AB’nin Azerbaycan Gazına Olan Talep Artışı Ve Türkiye
Avrupa Birliği?nin (AB) Azerbaycan gazına olan ihtiyacı, Rus gazına bağımlılığın azaltılması, enerji güvenliği ve arz çeşitliliği açısından stratejik bir öneme sahiptir.
22-24 Ekim tarihleri arasında Tataristan’ın kadim Türk kenti Kazan şehrinde yapılan ?Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik İçin Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi?..
22-24 Ekim tarihleri arasında Tataristan’ın kadim Türk kenti Kazan şehrinde yapılan “Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik İçin Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi” temalı BRICS zirvesi gerek konjonktürel dönem gerekse katılım itibarıyla dikkatleri üzerinde yoğunlaştırdı. Batı’nın ve Batı’nın egemenliğindeki küresel kurumların dünyayı küresel krize sürüklediği, siyasi miyop hastalığına yakalanan Batılı liderlerin dünyada başgösteren mevcut problemleri çözmeyi şöyle dursun daha da derinleştirdikleri, İsrail’in Orta Doğu’daki pervasızca işlediği soykırım ve insanlık suçuna karşı sus pus olmakla kalmayıp kendilerine silah-mühimmat yardımı yaptıkları hatta İsrail’in BM barış gücüne saldırması karşısında bile ses çıkarmadıkları bir dönemde Batı hegemonyasına karşı alternatif bir oluşum imkânı sunan BRICS’e olan ilginin yadırganmaması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle BIRCS’in bu zirvesine olan teveccüh Batı’nın dünya üzerindeki egemenliğinin çatırdadığı anlamına geldiğini söylemek mümkündür.
Batı’nın Ukrayna savaşı dolayısıyla Rusya karşı ambargo uyguladığı ve küresel sistemde izole etmeye çalıştığı bir dönemde Rusya’nın bugüne kadar düzenlediği en büyük dış politika etkinliği olarak tarihe geçen zirveye 20’den fazla devlet başkanı ve 36 ülkeden temsilci katılması dünyanın artık Batı’nın adaletten yoksun ve sömürü düzenin dayalı sürdürmek istediği sisteme karşı yeni arayış içinde olduğu göstermektedir. Dolayısıyla BRICS Zirvesi Batı’nın Rusya’yı küresel toplumdan izole etmek yönündeki çabasının tersine çevirdiğini göstermektedir. Zirveye katılan ülkelerin liderlerinin Rusya’yı ziyaret ederek Putin ile el sıkışmaları, Moskova’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin bu ülkeler (Küresel Güney’in çoğunda) nezdinde, Washington ya da Avrupa’nın genelinde olduğu gibi uluslararası bir tehdit olarak algılanmadığını, yalnızca bölgesel bir çatışma olarak değerlendirildiğini göstermektedir. En ilginç durum da İsrail zulmüne karşı cılız da olsa ses çıkardığı için tarihte benzeri görülmemiş şekilde İsrail tarafından istenmeyen adam ilan edilen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in zirveye katılmış olmasıydı. Gazze’de yaşanan soykırım karşısında Batı’nın bu konudaki duyarsızlığından rahatsız olan Guterres’in zirveye katılması bir taraftan genel sekreterin Batı’nın söz konusu tavrına karşı bir tepkisi diğer taraftan BRICS’in küresel gündemini onaylaması anlamına gelmektedir. Aslında karşı bir sömürüyü temsil eden yani Asya kıtasındaki sömürüyü düzeninin başında yer alan Rusya, Çin ve Hindistan’ın BRICS’in ana omurgasını oluşturmuş olmaları kafalarda bir takım soru işaretleri oluştursa da Avrupa’nın aymazlığına ve diğer toplumlara karşı kurduğu insafsız sömürü düzenine karşı toplumları bu blokla işbirliğine zorlamaktadır.
BRICS Zirvesinin “Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik İçin Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi” şeklindeki teması yalnız başına Batı bloğuna karşı ciddi ve önemli bir argüman teşkil etmektedir. Batı sömürüsü ekseninde şekillendirilmiş küresel düzenin yarattığı yoksulluk ve adaletsizlik dünyayı ciddi bir kaosa sürüklemiş, Batı menşeli sermayedarları dünyayı yönetir hale getirmiş, Batı dışı ülkelerinin sahip oldukları doğal zenginlikleri bedavaya yakın bir fiyatla Batı’ya aktarmanın yolunu açmıştır. Bu sömürü düzeninin devamı için de üçüncü dünya ülkelerinde diktatörlük rejimleri kurdurtmuş, çeşitli isimler altında terör örgütleri kurdurarak bunlar aracılığıyla vekâlet savaşı yürütmekle silah, petrol ve hammadde ticaretini egemenliğine almıştır. Tüm bu gelişmeler karşısında bunalan insanlık Batı merkezli zulüm eksenli küresel düzeni dengelemeyi hedefleyen alternatif girişimlere ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Küresel ekonominin yüzde 35’ini temsil eden BRICS, Batı hegemonyasına karşı bir girişim özelliğine sahip olabilecek bir oluşumdur.
Türkiye’nin BRICS’e olan ilgisi her geçen gün daha da artmaktadır. Bu ilgiyi BRICS Liderler Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BRICS ailesiyle diyaloğumuzu ilerletmeye kararlıyız” sözlerinden de anlaşılmaktadır. Ancak son yıllarda çok boyutlu dış politikaya izleyerek jeopolitik bir dengelemeye hedefleyen Türkiye’nin BRICS’e ilgisi eksen kayması ya da Batı hegemonyasına karşı alternatif arayış değil, denge esaslı ve çok boyutlu bir yapıya kavuşan Türk dış politikasına stratejik bir derinlik kazandıracak ikame bir adım olarak görmek lazımdır. Başka bir ifadeyle Türkiye, BRICS ile işbirliğinin Avrupa Birliği ile yürüttüğü gümrük birliği anlaşmasına alternatif değil tamamlayıcı bir adım olarak görmektedir. Türkiye, birçok farklı uluslararası örgüte katılım göstererek kendi ekonomik çıkarlarının peşinden gittiğini kaydetmektedir. Bununla birlikte BRICS’e yönelik kapsamlı bir adım atılacaksa bunu farklı boyutlarıyla analiz edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin BRICS ile ilişkileri son dönemde tartışılan önemli konuların başında yer almaktadır. Bu konuda bir çok olumlu ya da olumsuz argüman ileri sürülmektedir. Ancak unutulmaması gerekir ki, jeopolitik konumu itibarıyla Türkiye, bölgesinde oluşan böyle bir girişime karşı bigane kalması beklenemez. Burada önemli olan konu ilişkinin kapsam ve boyutudur. Bu konu da elbette Türkiye’nin egemenlik hakkı çerçevesine girmektedir. Nitekim NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de ifade ettiği üzere “Türkiye’nin BRICS ülkeleriyle işbirliği yapması egemenlik hakkıdır.” Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunup bulunmadığı konusu ise zaten bu zirvenin konusu dışında kalmıştır. Zira bu zirvede “üye ülke” konusu değil, “ortak ülke” konusu ele alınmıştır.
BRICS Liderler Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birçok liderle ikili görüşmede bulunmuştur. Bunlar arasında en dikkat çekeni kuşkusuz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olmuştur. Görüşme öncesi açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Türkiye’nin NATO üyesi olmasının, BRICS üyeliği önünde engel oluşturmadığını yönündeki açıklamaları dikkat çekici olmuştur. İki ülke arasında banka ödemelerindeki sıkıntıların çözülmesine yönelik çabaların ele alındığı görüşmede Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin güçlenerek geliştiğini belirten Erdoğan, İsrail’in Filistin’deki katliamlarına Lübnan’da yenilerini eklediğini, saldırıların yalnızca Orta Doğu’yu değil küresel güvenliği de tehdit eder noktaya geldiğini ifade etmiştir. Putin ise Türkiye’nin BRICS’le işbirliği konusuna ilgi gösterdiğini belirterek “Avrasya Kıtası’nın doğusu ile batısını birbirine bağlayan ülkenizin otoritesi ve özel jeopolitik rolü göz önüne alındığında burada önemli fırsatlar görüyoruz.” ifadesinde bulunmuş, Türkiye’de uluslararası doğal gaz merkezi kurulmasına yönelik ortak girişimin devam ettiğini belirtip, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 55.4 milyar dolara ulaştığının altını çizmiştir. Cumhurbaşkanı BRICS zirvesinde iken Türkiye’nin can damarı savunma sanayinin kilit unsurlarından biri olan TUSAŞ’a terör saldırısı düzenlenmiş olması ise düşündürücü bir gelişme olarak kaydetmek gerekir.
Tüm bu gelişmelere rağmen ABD ve Avrupa hala dünya siyasi ve ekonomik sisteminde egemenliğini korumaktadır. Nakit para olarak dolar ve Euro, ödeme aracı olarak Visa ve Mastercard hala geçerliliğini sürdürmektedir. BRICS’in omurgası teşkil eden ülkeler arasında hala ciddi bir rekabet ve güven sorunu bulunmaktadır. Çin her ne kadar Rusya’ya yakın görünse de özellikle güvenlik meselelerinde Rusya’nın yanında yer almak istememektedir. Hindistan ile Çin arasında sınır konusunda önemli anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Bu üç ülkede insan hakları konusunda ciddi sorunlar bulunmaktadır. Diğer taraftan Hindistan BRICS ülkeleri arasında stratejik ve ekonomik işbirliği için çabalarken kendini gelişmekte olan ülkeler arasında da lider pozisyonunda konumlandırmaya çalışmaktadır. Bu çaba ise Rusya ve Çin tarafından pek hoş karşılanmamaktadır. Bu durumlar dikkate alındığında BRICS’in önünde hala önemli sorunlar bulunduğunu ifade etmek mümkündür.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)