Bayram
Azerbaycan’dan sesleniyor bir türkü; “Bayram gelip elime elimize, Name düşüp dilime dilimize.” Sağ olana bir bayram daha geldi efendim. Kaç sevda, kaç hüzün, kaç hasret, kaç sevgi, kaç türkü uzanacak içimizde...
Bakınız kemali ne diyor: 1. Bülbül-i gülzâr-ı aşkım başka gülzâr istemem Tâlib-i dîdâr-ı yârim ayrı dîdâr istemem (Aşk bahçesinin bülbülüyüm, başka blir bahçe istemem. Yarin yüzüne tâlibim, başka bir yüz istemem.) Gülbahçesinden maksat turuk-ı aliyyedir. Bahçenin gülü, nefsinde hakikat nûru tecellî eden ve Hakk’ın tam mazharı olan kâmil ve mükemmil mürşiddir. Bülbül […]
Bakınız kemali ne diyor:
1. Bülbül-i gülzâr-ı aşkım başka gülzâr istemem
Tâlib-i dîdâr-ı yârim ayrı dîdâr istemem
(Aşk bahçesinin bülbülüyüm, başka blir bahçe istemem. Yarin yüzüne tâlibim, başka bir yüz istemem.)
Gülbahçesinden maksat turuk-ı aliyyedir. Bahçenin gülü, nefsinde hakikat nûru tecellî eden ve Hakk’ın tam mazharı olan kâmil ve mükemmil mürşiddir. Bülbül âşık-ı ilâhîdir. Hak âşıkları gönülden bütün sevgileri arındırarak Hakk’ın vechini birlemiştir. Hak’tan başka bir nesne olmadığı için “başka bir yâr” isteyen gaflettedir vesselâm.
2. Bakdı dil mir‘ât-ı dilden oldu dildârım ayân
Gitdi dil dildâr geldi başka dildâr istemem
(Gönül, gönül aynasından baktı; aradığım sevgili aynanın içinden çıktı. Gönül gitti yerine sevgili geldi. Başka sevgili istemem.)
Ayna ilâhî tecellîye mazhar olan gönüldür. Cenâb-ı Hak rabıtaya yetkili insan-ı kâmil yüzünden gönül aynasında yüz gösterir.
3. “Sâkî-i rûz-ı elest” peymânesinden bâde nûş
Olduğum günden beri medhûşam hüşyâr istemem
(“Elestu bi-rabbikum./Ben sizin Rabbiniz değil miyim? A’râf/172-173” suâline muhatap olduğumuz günün sâkîsinin kadehinden içtiğimiz andan beri şaşkınım, /artık/ akla dönmeyi istemem.)
“Rûz-ı elest” sâkîsi, Cenâb-ı Peygamber (a.s.) ile Şâh-ı Velâyet Hz. Ali Efendimiz’in vârisi olan kâmil mürşiddir. Onun yedinden nûş edilen bâde evvel emirde tevhîd telkini, ve yine tevhid sırlarına dair sohbeti ve nihayet irşad sırrıdır vesselâm.
4. Hak diyen zâkirde Hak olmazsa zikri şirk olur
Fikr-i Hak’dan gayrı dilde başka efkâr istemem
(Hakk diye zikreden kişinin gönlünde Hak tecellî etmediyse onun zikri şirk olur. Gönülde Hak fikrinden başka düşünceler istemem.)
5. Her nefesde nefy ü isbât etmeyen Mevlâsını
Zâkir olmaz, nefsini isbâtla inkâr istemem
(Her nefeste Mevlâsını nefy ü isbât etmeyen /yani lâ ilâhe diyerek Hak’tan gayri putlaştırdıklarını gönlünden atıp illallah diyerek Hakk’ı gönlünde sultân kılmayan/, zikredici olmaz. Bendeniz, nefsini isbât /put/ ederek, inkâra düşmek istemem.)
6. Kâ’betullâha giren şâh olsa da giymez libâs
Ben ziyârethâneme tesbîh ü zünnâr istemem
(Allah’ın evi olan Kâbe’ye giren pâdişâh da olsa soyunup girer. Ben ziyârethânemde /gönül evimde/ tesbîh ve zünnâr /dünyevî her hangi bir bağ, yani şirk/ istemem.)
Beytullahtan maksat gönüldür. Libâs ise dünyevîlik yani ırz ve namusun remzidir. Tesbîh, zikrin sayısını tesbit etmeye yarar, halbuki Müslüman her an Hak’ta olan kişiye denir. Gaflet ehli sayıyla uğraşır Gönül ehli zikr-i dâimîdedir. Zünnâr yün iplikten örülmüş alâmet-i Nasârâ olup mücerretlikten, cinsî perhizden kinayedir. Geniş manâsıyla her türlü dünyevî bağlardan kopmak anlamında olsa da ehlullah dünyayı, ukbayı Hak gördüğü için şirkten kurtulmuştur. Gönülde hükmeden sultan bulunduktan sonra her türlü şirk gider vahdet zevki gelir. Hasılı şirki terk etmeden îmân tahakkuk etmez vesselam.
7. Sâimim gerçi iki âlem murâdından bu gün
Ben Kemâlî ıyde yetdim gayrı iftâr istemem.
(Ben Kemâlî, bugün iki âlem murâdından oruçluyum. Bayrama ulaştım başka iftâr istemem.)
*
Oruç; aç oturmak değil, masivadan ve benlikten uzaklaşmak demektir. Aç kalmak oruç tutmak olsaydı aç bırakılan hayvanlar da oruç tutmuş olurdu. Esas oruç yokluk tecrübesiyle ruhaniyete yükselmek, benlikten sıyrılmak, Allah’ta yaşamak demektir ki, ancak bu yapılabildiğinde insan bayram yapmaya hak kazanır.
Tekrar benliğe dönmek, orucun bozulması demektir. Benliğin tutulması, şeytanın tutulup bağlanması demektir. Zaten bu ayda şeytan bağlan mıyor mu
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)