Azerbaycan’ın Kıbrıs politikasını anlamak için hem tarihsel bağlamı hem de günümüz jeopolitik dengelerini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Azerbaycan, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanarak uluslararası arenada kendi dış politikasını şekillendirmeye başlamıştır. Bu süreçte, kardeş ülke Türkiye ile derin bağlar kurarken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınırlığı meselesinde dikkatli ve dengeli bir yaklaşım sergilemiştir.
Kıbrıs, özellikle Türkiye için stratejik ve milli bir mesele olmasına rağmen, Azerbaycan bu konuda daha temkinli bir çizgi izlemiştir. Bunun temel sebebi, Azerbaycan’ın kendi toprak bütünlüğü meselesi, yani Ermeniler ile yaşadığı Karabağ sorunu olmuştur.
Kıbrıs sorunu, 1960’lı yıllardan itibaren uluslararası bir kriz haline gelmişti. 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a garantör hakkını kullanarak müdahalesi etmesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) temelleri atılmıştır. Ancak KKTC’yi bugüne kadar sadece Türkiye resmen tanımıştır. Diğer devletler, çeşitli siyasi ve hukuki gerekçelerle KKTC’yi bağımsız bir devlet olarak tanımamakta çekimser durmuşlardır.
Azerbaycan ise 1991 yılında bağımsızlığını kazanır kazanmaz, kendi egemenlik mücadelesine odaklandı. 1990’larda Ermenistan ile yaşadığı I. Karabağ Savaşı, Azerbaycan’ın uluslararası hukuk normlarına olan hassasiyetini daha da artırmıştır. Bu durum Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma konusunda çekingen davranmaya itmiştir.
Ancak, 1992 yılında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma kararı aldı. Nahçıvan’ın bu kararı, dönemin meclis başkanı Haydar Aliyev tarafından da desteklendi. Fakat Azerbaycan merkezi hükümeti bu adımı resmîleştirmedi. Bu durum, Azerbaycan’ın Türkiye’ye olan bağlılığı ile uluslararası hukuk dengeleri arasında nasıl hassas bir denge kurmaya çalıştığını göstermektedir.
Son yıllarda Azerbaycan ile KKTC arasındaki ilişkiler gözle görülür şekilde gelişmiştir. Azerbaycan, KKTC’yi resmen tanımamakla birlikte, diplomatik ve kültürel ilişkileri artırma yönünde ciddi adımlar atmaktadır.
Özellikle 2020 tarihindeki II. Karabağ Savaşı sonrasında işgal altında toprakların kurtarılması ile Azerbaycan’ın bölgesel etkisi artmış ve Türkiye ile stratejik ortaklık derinleşmiştir. Bu süreçte Azerbaycan, Türk dünyasıyla entegrasyonu artırmayı hedeflerken KKTC’yi de bu yapının bir parçası olarak görmeye başlamıştır.
2022 yılında KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edildi. Azerbaycan, bu süreçte Türkiye’nin yanında aktif bir rol oynadı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bu gelişmeyi ‘‘KKTC’nin Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğu’’ sözleriyle desteklemiştir.
Bu gözlemci üyelik, her ne kadar doğrudan diplomatik tanıma anlamına gelmese de KKTC’nin uluslararası görünürlüğünü artırmış ve Azerbaycan’ın KKTC’ye yönelik desteğinin önemli bir göstergesi olmuştur.
Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasındaki İlişkiler
2024 yılında Azerbaycan Milli Meclisi, KKTC ile parlamentolar arası dostluk grubu kurdu. Bu adım, Azerbaycan’ın KKTC ile olan ilişkisini daha resmî bir platforma taşıma iradesini gösterdi. KKTC Meclis Başkanı ile Azerbaycanlı yetkililer arasında görüşmeler yapıldı ve kültürel, eğitim ve ekonomi alanlarında iş birliği projeleri gündeme gelmiştir.
Son dönemde Azerbaycan ile KKTC arasında kültürel etkileşimler de artmıştır. Üniversiteler arasında değişim programları, kültürel festivaller ve akademik iş birlikleri organize edilmektedir. Bu tür faaliyetler, iki halk arasındaki kardeşlik bağlarını pekiştirirken, resmi düzeydeki ilişkileri de daha güçlü hale getirmektedir.
Azerbaycan’ın KKTC’yi hâlâ resmî olarak tanımamasının en temel nedeni, kendi ulusal çıkarlarını koruma ihtiyacıdır. Azerbaycan yönetimi, eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanırsa, Ermenistan’ın da ayrılıkçı Dağlık Karabağ rejimini tanıyabileceğinden endişe etmiştir.
Uluslararası hukukta, toprak bütünlüğü prensibinin korunması Azerbaycan’ın temel önceliklerinden biri olmuştur. Dolayısıyla Azerbaycan, Kıbrıs Türk halkına olan desteğini çeşitli yollarla gösterirken, resmi tanımanın yaratabileceği uluslararası komplikasyonlardan kaçınmıştır.
Bu tutum aynı zamanda Azerbaycan’ın Batı dünyasıyla ve özellikle Birleşmiş Milletler ile olan ilişkilerini de zora sokmamak içindir. Azerbaycan, Ermenistan’a karşı güçlü bir uluslararası destek zemini oluşturmak için BM kararlarını ve uluslararası hukuk normlarını kendi lehine kullanmaktadır.
Geleceğe Yönelik Perspektifler
Azerbaycan’ın 2020 tarihinde II. Karabağ Zaferi ile işgal altındaki topraklarını azat etmesi ve kendi toprak bütünlüğünü koruması, Azerbaycan’ın önümüzdeki süreçte KKTC ile ilişkilerini daha da derinleştirmesi açısında fırsatlar sunmaktadır. Özellikle ekonomik, kültürel ve akademik iş birlikleri üzerinden ‘‘fiili tanıma’’ya yakın bir durum oluşturulması ihtimali yüksektir. Bu karar, uluslararası konjonktürde büyük bir değişiklik yaratması beklenmektedir. Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması ile birlikte çok sayıda ülke de KKTC’yi tanımaya başlamasına ve Kıbrıslı Türklerin uluslararası arenada sesinin duyulmasına yol açacaktır.
Öte yandan, Türk Devletleri Teşkilatı gibi platformlarda KKTC’nin daha aktif hale gelmesi ve Azerbaycan’ın bu süreçleri desteklemesi, dolaylı olarak KKTC’nin uluslararası meşruiyetine katkı sağlamaktadır.
Azerbaycan’ın Kıbrıs politikası; kardeşlik, hassasiyet ve stratejik denge unsurları üzerine kuruludur. KKTC ile bağlarını güçlendirmeye kararlı olan Azerbaycan, aynı zamanda kendi ulusal çıkarları doğrultusunda uluslararası hukuka bağlı kalarak hareket etmektedir.
Bu politika, hem Türk dünyası içinde Azerbaycan’ın güçlü bir aktör olarak yükselmesini desteklemekte hem de Karabağ’daki kazanımlarının korunmasını temin etmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan’ın Kıbrıs politikasını, kısa vadeli heyecanlarla değil, uzun vadeli stratejik hedeflerle şekillendirdiğini söylemek mümkündür.
Yorumlar (0)