02-09-2024 10:25:02 Son Güncelleme: 02-09-2024 18:21:02

Dr. Zekeriya Türkmen Yazdı: Büyük Taarruza Hazırlık ve Ilgın Süvari Manevrası

Mustafa Kemal Paşa, 1 Nisan 1922 Cumartesi günü Ilgın’a geçmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Ilgın’a geldiğinde not defterine şunları yazmıştır: “1 Nisan 1338 (1922), Yeni araçların, yeni olağan kanunların..
Dr. Zekeriya Türkmen Yazdı: Büyük Taarruza Hazırlık ve Ilgın Süvari Manevrası

 

*Dr. Zekeriya Türkmen

 

Mustafa Kemal Paşa, 1 Nisan 1922 Cumartesi günü Ilgın’a geçmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Ilgın’a geldiğinde not defterine şunları yazmıştır: “1 Nisan 1338 (1922), Yeni araçların, yeni olağan kanunların kullanılıp uygulanmasından dolayı süvarinin savaşa katılış şeklinde değişiklikler olmuştur. Fakat bu değişim, süvarinin yüklendiği görevin özünü değiştirmez. Yeteri derecede hızlı ve manevraya büyük bir kıvraklık kazandırmak süvarilerin en önemli görevlerindendir.” Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa da hazır bulunduğu halde Ilgın’da ikmâl ve eğitim işleriyle uğraşan Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5 nci Süvari Kolordusu teftiş edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa daha sonra Ilgın’dan Konya’ya geçerek çeşitli incelemelerde bulunmuştur. 5. Süvari Kolordusu komutanı Fahrettin Paşa, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın kolordusunu denetlemesiyle ilgili hususları 5 nci Süvari Kolordusuyla ilgili harekâtı anlattığı eserinde şu şekilde açıklamaktadır: “...Ilgın’da 1 Nisan 1338 (1922) tarihinde üç süvari fırkası (tümen) içtima ettirilerek Başkumandan Gazi Paşa hazretleri tarafından teftiş ve takdir buyruldu. Bu teftişte Rus Sovyet sefirleriyle ataşemiliterleri de hazır bulunmuştu. Onbin atlının muntazam resm-i geçidi istihsal-i zafer (zaferi kazanma) ümitlerini takviye etmişti. Bu muazzam resm-i geçide iştirak eden süvari zabitlerimizin duydukları hiss-i mefhareti ben de ayni derecede duydum ve aynı zamanda milletimizin bu kadar fedakârlığına karşı istikbal-i muharebâtında her hangi bir tali’sizlikten vikaye buyurmasını Cenâb-ı Hak’dan niyazda bulundum. Süvari zabitanımızı müsta’cel bir surette yetiştirmek hususunda Erkân-ı harbiye reisi (kurmay başkanı) Kurtcebe Bey ile binicilik muallimleri Âdil, Murat, Atıf, Şeref ve Ekrem Beylerin yorulmaz say’ ve gayretlerini bir lisan-ı takdir ve fahr ile yâd eylerim.”

 

Ilgın’da süvari kolordusunu teftiş sırasında Sovyet elçisi Aralov ve Azerbaycan elçisi Abilov birer konuşma yapmışlar; yaptıkları konuşmalarda TBMM hükûmeti ordusunun gayretini takdirle karşıladıklarını ifade etmişler ve bu ordunun sömürgecilere karşı sürdürülen mücadelede başarılı olacağına inandıklarını belirtmişlerdir. 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa, Başkomutanın maiyetinde Sovyet heyetinin gelişine başlangıçta bir anlam veremediğini fakat daha sonra meselenin aslını genel karargâhta görevli Bâkî (Vandemir Paşa) Beyden öğrendiğini belirterek şu açıklamalarda bulunmuştur: “...Ruslar her ne kadar o sıralarda dostumuz idiyseler de cephe kuvvetlerini onlara göstermekteki maksadı anlayamamıştık. Çok sonra öğrenmiştik ki, Ruslar bize müşterek savaş teklif etmişler ve bu maksatla Zonguldak-Ereğli’ye asker çıkarmak ve Kocaeli’nde beraber savaşmak istemişler. Bizim kuvvetlerimizin de düşmanları İstanbul’dan çıkarmaya kâfi gelmeyeceğini ileri sürmüşler. Bundaki gizli maksadı Mustafa Kemal anlamaz olur muydu? Derhal: ‘Benim kuvvetim İzmir’i de, İstanbul’u da kurtarmak için kâfidir!’ demiş ve bunu fiilen göstermek için onların elçileri ve ataşemiliterleriyle bu seyahati tertiplemiştir.” Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın özellikle Sovyet hey’etine süvari kolordusunu ve geçit resmini göstererek Anadolu’da sömürgecilere karşı mücadele veren Türk milletine siyasî açıdan destek olunması umuduyla başlattığı hareket bir süre sonra semeresini vermiş; Anadolu’daki Milli Kurtuluş hareketinin başarıyla sonuçlanacağına olan inanç Sovyet heyetinde de tebellür etmeye başlamıştır. Başkomutan, elçilik heyetinin Batı Cephesine getirilmesi konusunda, cephedeki komutanların aksine büyük düşünüyor, istihbarî kaygılar bir yana, onlar vasıtasıyla dünya kamuoyuna Türk ordularının pek yakında büyük zaferleri kazanabileceklerini göstermek istiyordu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa’nın sadece dost ve kardeş Azerbaycan elçisi İbrahim Abilov’u değil, Aralov’u da beraberinde Batı Cephesine götürmesi ilişkileri Sovyetlerle dengeli bir şekilde yürütmek istemesinden kaynaklanıyordu.

 

1 Nisan 1922 tarihinde Ilgın’da Süvari kolordusunu denetledikten sonra maiyetindekilerle birlikte akşam Konya’ya gelen Mustafa Kemâl Paşa kalabalık bir halk tarafından coşkuyla karşılanmıştır.

 

Mustafa Kemâl Paşa bu karşılanışı “Akşam Konya’ya muvasalat saat 7.30’da parlak tezahürat” diye not defterine kaydetmiştir. Mustafa Kemal Paşa Konya’da iken kendisiyle mülakat yapan Babalık gazetesi muhabirine verdiği demecinde şehrin durumu ve Türk ordusunun genel görüntüsü hakkında şunları söylemiştir: “Ankara’dan sadece işitiyorduk, kulaklarımız duyuyordu. Kulağın işittiği gözün gördüğü gibi olmuyor. Şimdi işittiklerimizi gözlerimizle gördük ve gördüklerimiz bizi hayretlere dûçar etmiştir. Kalplerimiz iftihar hislerimizle kabardı. Bu yüce ordu karşısında hiçbir kuvvet dayanamaz. Samimi kanaat ve hissiyatımız bu yoldadır.”

 

Mustafa Kemâl Paşa not defterinin 45-7 aaa’dan sonraki sayfalarına Konya ve çevresindeki Askeri müesseseler, fabrikalar, Mülki ve Askeri yapıları ve ziyaret mahallerini kaydetmiştir.

 

2 Nisan Pazar günü saat 9’a doğru, Mustafa Kemâl Paşa Belediyeyi öğleden sonra da, Dar’ül- Muallimat’ı (Kız Öğretmen Okulu) ziyaret etmiştir. Saat 16’da, bugün ki Samanpazarı semtinde, Hakimiyet-i Milliye İlkokuluna yakın bir Han’da öğretim yapan Nalbant Okulundaki diploma törenine katılmışlardır. Diploma töreni Konya Menzil Müfettişi Kâzım Paşa (Dirik) tarafından bir açış konuşmasıyla başlamış daha sonra Mustafa Kemâl Paşa söz almıştır. Not defterinin 45-7-aca’dan sonraki sayfalarda konuşmayla ilgili not defterine “Türk Milletinin kökü incelendiğinde cemiyet hayatıyla askerlik sanatının iç içe olduğunu geçmişin parlak zaferlerinde ordunun, nalından mıhına kadar bütün ihtiyaçlarını kendi iç dinamiklerini kullanarak karşıladıklarını fakat ordularımızın yabancı ülke ve kültürleri tanıdıkça bu ihtiyaçları onlara karşılattırdıklarını ve sanatta geri kalışın başlangıcının bu olduğu” ile ilgili örnekler içeren notlar almıştır.

 

Daha sonraki sayfalarda sanatın ve sanatkârın öneminden bahsederek “Milletimizin mes’ud ve müreffeh, ordumuzu ihtiyaçtan müstağni ve kavi yaşatabilmek için sanat elzemdir, sanatın en basiti en şereflisidir. Terzi, kunduracı, marangoz, saraç, demirci, nalbant, hayat-ı ictimaiyemizde, hayat-ı askeriyemizde hürmet ve haysiyet-i mevki’iye lâyık sanatlardır” diyerek bu konudaki düşüncelerini kaydetmiştir.

 

Mustafa Kemal Paşa, yanında bulunan hey’etle birlikte Konya’da bulunan iki medreseyi de ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında medrese öğrencilerinin askere alınmaması isteği karşısında öfkelenen Başkomutan, bu talepte bulunan öğrencilere; “millet kan içinde yüzerken burada besiye çekilmiş olduklarını, askere alınmaları için hemen emir vereceğini” söylemiştir. Mustafa Kemal Paşa daha sonra “savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım. Onları malî dayanaklarından vakıflarından yoksun edeceğim. Bu vakıflar mollaların yaşama kaynaklarıdır. Dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran 17.000 medrese(li) var. Bu tam bir kolordu demektir”61 der. Mustafa Kemal Paşa, medreselilerin askerden muaf tutulması maksadıyla kendisine yapılan müracaata sertçe cevap verdiğini Aralov da hatıralarında dile getirmektedir. Hatta bu teklif karşısında “Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephede dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada, genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!...Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim,” dediği ifade edilmektedir. Medresenin ıslahı konusu Osmanlı aydınlarının da Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde en öncelikli konuları arasında idi.

