir.O nedenle her iki tarafla diyaloğu olan ve her iki tarafın da güvenini kazanan Türkiye, Rusya-Ukrayna barış sürecinde ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Türkiye’nin yürüttüğü tarafsız ve yapıcı diplomasi ile Bölgesel barışa ciddi bir katkı sağlamıştır. Rusya-Ukrayna savaşı Türk Cumhuriyetleri de ciddi etkilemiş ve sözkonusu cumhuriyetlerin güvenlik politikalarının gözden geçirilmesine neden olmuştur. Özellikle coğrafi olarak Rusya’ya yakın olan Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan gibi ülkeler, egemenliklerini koruma ve çok yönlü dış politika geliştirme yönünde daha temkinli adımlar atmaya başlamışlardır. Türk devletleri, Rusya’ya olan enerji, ticaret ve lojistik bağımlılıklarını azaltmak için alternatif ortaklıklar ve ulaşım yolları aramaya yönelmiş ve bu noktada Türkiye ile daha sıkı ekonomik ve diplomatik iş birliği içine girmişlerdir. Rusya üzerinden geçen enerji ve lojistik hatlarının riskli hale gelmesi, bir Türk Dünyası projesi olan Hazar Geçişli Orta Koridor’un önemini artırmıştır. Savaş sonrası süreçte Türk Devletleri Teşkilatı, üyeleri arasındaki dayanışmayı artırarak ortak güvenlik, ticaret ve kültürel bağların güçlendirilmesine odaklanmaları beklenmektedir.

 

 

.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın