Disiplin ve Devlet
Zaman zaman yazılarımızda kainattaki genel düzen, uyum ve ahenkten bahsediyoruz. Hatta atom altı parçacıklardan evrenlere kadar çok ince hesapların olduğunu ve bu hesaplarda en küçük sapmaların kainat ölçeğinde felaketlere yol...
Öncelikle Ramazan-ı Şerifin manevi iklimine girdiğimiz bu ayın tüm İslam Âlemine hayırlara vesile olmasını dilerim. Umarım her birimiz bu mübarek ayda manevi muhasebemizi yapar, İslam ahlakının yüce değerleriyle hemhal oluruz. Bugünkü yazımın konusunda Türkistan coğrafyasının en mistik ülkesi Kırgızistan’a Ramazan ayına ayırmak istedim. Bu vesileyle Türkistan’a kucak dolu sevgilerimi iletiyorum. Türkistan coğrafyası kendi özgün bir […]
Öncelikle Ramazan-ı Şerifin manevi iklimine girdiğimiz bu ayın tüm İslam Âlemine hayırlara vesile olmasını dilerim. Umarım her birimiz bu mübarek ayda manevi muhasebemizi yapar, İslam ahlakının yüce değerleriyle hemhal oluruz. Bugünkü yazımın konusunda Türkistan coğrafyasının en mistik ülkesi Kırgızistan’a Ramazan ayına ayırmak istedim. Bu vesileyle Türkistan’a kucak dolu sevgilerimi iletiyorum.
Türkistan coğrafyası kendi özgün bir inanç iklimine sahiptir. Türkistan, İslam’ın tarih boyunca önemli bir yere sahip olduğu ve geleneklerin İslam ile harmanlandığı bir bölgedir. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan gibi ülkeler, İslam’ın farklı yorumlarını ve kültürel uygulamalarını benimsediğini söylemek mümkündür. Bu bölgelerde İslami gelenekler tarihsel, kültürel ve etnik unsurlarla şekillenmiştir. Kırgızistan, Orta Asya’da İslam kültürünün önemli bir yer tuttuğu ülkelerden biridir. Halkın büyük çoğunluğu Müslümandır. Bu nedenle İslam, Kırgız toplumunun gelenekleriyle iç içe geçmiş durumdadır. Ramazan ayı, Kırgızistan’da manevi bir yenilenme ve toplumsal dayanışma dönemi olarak görülür.
Kırgızların İslami yaşayış şekli de kendi özgüdür. Kırgız kültüründe eski Türk geleneklerinin derin izleri çok net bir şekilde kendini göstermektedir. Bu durum inanç alanında da söz konusudur. Dolayısıyla Kırgızistan’da İslam, tarih boyunca Eski Türk inançları ve gelenekleriyle iç içe geçmiş ve bölgeye özgü bir dini yapı oluşturmuştur. Günümüzde Kırgız toplumunda İslami inanışlar güçlü olsa da, eski Türk Şamanizm’i, atalar kültü ve doğa inançları, halkın dini ve kültürel uygulamalarında izlerini sürdürmektedir. Bilindiği üzere Türkistan’da İslam, özellikle Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi gibi sufiler aracılığıyla yayılmıştır. O nedenle Yesevilik ekolü, İslam’ı Türk gelenekleriyle uyumlu hale getirerek eski Türk inançlarıyla İslam dini anlayışı birleştirerek Türk-İslam sentezi oluşturmuştur. Sovyetler Birliği döneminde (1920-1991), din üzerinde ciddi baskı uygulanmış ve dini değerler unutturulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle geleneksel inançlarını gizlice yaşamak zorunda kalan halk, bu süreçte, dinin değerlerini Şamanizm ve eski Türk gelenekleriyle yoğrularak dini vecibelerden ziyade kültürel bir miras olarak devam etmiştir. Bu durum, Kırgızistan’da İslam’ın sadece bir din değil, aynı zamanda halkın kültürel kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Kırgızistan’daki İslami yaşam, geçmişin ve bugünün birleşimiyle özgün bir kimlik kazanmıştır.
SSCB’nin 70 yıl süren asimilasyon hareketlerine ve İslam dinini ortadan kaldırma çalışmalarına rağmen Türkistan’daki Müslüman Türkler kendi öz benliğini zor da olsa korumayı başarabilmişlerdir. Kırgızlarda şölen kültürü yaygın olduğu için halk Ramazan’a özgü bir şölen iklimi de oluşturmuştur. Zengin bir sofra kültürünün olduğu Kırgızistan’da Ramazanda sofraları genellikle Şorpo (et çorbası), Boorsok (kızarmış hamur parçaları), Plov (Orta Asya usulü pilav) Maksim- Çalap (geleneksel fermente içecekler, ayran ) ve Etli yemekler sofraları şenlendirir. Tabii salatalar ve sucuk türleri de Kırgız mutfağında önemli bir yer tutuğunu da belirtmek lazım. Bu arada sofrada çuçuk (geleneksel at eti sucuğu) veya kazı (At kaburgasından yapılan, sert ve yağlı bir sucuk), haşlanmış patates veya domatesli salatalarla birlikte servis edilebilir. Kısaca Kırgızlarda sofra bir sanat eseridir.
Kırgızistan’da oruç tutmak gençler arasında nispeten daha yaygın olduğunu söylemek mümkündür. Tabii ki, aksakallar da oruç tutarlar. Ama Ramazanın asıl zevkini çocuklar çıkarır. İftardan sonra mahallenin çocukları gruplar halinde kapı kapı dolaşırlar. Hep bir ağızdan:
Assalomu aleykum Caramazan
On eki ayda bir kelgen orozocan
Orozonuz kabıl bolsun bayekecan
Bul orozo canıbar kaydan kelgen
Mekke tilde Madina caydan kelgen
Tört kulaktuu kazanın ala kelgen
İçine berekesin sala kelgen
Pargambarım mingeni duldul eken
Al kır menen bul kırga ırgır eken
Paygambarım mingeni torala tay
Cal kuyrugu butuna orolot ay
Adır adır ay toolordon aygır minip ay biz keldik
Aygır başın ay tartalbay uşul üygö ay tuş keldik
Kıyık kıyık korozum kırman çaçar
Kız albagan cigitter tıyın çaçar
Tıyındarı teşikten ıtgıp kaçar
Bizge okşogon boz baldar ala kaçar
Manisini okurlar. Hediyelerini de aldıktan sonra yine hep birlikte:
Baldar baldar kelgile bayga bata bereli
Baydın uulu bay bolsun
Mingeni kara tay bolsun
Torpoktoru torondop, tokoygo malı batpasın
Çelekteri çelendep çelekke sütü batpasın
Al celenin başınan, bul celenin başınan bulbul uçup ketpesin
Kas sanagan duşmandar uşul üygö cetpesin
Algan kelininiz septüü bolsun
Uulunuz eptüü bolsun OMİİN.
Şeklinde dualarını okuyarak giderler. Hele bir de para veriyorsanız mahallenin tüm çocukları kapılarınıza gelirler. Bazen bakarsınız gecenin on ikisinde çocuklar dayanmış kapınıza. Acı acı zili çalarlar. Sabırsızlıkla kapıyı açmanızı beklerler. Eğer kapıyı açmaz, onları duymazlıktan gelirseniz bedua kabilinde okudukları tekerlemeyle sizi pişman ederler:
Üyünüz astı saz bolsun,
Uulunuz başı kel bolsun,
Kelin kızdar iş kılbay,
Berekesi az bolsun
Kırgızlar, kapı açmadıkları takdirde çocukların bu tekerlemeyi kendileri için söyleyebileceklerini bildikleri için “ya tutarsa!”telaşı ve korkusuyla “caramazan”cı çocukları eliboş göndermezler.
Kırgızistan’da teravih namazı büyük bir zevkle kılınır. Çile çekmeğe alışan Türkistan’ın insanları üç saat süren teravih namazını öyle huşu içinde kılarlar ki, sizi kendilerine hayran bırakır. Burada teravih namazı çoğunlukla hatimle kılınır. Fakat Türkiye’deki gibi hatim otuz günde değil on günde bir hatim biter. Yani ramazan boyunca üç hatim bitirilir. Bu nedenle teravih oldukça uzun sürer. O yaşlı aksakallar teravih süresince nasıl ayakta durabiliyorlar? Acaba yıllardır özlem çektikleri bu kutsal görevi birbirlikte ifa etmenin verdiği haz mı? Yoksa bunu bırakırsak bir daha bu ortamı yakalayamayız şeklindeki korku mu? Moskof zülmünü yaşamamış biri olarak buna cevap vermek oldukça zor.
Bu vesile ile tüm Müslümanların ramazan ayını kutlar, Türk – İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan dilerim.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)