Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık’ta büyük tartışma konusu olan Brexit süreci, 31 Ocak 2020’de resmen sona erdi. Bu, Birleşik Krallık’ta yaşayan 3,5 milyondan fazla AB vatandaşını ve AB ülkelerinde yaşayan 1 milyona yakın İngiliz vatandaşını doğrudan etkileyen bir süreç. Brexit’in hem Birleşik Krallık hem de ABD’deki göç ve serbest dolaşım politikaları üzerinde en büyük etkiye sahip olması bekleniyor. Brexit ve göç alanındaki düzenlemelerin AB entegrasyon süreci ve AB’nin geleceği üzerinde belirleyici ve geniş bir etki yaratacağı kuşkusuzdur. Brexit sürecinde siyasallaşmanın ve popülist söylemlerin artmasıyla birlikte göç konusu araçsal hale geldi. Göç konusu hem Birleşik Krallık’ın birlikten ayrılma sürecini tetiklemiş hem de AB entegrasyon sürecinin geleceğine ilişkin tartışmaların önemli tehditlerinden biri haline gelmiştir.
Birleşik Krallık, AB kurucu anlaşmalarına ilişkin imzaladığı protokoller sayesinde şüphesiz bazı alanlarda daha özel bir statüye sahipti. Bu statü kapsamında Birleşik Krallık, euro bölgesi ve Schengen anlaşması gibi AB ülkeleri için bağlayıcı olan birçok düzenleme ve politikanın dışında tutulmuş ve Birleşik Krallık, üyeliği sona erene kadar bu ayrıcalıklı statüsünü sürdürmüştür. Birleşik Krallık’ın AB karşısında sahip olduğu tüm bu ayrıcalıklar, aynı zamanda onun AB’nin daha büyük bir siyasi birlik hedefinin dışında kalmayı tercih ettiğini de gösteriyor.
Birleşik Krallık, AB üyeliği sırasında iltica, göç ve sınır yönetimi politikalarında yetkilerini tam olarak kullanmış, bunları AB düzeyine aktarmamış ve bu alanlarda ulusal egemenliğini kullanmaya devam etmiştir. Birleşik Krallık’ı AB’nin entegrasyon süreci kapsamında özellikle göç politikalarıyla değerlendirdiğimizde, göçmenlerin Avrupa’ya erişimini kısıtlayan tedbirler konusunda Birleşik Krallık’ın AB politikalarına katıldığını görebiliriz.
Ancak İngiltere’nin sığınma, mültecilerin kabulü, sınır yönetimi, aile birleşimi, göçmen ve üçüncü ülke vatandaşlarının hakları konularında AB politikalarının dışında kalmayı tercih ettiği görülüyor. Buradan da anlaşılacağı üzere Birleşik Krallık bu alanları kendi ulusal politikalarıyla düzenleme eğiliminde olmuştur.
Bazı uzmanlara göre Brexit, İngiltere’nin küreselleşmesinin ilk adımı, bazı uzmanlara göre ise diğer AB üyesi ülkelerin de üyelikten çekilme ihtimalinin senaryosu. Sonuçta Büyük Britanya, İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’i kapsayan, Birleşik Krallık’a ait bir adadır ve dünyada birçok ülkeyi geride bırakacak güçlü bir ekonomik yapıya sahiptir. Diğer devletlerle politikalarını sağlam temellere oturtmuştur.
Tüm bunlara ek olarak İngiltere, Atlantik Okyanusu üzerindeki jeopolitiği, yer altı kaynaklarının zenginliği, Avrupa para sistemi yerine kendi para birimini kullanma isteği ve çeşitli ticari bağlantılarıyla zaten farklı bir konumdadır.
İngiltere her zaman AB’nin ekonomi politikaları konusunda ulusal düzeyde bir duruş sergilemek istemiştir. AB kurumlarının müdahalesi İngiliz hükümetini ve İngiliz halkını da rahatsız etti. Sonuç olarak 2016 yılında yapılan referandumun sadece AB üyesi ülkeler üzerinde değil, dünya kamuoyunda da büyük etkisi oldu. 65 yıllık Avrupa bütünleşme sürecinde büyük bir kırılmaya neden oldu. AB tarihinde ilk kez bir üye ayrılma yönünde adım attı ve bu, halk oylaması sonucunda gerçekleşti.
Birleşik Krallık’ın 1980’li yıllarda ekonomik ve siyasi nedenlerle kapılarını göçmenlere açmasının ardından, Birleşik Krallık göçmen kuşakların şekillendirdiği etnik, kültürel ve dinsel farklılıkları birleştiren çok kültürlü bir toplumsal yapıya sahiptir. Brexit süreci öncesinde Birleşik Krallık kamuoyunda, vatandaşların çok kültürlü yapıya tepki gösteren ve ülkenin değişen değerlerinden memnun olmayan kaygıları vardı.
Başlıca endişeler Birleşik Krallık’taki yabancıların sayısının artması ve ulusal kimlikteki değişikliklerdi. Yaklaşık 1 milyon göçmen ve mültecinin AB ülkelerine ulaştığı ve AB’nin bu insani durumu yönetemediği 2016 yılındaki mülteci kriziyle birlikte bu endişeler daha da arttı. Mayıs 2016’da Birleşik Krallık’ta Brexit oylamasından hemen önce bir anket yapılmış ve bu anketin sonuçlarına göre Birleşik Krallık vatandaşları yüzde 38 oyla ülkeleri için en önemli konunun göç olduğunu belirtmişti. Yine bu araştırmaya göre göç konusunu yüzde 26 ile sosyal, sağlık ve güvenlik sorunları, yüzde 23 ile terör sorunları takip ediyor. Yine bu ankette Birleşik Krallık vatandaşları yüzde 51 ile Avrupa Birliği’nin en önemli sorununun göç olduğunu belirtti.
Brexit kampanyası sırasında Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ve muhafazakar partinin bazı üyeleri göç meselesini siyasi amaçlar doğrultusunda öne çıkardı ve araçsallaştırdı.
AB’den ayrılma taraftarları bağımsız ve güvenli bir Britanya sloganıyla hareket etti. AB üyeliğinin Birleşik Krallık’a göçmen akınına neden olduğunu savundular. İngiltere’ye çalışmak için gelen göçmenlerin işsizliği artırdığını ve sosyal güvenlik sistemine yük getirdiğini savundular. Bu doğrultuda bir referandum kampanyası yürüttüler ve kampanya sloganını İngiliz olmak, İngiliz değerlerine sahip çıkmak ve çok kültürlü yapıya karşı çıkmak olarak belirlediler. Bu durum, göçmenlerin olumsuz sosyal ve ekonomik etkiler yarattığına dair kamuoyunda endişe ve korkuları tetiklemiştir. Referandum sonuçlarına baktığımızda AB’den ayrılma yönünde oy veren bölgelerin İngilizlerin en çok yaşadığı bölgeler olduğunu görüyoruz.
Göçün araçsallaştırılmasında en büyük etki 2016 yılında Suriye iç savaşının tetiklediği göçmen ve mülteci akınıdır. Avrupa’ya yönelen yaklaşık 1 milyon göçmen ve mülteci Avrupa ülkelerine ulaşmıştır. Bu dönem mülteci krizi olarak nitelendirilmektedir.
Yine o dönemde UKIP partisi lideri Nigel Farage, Brexit kampanyasında şöyle demişti: “Avrupa Birliği’nde kalmayı seçerseniz, İran, Irak ve Suriye’ye komşu, fakir bir ülke olan Türkiye ile aynı birlik içinde olmayı seçmiş olursunuz, 75 milyon nüfuslu bir ülkeye serbest dolaşım hakkı vermiş olursunuz. Avrupa Birliği’nden ayrılmaya karar verip sınırlarımızın kontrolünü geri almamız bizim için daha güvenlidir.” Bu açıklamalarıyla kamuoyunda endişe ve korku yarattı. Bu noktada göç konusu 2016 yılında Brexit referandumuna dönüşen süreçte önemli bir dönüm noktası haline geldi. 31 Aralık 2020 tarihinde Avrupa Birliği ile Birleşik Krallık arasındaki ayrılma süreci tamamlanmış olup, Avrupa Birliği ve ortak pazarın entegrasyon özelliğinin en önemli unsuru olan serbest dolaşım hakkı tüm Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği vatandaşları için sona ermiştir.
Brexit’in en önemli ve ilk etkilerinden biri Avrupa Birliği ülkelerinden Birleşik Krallık’a gelen işçi sayısının azalması oldu. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nin raporuna göre 2019 yılı itibarıyla iş amacıyla Birleşik Krallık’a gelenlerin sayısı en düşük seviyesine geriledi. Özellikle sosyal hizmetler, teknoloji ve araştırma sektörleri, tarım ve hizmet sektörleri AB üyesi ülke vatandaşlarının istihdamına dayanıyordu. Birleşik Krallık’ta AB vatandaşı olan en fazla işçi Polonya vatandaşlarıdır ve son zamanlarda birçok Polonya vatandaşı ülkelerine geri dönmüştür. Ekonomiye katılmayan İngiliz vatandaşlarının işgücü piyasasına dahil edilmesiyle bu durumun aşılabileceği öngörülüyordu. Ancak Kovid-19 salgını, Birleşik Krallık’ın tarım, gıda ve sağlık hizmetlerinde göçmen işçi ihtiyacının yerel işgücüyle karşılanamayacağını gösterdi. İngiltere, Kovid-19 döneminde Doğu Avrupa ülkelerinden mevsimlik tarım işçisi getirmek zorunda kaldı. Tarımda göçmen işçi olmadığı takdirde yerine yenilerinin konulamadığı gözlemlenmiştir.
Çünkü yerel halk tarımla çalışmaya pek meraklı değildi ve yeterli vasıflara sahip değildi. Ayrıca 2019 yılında AB vatandaşı olmayan göçmenlerin sayısı da en yüksek seviyeye ulaştı. Bu göçmenlerin çoğunluğu Birleşik Krallık’a eğitim amacıyla gelen araştırmacı ve öğrencilerdi. 2019 yılı vize başvurularının rekor seviyeye ulaştığı yıldır. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nin verilerine göre Brexit referandumunun ardından AB vatandaşları Birleşik Krallık’tan ayrıldı ancak bu boşluk üçüncü dünya ülkeleri vatandaşları tarafından dolduruldu. Bu durumda göç oranlarına ilişkin tahminler doğru çıkmadı, yani Brexit referandumu sonrasında Birleşik Krallık’a gelen AB üyesi olmayan vatandaşların net göç oranında azalma olmadı. Brexit referandumu öncesinde Birleşik Krallık, ülkede yaşayan Avrupa Birliği vatandaşlarının haklarının korunmasına öncelik vermişti. Bu nedenle AB vatandaşlarının 2021 yılına kadar oturma iznine başvurma zorunluluğu vardı.
Birleşik Krallık da başvuruda bulunmayan AB vatandaşlarının sınır dışı edileceğini açıkladı. Birleşik Krallık, hem AB hem de AB dışı ülkelerden gelenler için göç puanı sistemini bir kez daha yeniledi. Çünkü serbest dolaşım 2020’de sona erdi. Birleşik Krallık’ta çalışmak isteyen AB vatandaşları artık diğer üçüncü dünya ülkeleri vatandaşlarıyla eşit rekabet koşullarına sahip. Birleşik Krallık’ta çalışmak isteyen AB vatandaşlarının durumu serbest dolaşım hakkından AB göçüne doğru evrildi. Bu durum Birleşik Krallık’a daha seçici, onaya dayalı bir göç sistemi yaklaşımı getirmiştir.
1 Ocak 2021’de Birleşik Krallık’ta yeni göçmenlik sistemi yürürlüğe girdi. Puan sistemi burada etkilidir. Göçmenlik başvurularında beyaz yakalı ve yüksek vasıflı kişilerin tercih edildiği gözlenirken, düşük vasıflı işçilerin Birleşik Krallık’a gelişini kısıtlayan bir yaklaşım benimsendiği görüldü.
IPPR araştırma şirketine göre Birleşik Krallık’ta restoran, otel ve ulaşım sektörlerinde çalışan Avrupa Birliği vatandaşlarının yaklaşık yüzde 75’i bu yeni göç kriterlerini karşılayamayacak ve dolayısıyla Birleşik Krallık’ta çalışamayacak.
AB vatandaşlarının AB üyesi ülkelerde geçerli bir sağlık sigortası kartı vardır. Bu kapsamda tedavi masrafları daha sonra ziyaretçinin ikamet ettiği ülkeden talep edilebilecektir. Birleşik Krallık’ta yaşayan vatandaşlar için de durum aynı. İstatistiklere göre AB ülkelerinde yaklaşık 1,2 milyon İngiliz göçmen, İngiltere’de ise yaklaşık 3 milyon Avrupa Birliği göçmeni bulunmaktadır. Referandumun ardından AB’nin farklı yerlerinde yaşayan emekli vatandaşların geri dönmesiyle sağlık ve sosyal bakım hizmetleri üzerindeki baskının artacağı öngörülüyordu. Bu konuyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Birleşik Krallık’ta bir İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurulu bulunmaktadır. Ancak bu yalnızca Birleşik Krallık’ta pazarlamaya yönelik ulusal izinlerle ilgilidir. 2018 yılında yürürlüğe giren düzenlemelerle farklı ülkelerdeki hastalar üzerinde ilaç denemeleri yapacak firmalara ilişkin düzenlemeler Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirildi. Sağlık Bakanlığı Brexit’ten sonra sağlık ve sosyal bakım konularını yeniden değerlendirmeli. Çünkü Brexit’in bu konulara etkisi ve sonuçları önemli.
Brexit’in ardından Avrupa Birliği ve Büyük Britanya Krallığı her iki tarafta da ekonomik, kültürel, ticari ve jeopolitik dezavantajlarla karşılaşacak. Brexit’in Birleşik Krallık’taki göç ve finansal hizmetler üzerinde olumsuz etkisi olabilir. Kuşkusuz bu ayrılık Birleşik Krallık için bir içe kapanma olmayacaktır. Tam tersine Birleşik Krallık dünyanın her coğrafyası için farklı dış politikalar üretebilecek kapasiteye sahiptir. Birleşik Krallık’ın bu alanda daha aktif rol alacağına şüphe yok. Özellikle İngiltere’nin dış politikasında Çin, Hindistan ve Türkiye gibi güçlü devletleri sürekli gündeme getireceği düşünülmektedir.
İngiliz ekonomisi ve siyaseti yeniden revize edilecek. Bu noktada İngiliz hükümetinin tutarlı ve stratejik adımlar atması çok önemli. Brexit sürecinin sona ermesinin ardından İngiliz Parlamentosu’nun anayasal konuları gözden geçirmesi ve yeni yasallaşan tarım-çiftçi yasasındaki belirsizlikler gibi sorunlar hükümeti meşgul edecek sorunlar.
Birleşik Krallık’ın güçlü yönlerinden faydalanması ve küresel ölçekteki birçok soruna çözüm odaklı yaklaşarak uluslararası nüfuzunu sürdürmesi önemlidir. Kasım 2021’de Birleşmiş Milletler iklim değişikliği konferansına ev sahipliği yapan İngiltere, 2021’de yine G7 başkanlığını üstlendi ve Brexit’in ardından uluslararası liderlik rolünü üstlendi. Her ne kadar İngiltere için Avrupa Birliği’nden ayrılmak bazı ritüellerden vazgeçmek olarak tanımlansa da AB’ye olan bağlılığı azaldıkça şüphesiz daha özgür hareket edecek.
References
Newslettereuropean.eu (The Impact of Brexit on Migrants and Workers in the EU)
Dergipark
Migrationobservatory.ox.ac.uk (Integration in the UK and the Post-Brexit Immigration system)
Researchgate.net (The Social Consequences of Brexit for the UK and Europe)
Economicsobservatory.com (How is the Post-Brexit Immigration System Affecting the UK?)
Yorumlar (0)