25-11-2024 13:02:08

Mustafa Çiftçi Yazdı: Taşrada Doktor Maaşı

Doktor Refik Can’ın soyadı bizde mahfuzdur. Ama adını koymak iştiyakı babasından gelir. Doğum olacağı zaman heyecanla oğlan olsun istemiştir. ...
Mustafa Çiftçi Yazdı: Taşrada Doktor Maaşı

Mustafa Çiftçi / Yazar

Doktor Refik Can’ın soyadı bizde mahfuzdur. Ama adını koymak iştiyakı babasından gelir. Doğum olacağı zaman heyecanla oğlan olsun istemiştir. Oğlan olacak adı doktor Refik Saydam’dan gelecek. Çünkü merhum Refik Saydam hem tabip hem siyasetçi olarak büyük hizmetler yapmıştır. Oğlu da hekim olacak ve adı Refik olacak. Esasen merhum Saydam’ın adında bir de “İbrahim” ismi vardır. Ancak oğlanın ismi “İbrahim Refik Can” olunca uzun oluyor. Olmasın öyle sadece Refik ismi doktor olmasına yetsin istemiştir babası. Annesi ise isim konusunda kafası biraz karışıktır. Kız olursa annesinin ismini koymak istemektedir. Ama annesinin ismi “Pembe”dir. Annesini tabii sever ama ismini sevmez. Oğlan olursa zaten adı konulmuş sayılır.

Böyle ikircikli durum ancak beklemekle çözülecek bir düğümdür. Sonunda beklemişler ve oğulları olmuştur. Adı Refik Can. İnsanın ismi karakteri üzerinde etkili midir? Böyle havalı soruları sormayı sevenler pek çoktur. Lakin Refik Can’ın karakterini belirlemeyi ismine bırakmayacaktır annesi babası. Baba öğretmen anne maliyede memur ve bir tanecik oğulları Refik’tir.

Eskiden bir adı yoktu böyle biricik çocukların. Ama şimdi var. “Proje çocuk” diyorlar. Yemesi, içmesi, oynaması, oturması, kalkması hep önceden belli çocuktur Refik. O zaman okul öncesi eğitim bu kadar yaygın değildi. Yaşadıkları yerde sadece bir tane vardır. Sabah çocuk uykulu haldeyken sırtlayıp babası onu kreşe bırakır. O zaman yarı kreş yarı anaokulu ortaya karışık bir şeydir götürdükleri yer. Müfredatı da öyle karışıktır. Çokça oyun, azıcık ders, uyku, yemek saati derken Refik iyice yorulmaktadır. Sonrasında akşam eve gelince akşam yemeğini zor güç yer ve hemen yatak... “Refik erken uyuyor. Hiç olamazsa rakamları ve harfleri belletsek” der babası. Ama annesi huysuzlanır. “Şimdiden bu çocuğu derse kitaba alıştırırsan bunun sonu nasıl gelecek? Bırak şimdi bari uykusunu alsın çocuk” der.

Anne , baba ne dediyse Refik yapar. Uysal çocuktur. Babası yine duramamış. Okula başlamadan alfabeyi öğretmiştir. Ayrıca rakamları ve ülkelerin başkentlerini sayar, yetinmez üç beş İngilizce kelime söyler. Refik böylesi ışık hızıyla okur yazarken. Annesi çocuğa nazar olacak diye endişe eder.

Ve zaman anneyi haklı çıkarır. Refik dördüncü sınıfa geldiğinde hastalanır. Ciğerlerini üşütmüştür. Yatar kalır. Uzunca bir zaman hastanede sonra da evde yatar.

Refik iyi olsun diye pek çok işler yapılır. Otlar kaynatılır, doktorların kapısı aşındırılır. Sonunda Refik iyileşir. Ama artık sıcak soğuk dengesine dikkat edilecek. Artık terleyip soğumasına izin verilmeyecektir.

Refik hasta olduğu zamanlarda okula gidememiş ama okulu günü gününe takip etmiştir. Babası her günün ödevini hasta yataktaki yavrucağa yaptırmıştır.

Yıllar böyle geçer gider. Artık Refik özel bakımda olmaya, sürekli ders çalışma kamplarına alınmaya razıdır.

Sonunda lise biter.

Refik imtihanlara girer ve kütür kütür geçer ve tıp fakültesinin kapısını çalar. Babası annesi sevinçten deli olacak gibidirler.

Refik tıp fakültesini su gibi içer. Arkadaşlarına ders anlatacak kadar derslere hakimdir. Hocaları asistanlık teklifine başlamışlardır bile. Fakülte bitiminde anne ile babayı bir düşünce alır. “Nerede çalışacaktır bu çocuk?”

Babası; “…fakültede kalsın uzmanlığını kazansın, profesör oluncaya kadar durmak yok…” der. Annesi ise  “Refik Can’ın ciğerleri bu kadar yükü kaldırmaz…” demektedir.

Bir de Refik’e sormayı akıl ederler. Refik babasını kırmak istemez ama okuldan, dersten, kitaptan yılmıştır. “Bir an evvel hasta bakayım diyorum baba” der. İtiraz etmezler. Sonunda fakülte biter. Memlekette doktor ihtiyacı çok olduğundan Refik istediği yere yani annesi ile babasının yaşadığı , kendi ilçelerine atanır.

Yani uzun lafın kısası Refik fazla zorlanmadan tahsil hayatını geçirmiştir. Lokum yer gibi rahat bir hayatı olmuştur. Ve bu rahat hayatı bir de güzel meslekle taçlandırmıştır. Anne babası pek mutludur.

Refik bu güzel tabloyu süsleyecek başka bir iş yapmıştır. İlk maaşını bankadan çekmiş ve bir lirasına bile dokunmadan babasının önüne koymuştur. “Babacığım bu para ile ne yapacağınıza siz karar verin.” der. Babası duygulanır. Refik’e sarılır.

Ve o günden sonra Refik’in maaşı anne babaya dert olur.

“Kooperatife girip daire mi alsak? Ya da oğlanın ayağını yerden kesecek bir araba mı alsak? Sorular soruları doğurur. Ev alsak nazar ederler, hemen ilk maaşında kooperatife girmek doğru olmaz. Araba alsak orta halli bir araba sürekli arıza çıkarır, oğlan mesleğine kendini veremez. Altın alıp bir köşeye koysak o da ayrı bir dert. Çünkü ilçedeki sarrafların hepsi ahbabımızdır. Aldığımız altın ertesi gün tüm ilçenin diline düşer. En iyisi bankada hesap açtırıp biriktirmek. Ama banka işi de faizdir. Çocuğun helal parasına haram katmayalım. Ya da hiçbir şey yapmadan evde saklasak. Ama bizim kapı pencere zayıf bir giren hırsız hepsini toplar götürür. Hiçbir şey almasak bu sefer de vatandaş der ki bunlar hiç harcama yapmıyor acep bu para nerede birikir? Hayınlık, hırsızlık etmeyeceklerin aklına bile kötü şeyler düşer.”

Hasılı anne baba memur maaşı almaya ve harcamaya alışmışlardır. Refik Can’ın aldığı para ikisinin maaşından daha fazladır. Karı koca anlar ki paranın varlığı da dert olabiliyormuş.

Bu arada Refik hasta bakmaktan yorulmaya başlamıştır. Hep aynı şikayetlerle gelen bir avuç hasta ile ömrü geçmektedir. Hem bu küçük ilçede parayı değerlendirecek bir yer bulmak da zordur.

Babası en sonunda karar verir. Birikmiş maaşlarını oğluna tekrar verecektir. Doktor parası taşrada nasıl harcanır bir türlü karar verememiştir.

Refik Can’a maaşlarını geri verirler. “Ne yapacağına biz karar veremedik sen karar ver.” derler. Refik de “…burada kalırsam doktorluğum ilerlemez. Sadece ağrı kesici ve antibiyotik yazmakla geçecek ömrüm. Ben artık uzmanlığıma hazırlansam.” der.

Sonunda anne baba anlar ki Refik Can’ın “Proje çocuk” olması çoktan bitmiştir. Artık onun kariyeri, parası, evi , arabası hep ayrı derttir. Ve Refik Can yuvadan uçacaktır. Artık Refik Can tayini büyük şehre ister. Orada ev tutacak ve uzmanlık imtihanına hazırlanacaktır. Ve öyle olur. Refik Can artık gurbetteki doktordur.

Karı koca bu geri dönülmez yolcuğu da alışmışlardır. Reifk Can’ın fotoğrafları ve hatıraları yanında her sabah açtığı telefonlar ile oyalanmaktadırlar.

Bir gece yatmadan evvel pijamasını giyerken babanın aklına gelir. “Yahu hanım biz bu çocuğun adını ‘Refik Can’ koyduk. Tabii soyadı “Saydam” olamazdı. Ama düşünsene “Can” demekle “Cam” demek pek yakın. Cam da saydamdır. Aslında Refik Can demekle bir anlamda ‘Refik Saydam’ demiş oluyoruz.” Anne ya sabır diyerek kafa sallar ve “ Bey rica ederim sus akşam akşam insanı güldürme” der. Baba çaresiz susar ama buluşunu oğluna kesin söyleyecektir. Hanım anlamasa da oğlan anlar diye düşünür…

Oğullarına selamet dileyerek uykuya dalarlar.

  •   Etiket
  •   Okuma Bu haber 188 defa okunmuştur.

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI