Zaman zaman yazılarımızda kainattaki genel düzen, uyum ve ahenkten bahsediyoruz. Hatta atom altı parçacıklardan evrenlere kadar çok ince hesapların olduğunu ve bu hesaplarda en küçük sapmaların kainat ölçeğinde felaketlere yol açacağını biliyoruz.
Birey ve toplum hayatında da aynı düzenin, kurallar manzumesinin olması gerekiyor. Bu hemen her konuda işlerin normal seyrinde gidebilmesi için kaçınılmaz bir durumdur. Kamu alanından özel sektöre, eğitim, sağlık, savunma, ekonomi, spor gibi her alanda bu kuralların olması gerekiyor. Bu kurallar yazılı olduğu gibi, yazılı olmayan örf adet ve gelenek biçiminde de olabilir. Kısaca bu kurallar manzumesine disiplin adını veriyoruz.
Disiplin, iç disiplin, öz disiplin ve dış disiplin diye de ayrılabilir.
İç disiplin ya da öz disiplin, insanın kendi içinde koyduğu ya da kabul ettiği kurallara, düzene uygun davranışlar sergilemesi, kendine karşı olan sorumluluklarını bilerek hareket etmesi, yaptığı her davranışın mantıklı sebep ve sonuç ilişkisi içinde olması anlamına gelir.
Dış disiplin ise kendi dışında toplum hayatında yukarda da saydığımız hususlarda var olan kurallara uygun davranışlar sergilemek ve bu kurallara uygun kararlar almaktır.
Yani genel olarak disiplin hayatın normal akışında gitmesi için gerekli kuralların tümüdür. Onun için de bu akışı bozanlara disiplin kuralları hatırlatılır. Örnek olarak, normal insanların Mağduriyetleriyle ilgili durumlar dışında kolay kolay devletin kolluk kuvvetleriyle işi olmaz. Kolluk kuvvetlerinin de kolay kolay normal insanlarla işi olmaz. O nedenle normal insanlar kolluk kuvvetlerinden korkmazlar. Onlarla güzel bir iletişim içinde olurlar. Okullarda disiplin kurulundan sorumlu müdür yardımcıları da okul kurallarına uygun hareket etmeyen öğrencileri normal öğrencilerden daha çok tanırlar. Bu da gayet normaldir.
Devlet kurumlarının içinde de disiplin kurallarının en katı biçimde uygulanması gereken kurumlar güvenlik ve savunmayla ilgili kurumlardır. Bu kurumlarda en küçük bir kuralsızlığa tolerans gösterilmez. Askerlik yapan herkes bilir ki bize saçma da gelse her kuralın mutlaka mantıklı bir sebebi vardır.
Bu kurallara uyulmadığı durumlarda ise kargaşa, kaos ve anarşi ortaya çıkar. Hiç kimse ben bu kurala uymuyorum, bu kanun beni ilgilendirmez deme hakkına sahip değildir. Kanunlar ve kurallar karşısında herkes eşittir. Kişilere göre kanun çıkarılmaz. Eğer yeni bir durum oluşmuşsa hukuk sistemi içinde bu yeni durum da içtihatlarla değerlendirilir. Gerekiyorsa yeni kanun ve kurallar konur.
Yine bir kuruma alınan her personel, kendi haklarını ve sorumluluklarını bilmesi açısından öncelikle çalıştığı kurumla ilgili bütün müktesebatı öğrenmek zorundadır. Bu müktesabat içinde önceden var olan, yasaklanmış veya yürürlükten kaldırılmış uygulamalarla ilgili talep ve teklifte bulunmamalıdır. Yaptığı hiçbir disiplinsizliğe de bunları dayanak gösteremez.
Yine devlet olmanın en önemli özelliklerinden biri de bu kurallar ve teamüller manzumesidir. Bazen vatandaş olarak bazı şeyler bizlere angarya veya gereksiz bürakrasi ve gereksiz prosedürler gibi gelebilir. İşler yolunda gittiğinde bu prosedürler, evraklar belki hiç açılmayacaktır. Ancak en küçük bir aksama veya geriye doğru kontrol ve tarama işleminde her şeyin kayıt altında olması devlet olmanın en belirgin özelliğidir.
Türkiye Cumhuriyeti olarak bizi diğer devletlerden ayıran en belirgin özelliğimiz binlerce yıllık devlet tecrübemizin olmasıdır. Onun için zaman zaman “Biz kabile devleti değiliz, muz cumhuriyeti değiliz, çadır devleti değiliz” ifadelerini kullanırız. Bizim örfümüzde “ Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” deyimi devletin önemini vurgular. Bu konuda “başına devlet kuşu konmak”, “devlet i ebed müddet”, “devlet ana”, “devlet baba” gibi sayısız atasözü ve deyimlerimizin varlığı devletin önemini ve devlete bağlılığımızı ifade etmeye yeter.
Ne mutlu bizlere ki böyle bir devletin sahibi ve mensubuyuz. Bulunduğumuz coğrafyaya şöyle bir göz attığımızda ne kadar köklü bir devlet olduğumuzun önemini çok iyi anlarız.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.
Yorumlar (0)