 

4 Nisan 1922 Salı günü Mustafa Kemâl Paşa ve beraberindeki heyet trenle Garp Cephesi Karargâhı’nın bulunduğu Akşehir’e hareket etmiş, orada törenle karşılanan heyet karargâh binasında kalmışlardır, daha sonra Rus ve Azerbaycan Sefirleri Ankara’ya hareket etmişlerdir. Mustafa Kemâl Paşa, sefirleri uğurladıktan sonra, 5 ve 6 Nisan Çarşamba ve Perşembe günleri, Akşehir’de komutanlarla yaptığı çok gizli toplantılarla geçirmiştir. Bu konuda ne gazetelere ne de halka bir bilgi sızdırılmamıştır. 6 Nisan akşamı komutanlarla birlikte gizlice Konya’ya dönmüşlerdir. Ertesi gün 7 Nisan Cuma günü Konya’da (İzmir Yurdu) tarafından Kızılay menfaatine düzenlenen At koşusunda Atatürk’ün beraberinde Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, ayrıca Fahrettin Paşa, Menzil Müfettişi Kâzım Paşa, 4 ncü Ahz-ı Asker Heyeti Reisi Rüştü Paşalarla hazır bulunmuşlardır. Yine o gün Konya’da bulunan Şeyh Sinüsi’nin63 temsilcisi Seyyid Mehmet de Mustafa Kemâl Paşa’nın yanındadır.

 

Mustafa Kemal Paşa, daha sonra not defterinin 11 Nisan 1922 tarihli kısmına “Ilgın’a hareket, süvari tatbikatlarında bulunmak için” notunu yazmış ve süvari manevralarında bulunmak üzere Ilgın’a hareket etmiştir.

 

Defterin 45-7 ai sayfalarını takip eden yerlerinde Mustafa Kemâl Paşa, Ilgın manevralarında Mavi ve Kırmızı diye ayrılan iki kuvvetin birbirlerine karşı takip ettikleri savaş taktikleriyle ilgili notları kaydetmiştir.

 

Büyük Zafere Doğru: Büyük Taarruz ve Takip Harekâtı

 

Mustafa Kemal Paşa’nın bu gezileri Büyük Taarruz öncesi ordunun genel durumunu teftiş, taarruz planlarını yerinde incelemek amacını taşıyordu. Bu arada uluslararası alanda işgalcilerin siyasî yönden Türkiye’ye uyguladıkları baskıları da yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusunun artık durdurulamayacağına olan inancını her yerde vurgulamaktan geri kalmamış, bunu bizzat milletine de inandırmıştır. İtilâf Devletleri’nin Anadolu kuvvetlerinin her alandaki başarısına rağmen, isteklerinden vazgeçmedikleri ve masa başı oyunlarıyla gözünü diktikleri bu topraklardan pay alma telaşlarının sürdüğü görülmektedir. Mustafa Kemal Paşa, bu noktadan hareketle; bu ve benzeri zararlı düşünceleri ve anlaşma şartlarını içeren belgeleri yırtıp atacak olan ordunun bir buçuk aydır teftiş sonucu durumunu, onu sevk ve idâre eden iradeye anlatmak gayreti içerisinde not defterinin 45-7 aq sayfasından itibaren şunları kaydetmiştir: “...Arkadaşlar, bir buçuk ay kadar oldu. Cephede meşguldüm. Ordularımızın iç durumunu kontrol edip, düşmanın durumunu yakından inceledim. Ordularımızı teftiş ettim. En büyük komutanından erine kadar ordularımızın hükûmetimize olan güven ve bağlılık hissinden doğan saygı ve selamlarını arz etmekle mutluyum. Arkadaşlar, tamamen emin olabilirsiniz ki ordu, bir askeri istisna olmamak şartıyla kutsal davamızın bütün gereklerini anlamıştır. Türkiye, düşmanlarını ve dostlarını en tabii, temiz hislerle tamamen anlamıştır. Ne için savaştığını ve ne zamana kadar savaşması gerektiğini anlamıştır.Türkiye devletinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetinin istiklalini istemekten ibaret değiştirilemez amaca bel bağlayan ordularımızın her kahraman ferdi savunduğu davanın kutsallığından ilham almış maneviyatla mutlu, şen ve neşelidir... Arkadaşlar, yakından görüp incelememe dayanarak belirtmeliyim ki, ordumuzun gücü, iç durumu yüksek ahlak ve maneviyatı her türlü meseleyi soğukkanlılıkla düşünerek gerçek millî amaçlar çerçevesinde sonuçlandırmaya kefildir.”

 

Mustafa Kemal Paşa’nın bu açıklamalarının ardından taarruz hazırlıklarının her yönüyle tam ve eksiksiz yapılmasını istiyordu. Nitekim taarruz hazırlıklarının henüz tamamlanamamış olması Yunanlılara karşı yapılması planlanan harekatın ertelenmesini gündeme getirdi. Bu durum, TBMM’deki muhalif milletvekilleri yeniden karşı propagandayı başlatmalarına sebep oldu.

 

Mustafa Kemal Paşa Ilgın’dan döndükten sonra çalışmalarını Temmuz ayı ortasına kadar Ankara’da sürdürmüştür. Onun Büyük Taarruz harekâtı öncesinde Batı Cephesine yönelik teftiş gezileri tekrar Temmuz ayın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Özellikle Temmuz ayının sonlarına doğru gerçekleştirilen keşif ve denetleme gezileri Ağustos ayında yapılacak olan Büyük Taarruzun başlangıç sinyallerini veriyordu. Afyon’da cephe hattında Türk ordusunun yaptığı taarruz hazırlıklarını yerinde görmek isteyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa o sırada barış için aracılık yapmak amacıyla Konya’ya gelen İngiliz Generali  Tawnshend ile görüşmek üzere 23 Temmuz 1922 tarihinde Ankara’dan ayrıldı. 23 Temmuz 1922 günü Ankara’dan hareket eden Mustafa Kemal Paşa, aynı gün cephe karargahının bulunduğu Akşehir’e vardı. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk adlı eserinde bu olayı şöyle anlatır: “…Konya’ya gelmiş olan General Tawnshend’ın arzusu üzerine, kendisiyle görüşmek vesilesiyle Ankara’dan hareket ederek 23 Temmuz 1922 akşamı Batı Cephesi karargahının bulunduğu Akşehir’e gittim. Harekât hakkında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisinin huzuriyle görüşmeyi münasip gördük. Ben, 24 Temmuz’da Konya’ya gittim. 27’de Akşehir’e geri döndüm. Fevzi Paşa da 25 Temmuz’da Akşehir’e gelmişti. 27/28 Temmuz gecesi beraber icra ettiğimiz müzakere neticesinde tespit edilmiş plan mucibince taarruz etmek üzere, 15 Ağustos’a kadar bütün hazırlıkların ikmaline çalışmayı kararlaştırdık. 28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra icra ettirilen bir futbol müsabakasını seyretmek vesilesiyle ordu kumandanları ve bazı kolordu kumandanları Akşehir’e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi kumandanlarla umumi bir tarzda taarruz hakkında müdavele-i efkâr ettim. 30 Temmuz 1922 günü Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ve Garp Cephesi kumandanlarıyla tekrar görüşerek taarruzun tarz ve teferruatını tespit ettik. Ankara’dan davet ettiğimiz Müdafaa-i Milliye Vekili Kâzım Paşa da, 1 Ağustos 1922 öğleden sonra Akşehir’e vasıl oldu. Ordu hazırlığının ikmalinde Müdafaa- i Milliye Vekaletine ait olan hususat tespit olundu.” Kesinleşen bu planın ana hatları şöyle idi: “1nci Ordu, dokuz piyade (dört tümenli 1 nci ve 4 ncü kolordular ve Bağımsız 6 ncı tümen) ve üç süvari tümeniyle (5 nci Süvari kolordusu) siklet merkezi Kalecik Sivrisi ile Çiğiltepe arasında olmak üzere Afyon-Toklusivri hattına taarruz edecek ve düşmanın İzmir’le irtibatını kesecek. 5 nci Süvari kolordusu, üç süvari tümeniyle Çiğiltepe ile Toklusivri arasında Ahır dağlarını aşarak, düşmanın batı kanadını kuşatacak. 2 nci kolordu üç tümeniyle Sandıklı-Şuhut-Efesultan bölgesinde ordu ihtiyatı olarak bulunacak. 2 nci Ordu, beş piyade (3 ncü ve iki tümenli 6 ncı kolordu) ve bir süvari tümeniyle Kuzey Sakarya ile Afyon arasındaki cephede bulunan Yunan kuvvetlerine taarruzla tespit edecek. Kocaeli ve Menderes grupları da karşılarındaki Yunan kuvvetlerini taarruzla tespit edecekler.”

 

Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi Paşa ve Kâzım (Özalp) Paşa olduğu halde 3 Ağustos 1922 günü cephe hattından Ankara’ya dönmüştür. Akşehir’den gelen hey’et cephedeki gelişmeleri TBMM’de milletvekillerine, Bakanlar Kurulu’nda da bakanlara uzun uzadıya açıklamış; Yunanlılara karşı yapılacak harekat hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.

 

Batı Cephesi Komutanlığı, 6 Ağustos 1922 tarihinde ordulara gizli olarak taarruz için hazırlanmaları emrini vermiştir. Mustafa Kemal Paşa, taarruz için yapılması gereken işleri hazırlamak üzere bir müddet Ankara’da kaldı. Bu süre içinde muhalif milletvekillerinin propagandalarına cevap veren Mustafa Kemal Paşa bu konuşmasında, çok kısa bir süre sonra yapılacak taarruzla düşmanın ana kuvvetinin yenileceğine olan inancını dile getirdi.

 

Yunan ordusuna son darbeyi vurmak için bir yıldan bu yana sürdürülen Büyük Taarruz hazırlıkları tamamlandıktan sonra, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa 13 Ağustos 1922 gün

Ankara’dan hareketle cepheye gitmiştir. Mustafa Kemal Paşa ise 17/18 Ağustos 1922 gecesi sessizce Ankara’dan ayrılmıştır. Mustafa Kemal Paşa Ankara’dan Konya’ya büyük bir gizlilik içinde hareket ederken, ikametgahında kalanlara hasta olduğu ve köşkten ayrılmayacağının tenbih edilmesini istemiştir. Ayrıca Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın 21 Ağustos 1922 tarihinde Çankaya’da ileri gelen zevata çay ziyafeti vereceği haberleri yayılarak, gizlilik prensibine uyularak gerekli tertip alınmış, kamuoyunun ilgisi bu faaliyete çekilmeye çalışılmıştır.75 Hatta iki gün sonra yayımlanan İkdam gazetesi çay ziyafetinin çok kalabalık olduğu haberini yayımlayarak bu tedbiri sürdürmeye devam etmiştir.

 

Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz öncesi Ankara’dan cepheye gidişini Nutuk’ta şöyle anlatır: “Ben, birkaç gün sonra hareket ettim. Hareketimi pek mahdut birkaç zattan başka bütün Ankara’dan gizledim. Benim Ankara’dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklardı. Hatta benim, Çankaya’da çay ziyafeti verdiğimi de gazetelerle ilan edeceklerdi. Bunu şüphesiz o vakitler işitmişsinizdir. Trenle hareket etmedim. Bir gece otomobil ile Tuz Çölü (Şereflikoçhisar) üzerinden Konya’ya gittim. Konya’ya hareketimi orada kimseye telgrafla bildirmediğim gibi Konya’ya varır varmaz telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya’da bulunduğumun da hiçbir tarafa bildirilmemesini temin ettim. 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 4’te Batı Cephesi Karargahında yani Akşehir’de bulunuyordum.” Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 20/21 Ağustos 1922 gecesi cephe karargahında Fevzi ve İsmet Paşalar olduğu halde ordu komutanlarını toplayarak harita üzerinde taarruz hakkında son planları açıklamıştır. Bu toplantıya Süvari Kolordusu komutanı Fahrettin Paşa da katılmıştır. Cephe karargâhı 24 Ağustos 1922 tarihinde Akşehir’den taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına nakledilmiş, 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşın idare edildiği Kocatepe’nin güneybatısındaki çadırlı ordugaha taşınmıştır.

 

25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan gece Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa ve komuta heyeti Şuhut’taki genel karargâhtan hareketle seher vaktinden önce Kocatepe’ye ulaşmışlardı. Bu intikal askeri harekatta ses disiplini tabir edilen büyük bir sessizlik ve gizlilik içinde gerçekleştirildi. 5. Süvari Kolordusu da Fahrettin Paşa emrinde Ahır Dağlarının gizli vadilerinden hareketle Yunan ordusunun geri çekilme istikametini kapatma gayretiyle gece intikalini tamamlamıştı. 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü sabahı seher vaktinde Türk topçusunun tanzim atışlarıyla başlayan Büyük Taarruz Harekatı, daha sonra hücum borusunun çalmasının ardından piyadenin ileri harekatıyla sürdürüldü; kısa sürede Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın dehasıyla bir yıldırım harbine dönüştü ve Türk orduları o dönem dünya ordularının aşamadığı bir taarruz hızıyla 15 gün sonra Adalar Denizine ulaşarak Büyük Zafer’den sonra İzmir’e girmişlerdi.

 

30 Ağustos 1922 günü icra edilen Başkomutan Meydan Muharebesinden sonra Türk ordusu dört bir koldan Yunan ordusuna taarruzu sürdürdü. Tarihe Başkomutan Meydan Muharebesi veya Dumlupınar Meydan Savaşı olarak geçen bu büyük savaşta Yunan ordusu binlerce ölü, yaralı, esir ve teçhizat bırakarak Uşak istikametine doğru dağınık bir vaziyette sıvışıp kaçmak zorunda bırakıldı.

 

Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül 1922 günü yayınladığı bildiri ile Büyük Millet Meclisi ordularını taltif ediyor ve Türk Milletine zafer müjdesini şu mesajıyla vermekte idi:

 

“Garb Cephesi Komutanlığına

 

Orduya hitaben yazdığım beyanname ilişikte takdim edilmiştir. Bunun bütün Garb cephesindeki kıtaata tamim olunmasını ve subaylar vasıtasıyla efrada dahi okunmasının temin duyurulmasını rica ederim.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!

 

Afyonkarahisar - Dumlupınar büyük meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve necib milletimizin fedakârlıklara lâyık olduğunu ispat ettiniz. Sahibimiz olan büyük Türk Milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet ve fedakârlıklarınızı yakından görüp takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdiratına aracılık etmek vazifemi, arkasını bırakmayarak devamlı olarak yapacağım. Başkomutanlığa teklifatta bulunulmasını Cephe Komutanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri vereceğini nazar-ı dikkate alarak ilerlemelerini ve herkesin asıl kuvvetini ve yurtseverlik kaynaklarını kullanarak bol bol yarışmaya devam eylemesini talep ederim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir İleri!...

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkumandanı Mustafa Kemal"

 

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından yukarıdaki tarihî emri takiben 1 Eylül 1338 (1922) günü Dumlupınar’dan İstiklâl Harbinin bütün yükünü omuzlarında taşıyan Türk Milletine de aşağıdaki bildiri yayımlanmıştır:

 

Büyük ve Asil Türk Milleti!

 

Batı Cephesi'nde 26 Ağustos 1322'den beri başlayan taarruz harekâtımız Afyonkarahisar - Altıntaş - Dumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde beş gün beş gece devam etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının üstün kahramanlığı ve Allah’ın yardımıyla zafer gerçekleşti.

 

Zalim ve mağrur düşman ordusunun temel varlığı akıllara dehşet verecek bir kesinlikle yok edildi. Teşkilât ve teçhizatı gibi geleneksel ve ismi milletimizin çok eski, bilinmeyen zamanlarından beri ve sonsuzluğa kadar olan imanından vücut bulan ordularımızı fedakârlığa lâyık olarak size takdim ediyorum. En büyük komutanından en genç erine kadar ordularımıza hâkim olan fikir, milletin gösterdiği vazife uğrunda şehit olmaktır. Bunu muharebe meydanlarında yakından görerek büyük milletimize haber veriyorum. Milletimizin yaradılışındaki mevcut güç ve ülküyü üç buçuk sene evvel çalışma arkadaşlarımda ifade etmekten başlayarak dayanılmaz müşkülât içinde devam eden savaşlarımızın neticeleri görülmektedir. Milletin oy, karar, emir ve isteğine dayanan her işin sonucu millet için hayırlı olduğu bir gerçektir. Milletimizin geleceği emindir ve Allah’ın vaad ettiği zaferi ordularımızın kazanması lâzımdır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkomutan

Mustafa Kemal

 

Batı Cephesi Komutanlığı, Başkomutanın bildirisini bütün orduya yayınladı. Bu emir birliklerdeki tüm zabit ve erlere okundu. Cephe Komutanı ordulara ayrıca şu emri de yayınladı.

 

Başkumandanlığın 1 Eylül'de yayınladığı genel emirde belirtildiği üzere olağanüstü hizmet ve yararlıkları görülen arkadaşların hakkında cepheye tekliflerde bulunulmasını rica ederim.

 

Büyük birliklerin muhabere halleri icabı olarak bir kumandadan diğerine geçmesi hasebiyle subaylarının takdirinde tümenler birinci derecede esas olacaktır.

 

Bir de bu kadar bilgiyi toplayıp, birden vermeye elverişli olmayabileceğinden tekliflerin arkasından gönderilmesi gereklidir. Bunun için teklifler derhal yapılmalıdır. Devam eden harekât sırasında büyük ordu personelinin aralıksız takdir edilmeye fırsat bulacaklarına güvenmekteyim.

 

Batı Cephesi Komutanı İsmet

 

Türk Ordusu kazandığı zaferi kesinleştirmek için şiddetli taarruz ve takip karar ve emirlerini verirken, General Trikopis Adatepe muharebesinden kaçabilenlerle Kızıltaş vadisinden çekiliyordu. Banaz'a çekildiğini umduğu General Franko Grubu ile birleşmek için oraya gitmek kararında idi. Yanında kurtulabilen birlikler ile biran önce Banaz'a varmak istediğinden bütün gece yürüyüşe devam etti. Ama bu yürüyüş onun Türk ordusu karşısından kaçışını noktalayacak olan son yürüyüşü olacaktı. Trikopis ve kurmay heyeti 5. Kafkas Fırkasına mensup askerler tarafından kuşatılıp esir alınmıştır. Muzaffer Türk orduları, 9 Eylül 1922 günü İzmir’i Yunan işgalinden temizleyerek Batı Anadolu’nun kurtuluşunu tüm ülkeye müjdelemişti.

 

Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in askerî ve siyasî konulardaki görüşlerinin yer aldığı K: 45, G: 5 nolu defter, bir nevi Türk İstiklal Mücadelesinin özeti şeklinde kısa bilgileri içermektedir. Not Defteri, Mustafa Kemal’in, İzmir’in işgalinden Büyük Zafer’in kazanıldığı yıl olan 1922 yılının Ekim ayının ortalarına kadar almış olduğu kısa kısa notları içermektedir. Not Defteri’nin K:45, G:5 aba sayfasından itibaren Mustafa Kemal’in şu ifadeleri yer almaktadır:

 

“...15 Mayıs 335, İzmir’i işgal / üç sene dört ay. Ben aynı günde İstanbul’u terk”; K:45-5 ac sayfasında, “O kara günden Karadeniz’de, bugün Akdeniz’deyim”; K:45-5 ae sayfasında, “Hariciye, Dahiliye vekillerimizi gönderdik, bütün hissiyat-ı insaniyemizle sulh istediğimizi cihâna beyân ettik. Fakat muhataplarımız insaniyetten değil, kanlı manzaralardan zevk alan insanlara tesadüf etti ve öyle oldu. Bu sebeple, mebzûlen Yunan kanı aktı ise kabahat bizde midir?...” Sayfa 45-5 aea’da, “Başkumandan olduğum zaman demiştim ki, bugün talimat vermekteki isabeti ispat ediyor. Bütün Yunanistan kuvve-i müsellehasından mürekkep olan bu orduyu anayurdumuzun harim-i ismetinde boğarak nâil-i halâs ve istiklâl olmaktır. 5 Ağustos 1922’de.”; Sayfa 45-5 af’de, “2,5 sene evvel kuvvetimiz yoktu. Düşmanlarımız top, tüfek ve malzememizi almışlar, ordularımızı dağıtmışlardı ... Padişah ve İstanbul Hükümeti milleti fetvâlarıyla, irâdeleri ile iğfal ederek aleyhlerimize isyan ettirdiler. Beraber İnönü ve İkinci, Sakarya. Muslihâne çalıştık.”

 

Atatürk’ün Not Defterinin K:45-5 ag sayfasında şu ibareleri kaydetmiştir: “...Siyasî Parti Programı yapacağız. Projesi, İntihâb-ı Mebusân Kanunu’nu tedkik edeceğiz. Yeni intihâbın zaman ve suret-i icrası hakkında müdavele-i efkâr edeceğiz. Konferans hariçte ve dahilde olacaksa, ona göre hey’et-i murahhasa hakkında müdâvele-i efkâr edeceğiz”; Sayfa K:45-5 aga’da, “İzmir’de olursa, hükümet ve meclisin oraya naklini görüşeceğiz.” Not Defteri’nden de anlaşıldığı üzere, Mustafa Kemal Paşa, 3 Nisan 1923’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen “İntihâb-ı Mebusân Kanunu Muvakkati’nin Bazı Mevaddını Muaddil Kanun”un projesini henüz İzmir’de iken tasarlamıştır.

 

16 Ekim 1922 tarihinde beraberinde Kâzım Karabekir ve Refet (Bele) Paşalar olduğu halde Ankara’dan Bursa’ya gitmiş ve coşkun bir şekilde karşılanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Bursa’daki bu coşkulu karşılamadan duyduğu memnuniyeti notlarında “Bursalılara arz- ı hamiyyet ve teşekkür” şeklinde ifade etmiştir. O, 27 Ekim 1922 tarihinde kendisinin Büyük Zaferi’ni kutlamak üzere İstanbul’dan Bursa’ya gelen kalabalık bir öğretmenler grubu ile Bursa öğretmenlerine Bursa Şark Tiyatrosu’nda hitâb etmiştir. Almış olduğu notlarda, Bursa Şark Tiyatrosu’nda yaptığı konuşmada yer alan ifadelere rastlanmaktadır. Defterin K:45-5 ala sayfasında: “... Bugünü, şüphe yok ki, ricâlimizin iffet ve namusu, gayret-i milliye ve istihsâr-ı vatanperverânesi, menfaat hissi sayesinde görmek müyesser olmuştur... ”;

 

Sayfa K:45-5 an’de, “... Milletin hakikî halâsı içtimaî noksanlarını idrak ederek bundan marazî esasından tedavi lâzımdır. Tedavi ancak ilmî ve fennî bir suretle olursa şifâ verir”;

 

Sayfa K:45-5 ao’da, “Tedavide milletin fikrî ve içtimaî bütün kuvvetlerinden istifade etmek zarurîdir. Halbuki fikirler safsatalarla hâlî, hayat-ı içtimaiye aklın, mantığın kabul edemeyeceği bir takım sakîm âdât, mefluc bir halde bulunursa aradığımız, muhtaç olduğumuz kuvvetlerin menba’ları yok demektir. Binâenaleyh, bu menbaların tathîrinden işe başlamak lâzımdır”;

 

Sayfa K:45-5 aoa’da, “... ilim ve maarif lâzımdır ...”;

 

Sayfa K:45-5 ap’da, “... İlm-i maarifin merkez-i faaliyeti mekteptir.”;

 

Sayfa K:45-5 apa’da, “Milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuskâr, mütahassıs, faal birer âlim olmaları lâzımdır. Ancak bu sayede bilcümle teşebbüsâtın muntazam ve makul bir surette neticelenmesi temin olunabilir”

 

Sayfa K:45-5 at’de “... Mektep sayesinde, ilim ve fen sayesinde Türk milleti, Türk san’atı, Türk edebiyatı bütün bedâyi’i ile kendini gösterecektir

 

”Syfa K:45-5 bb’de, “Çocuklarımıza ve gençlerimize görmekte oldukları tahsilin hududu her ne olursa olsun her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve hükûmetine düşman olan bütün anâsırla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir” ifadeleri yer almaktadır.

 

Sonuç ve Değerlendirme

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) hükûmetine bağlı düzenli ordu birliklerinin kuruluşunu takip eden süreçte102 Türk ordusu tarafından mevzii başarılar kazanılmış olsa da, daha sonra gerçekleştirilen taktik geri çekilme ile Sakarya nehrinin doğusuna konuşlandırılan Türk orduları burada savunma tertibi almışlardır. Sakarya Zaferi’nden sonra Eskişehir-Afyon hattında tutulan Yunan ordusuna son darbeyi vurmak için Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığında Türk ordusunun her bakımdan hazır hale getirilmesi gerekiyordu. TBMM hükûmeti tarafından, Türk ordusunun 1921 yılı sonlarında teşkilat yapısında yeni bir takım düzenlemeler yapıldı ve 1922 yılı yaz aylarına kadar da iaşe ve ikmalini tamamlamak için büyük çabalar harcandı. Ordunun insan, silah, araç ve malzeme bakımından kuvvetlendirilmesi, eğitim durumunun yükseltilmesinin yanında moral değerlerinin de üst düzeye ulaştırılması, en önemlisi de psikolojik açıdan harbe hazır hale getirilmesi yani, maneviyatının yüksek tutulması gerekiyordu.

 

Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz öncesi gizlilik prensibi içerisinde Türk ordusunun hazırlıklarını tamamlamış; cephe hattına yaptığı gezilerle ordunun genel durumu yanında harbe hazırlıklı olup olmadığını da teftiş etmiştir. Türk ordusunun Yunan ordusuna karşı son darbeyi vurmak amacıyla yaptığı taarruz hazırlıklarını TBMM hükûmeti üyeleri ve mebuslar olduğu halde, 1922 yılı Mart ayından itibaren 26 Ağustos 1922 tarihine kadar üç defa teftiş eden Mustafa Kemal Paşa, bütün bu yapılan hazırlıkların son derece gizlilik prensibi içerisinde gerçekleştirilmesine büyük gayret harcadığı gibi son derecede önem vermiştir. Türkiye’de bulunan Sovyet elçilik heyeti ile kardeş Azerbaycan heyetinin, Türklerin Anadolu’da işgalcilere karşı sürdürdüğü harekâtı yerinde göstermek maksadıyla Batı Cephesine götürülmeleri son derece anlamlıdır. Başkomutan, Türkiye’nin dostu olan ülke temsilcilerine Türk ordularının harbe hazırlık durumunu yerinde göstererek siyasî anlamda Sovyetler ve Azerbaycan’ın desteğini sürdürmelerini amaçladığı gibi, onlar vasıtasıyla dış dünyaya bir mesaj vermek, kendi kendisine yeterlilik ilkesi ile ordusunun ikmal ve iaşesini tamamlayan Türk milletinin başarıya çok yakın olduğunu göstermek istemiştir. Cephe hattında sürdürülen hazırlıkları Başkomutan Mustafa Kemal Paşa gururla takip etmiş, Sovyet ve Azerbaycan heyetleri de takdirle karşılamışlardır. Nitekim, Başkomutan’ın Sovyet heyetiyle birlikte Batı Cephesine yaptığı bu ziyaret o dönem İngiliz istihbaratınca da takip edilmiş, Mustafa Kemal Paşa’nın Sovyetlerle çok yakın ilişkiler başlattığı yolunda değerlendirmeler yapılmasına ve İngilizlerin endişeye kapılmalarına neden olmuştur.

 

İç kamuoyunda da Türk ordusunun maddi-manevi açıdan desteklenmesi yönünde bütün ülke sathında hummalı bir faaliyet yürütülmekte idi. Dış dünyada özellikle sömürge altında bulunan İslam dünyasından da Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Millî Mücadele hareketi ve Türk İstiklal Harbine dair gelişmeler yakından takip edilmekte, Müslüman dünya esaret altında olmasına rağmen maddi-manevi destek verme konusunda büyük bir faaliyet sergiliyordu. İstanbul şehri işgalcilerin denetiminde ancak, kamuoyunun ve şehrin esir ahalisinin kulağı Ankara’dan gelecek olan zafer muştusunda idi. Nitekim, Yahya Kemal Bey şiirlerinde ve yazılarında Türk ordularının zaferinin yakın olduğunu belirten yazılarıyla kamuoyunun ve Müslüman Türklerin tercümanı oluyordu.

 

15 Nisan 1922 tarihinde icra edilen 5. Süvari Kolordusu manevrası ise Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle muhteşem olmuştur. Süvariler gerçek muharebe araç-gereç ve silahlarıyla icra ettikleri manevrada Başkomutan’ın haklı olarak gurur duymasını sağlamışlardır. Türk ordusunun o sırada manevra kabiliyeti en yüksek kesimini oluşturan süvariler bu eğitimleri sayesinde Büyük Taarruz’da önemli başarılara imza atmışlardır. Nitekim, Büyük Taarruz ve takip harekâtında Türk süvarileri yıldırım hızıyla Yunanlılara saldırmış; kısa sürede zaferin kazanılmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Büyük Taarruz Harekâtına uzanan süreç, bizzat bu harekâtı planlayıp uygulamaya koyan Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in not defterlerindeki satır aralarında yer alan bilgilerden de anlaşıldığı üzere, Türk Milletinin ordu- millet anlayışı ile topyekün bir mücadeleye atılışının hikayesidir. Mustafa Kemal Paşa, bu makaleye konu olan not defterlerinde yer alan cümlelerde de belirttiği üzere Büyük Taarruza uzanan süreci ana hatlarıyla aktarmıştır.

 

Sonuç itibariyle Büyük Taarruz Zaferi, beklemeyi bilen zamanı seçmekte mahir olan, düşmanı uyguladığı psikolojik harp yöntemleri ile yanıltarak büyük bir açmaza sürükleyerek yenilgiye uğratan, Türk milletini önderlik dehasıyla ikna ederek ordu-millet dayanışması içinde topyekün bir harbe dahil edip bütün kaynakları seferber eden Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in ve onun yüksek komuta heyetinde bulunan kadronun askerî dehasının bir eseridir.

 

* İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  •   Etiket
  •   Okuma Bu haber 216 defa okunmuştur.

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI