09-09-2024 15:47:27

Prof.Dr. Mehmet Sezai Türk Yazdı: Dizi Sektöründe Türk Mucizesi Nasıl Gerçekleşti?

Her yurtdışına çıktığımda tuhaf bir hüzün kaplardı içimi. Dünyanın neresine gitseniz bir Türk ile karşılaşırsınız...
Prof.Dr. Mehmet Sezai Türk Yazdı: Dizi Sektöründe Türk Mucizesi Nasıl Gerçekleşti?

 

Prof.Dr. Mehmet Sezai Türk

 

Her yurtdışına çıktığımda tuhaf bir hüzün kaplardı içimi. Dünyanın neresine gitseniz bir Türk ile karşılaşırsınız sözünün doğruluğunu pratikte hep yaşadım ama bunun ötesinde bir boşluk olurdu içimde. 2000’lerde İngiltere’ye gittiğimde Türkiye ile ilgili bir açık hava sergisi var dediler oraya gittim. Güzel şeyler bekledim ama deprem ile ilgiliydi sergi ve hüzünlü bir şekilde döndüm sergiden. İtalya’da Palermo şehrine gitmiştim yine o yıllarda ve Türküm dediğimde bana öyle bir Türk resmi çizdiler ki ne diyeceğimi şaşırmıştım. Türk; benim gibi kumral olamazdı ya esmer ya da Arap ve giysiler de o kültüre aitti. Zaten Türkiye ile ilgili gösterilen filmlerde de hep öyle değil miydi? Kanalizasyon atıklarının dışarıda aktığı, çok eski ve esrarengiz binalar, geri kalmış barbar insanlar. Güzel şeyler duymak isterseniz Türkiye denilince,  birkaç kelimeden ibaretti bana aktarılan “döner, Sultan Ahmed, Türk lokumu, İstanbul, Antalya’ gibi. Dünyanın gündeminde yokuz var isek de olumsuz.

 

İki yıldır Kırgızistan Manas Üniversitesindeydim. Orta Asya’dan çok sayıda öğrencimiz var üniversitemizde. Bişkek de yaşadığım için orada Hindistanlı, Pakistanlı, Çinli, Koreli, İranlı, Tacikistanlı, Bangladeşli çok sayıda insanla tanışıyoruz. Türkiye’den geldiğimi söylediğimde ülkelere göre soru değişse de içerik aynı. Şu diziyi izlediniz mi, nasıl sonuçlanacak. Türkçe öğrenmek istiyoruz diyorlar Türkçe olarak. Türkiye’ye gitmek istiyoruz. Sabaha kadar Türk dizisi izledim gibi çok söz duyuyorum. Yeni dizilerle ilgili bilgi almak istiyorlar. Manas havaalanına uğrarsanız bir gün bizim dizi oyuncularının reklam resimleriyle karşılaşırsınız. Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan için de aynı şekilde geçerli. Modanın kalbi artık Avrupa’da değil İstanbul’da atıyor. Takılar, giyim kuşam, yemek kültürü, mobilyalar daha neler neler dizilerle şekilleniyor. Bakü’ye gitmiştim birkaç ay önce neredeyse tüm billboardlar ve afişler Türk Modelleriyle süslenmiş. Benim dahi ismini bilmediğim birçok sanatçının konser biletleri günler öncesinde bitmiş. Emin olun o kadar mutlu oluyor ki insan, anlatamam. Endonezya, Malezya, Hindistan, Güney Amerika, tüm Orta Asya, Avrupa, Afrika, Arap dünyası, Amerika Türk Dizilerini konuşuyorlar galiba gerçekten bütün dünya Türk Dizilerinin başarısını kıskanıyor. Türk dizi sektöründeki bu olağanüstü başarının sebebi nedir?

 

Aslında hiçbir şey kendiliğinden oluşmuyor ve hiçbir başarı da tesadüfi değil. Bu çalışma bu gerçeği de ortaya koyacaktır. Bir mucize yaşanıyorsa mucizenin alt yapısının oluşması gereklidir. Türkiye birçok alanda mucize yaratabilmenin alt yapısını oluşturdu. Küreselleşme her ne kadar gelişmiş ülkeler için kurgulanmış bir sistem olsa da gelişmekte olan ülkeler için de fırsatlar sağlıyor. Küreselleşme sürecinin Türkiye’ye büyük kazanım sağlamasının arkasında çok sağlam bir küreselleşme alt yapısının bulunması gelmektedir. Türkiye’nin küreselleşmesinin çok sağlam olan alt yapısı planlı olarak ve titizlikle inşa edilmiş bir alt yapıdır.

 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları dünyanın birçok noktasına Türk havayolu firmaları vasıtasıyla kolay ve çabuk bir şekilde ulaşabilir, ulaştığı her noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğini ve himayesini görebilir. Bunu sağlayan iki faktör şunlardır:

 

1-Türkiye’nin dış temsilciliklerinin dünyanın her tarafında bulunması

 

2- Dünyanın her tarafına Türk Hava Yolları ile kolay ve çabuk ulaşılabilmesi

 

Bu durum o kadar önemlidir ki dünyanın her yerine Türk işadamları ulaşabilmekte, temsilciliklerden destek almakta ve devlet güvencesiyle yatırım yapabilmektedir. “Lowy Enstitüsü, dünyadaki "en önemli" diplomatik ağları tespit etmek amacıyla Asya, G20 ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünden (OECD) 66 ülkeye ilişkin verileri incelediği Küresel Diplomasi Endeksi adlı raporu yayımladı. Ülke ve bölgeler, sahip oldukları dış temsilcilik sayısına göre sıralandı. Buna göre, diplomatik ağı en geniş ülke Çin olurken ikinci sırada ABD yer aldı. Rapora göre dünya çapında 252 dış temsilciliği bulunan Türkiye, en geniş diplomatik ağ sıralamasında üçüncü oldu. Rapora göre dünya çapında 252 dış temsilciliği bulunan Türkiye, en geniş diplomatik ağ sıralamasında üçüncü oldu. Raporda Çin, ABD ve Türkiye'nin ardından sırasıyla Japonya, Fransa, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya ve Brezilya ilk 10'da yer aldı.” Global diplomasi endeksine göre Çin’in 274, ABD’in 271, Türkiye’nin 252 dış temsilciliği bulunuyor. Endekse göre Türkiye’nin 145 ülkede Büyükelçiliği, 93 konsolosluğu,  12 daimi temsilciliği ve 2 diğer (Other Represantatios) temsilciliği bulunuyor.

 

Diplomatik kaynaklara göre ise Türkiye'nin 2002'de 163 olan faal dış temsilcilik sayısı 2024 itibarıyla 261'e yükseldi. Ülkelerin dış temsilciliğinin artması demek ülke insanlarının daha geniş bir coğrafyada mahallinde kendi devletlerinin hizmetlerinden yararlanması, himaye görmeleri ve problemlerinin çözümünde destek bulmaları demektir. Türkiye Cumhuriyeti dış temsilciliklerinin sayısının artmasıyla birlikte küresel ölçekte büyük bir diplomatik hizmet ağı ortaya çıkmıştır. Her geçen gün büyüyen bu küresel hizmet ağı Türkiye’nin her alanda küreselleşmesine hizmet ederken her alandaki kazanımlarının artmasını sağlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devlet olarak bu yolla büyük bir güç kazanırken, Türk vatandaşları, firmaları, kurum ve kuruluşları da aldıkları hizmet ve gördükleri himaye ile her alanda kazançlıdırlar.

 

Türkiye’nin yumuşak gücü (soft power) küreselleşme sayesinde artarken, Türkiye’nin küreselleşmesine de hizmet etmektedir. “Raporlara göre, 2012 yılında Türkiye’nin yaptığı toplam insani yardım 1 milyar ABD Dolarına yükseldi. 2013 yılında bu miktar %50’den fazla artarak 1,6 milyar ABD Dolarının üzerine çıktı. Miktar, 2015’te ikiye katlanarak 3,2 milyar ABD Dolarına, 2016’da 6 milyar ABD Dolarına yükseldi. Türkiye, yardımlarını katlarken insani yardım sıralamasındaki basamakları da tırmandı. Önce dünyanın en fazla yardım yapan 3. ülkesi, ardından 2. ülkesi oldu. Türkiye’nin 2017’de yaptığı uluslararası insani yardım miktarı ise 8 milyar ABD Dolarına ulaştı. 2018’deki raporda, Türkiye ilk kez ‘Dünyanın En Fazla Yardım Yapan 1. Ülkesi’ ilan edildi. 2019 raporu ile 2. kez aynı unvanı elde etti ve ayrıca 5. Kez ‘Dünyanın En Cömert Ülkesi’ oldu. Aslında yaptığı yardımlarla Türkiye, ‘Küresel İnsani Merkez’ haline geldi.”  1992’de kurulan TİKA, bugüne kadar 30 binin üzerinde proje ve faaliyet yürütürken, projelerinin yüzde 93’ünü 2002’den sonra hayata geçirdi. İçinde hastaneler, okullar, yurtlar, camiler, restorasyonlar, çeşmeler, yemekhaneler, eğitim hizmetleri gibi binlerce farklı proje.  Dünya genelinde 2002’de 12 program koordinasyon ofisi bulunan TİKA, 2023 itibarıyla bu sayıyı 63’e yükseltti faaliyet gösterdiği ülke sayısını 28’den 170’in üzerine çıkardı.”

 

2023 senesinde 116 projeye destek sağlayan ve 14 ülkede 122 saha ziyaretinde bulunan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), çalışma alanına giren konularda kültürel ve tarihi mirası muhafaza etmeye yönelik 16 kitap yayımladı. YTB'nin koordinasyonu sağladığı ve Türkiye'nin uluslararası öğrencilere sunduğu burs programı olan "Türkiye Burslarına” 2023'te 162 ülkeden, 120 binden fazla başvuru yapıldı ve yaklaşık 4 bin öğrenci burs almaya hak kazandı.”[6]  Yunus Emre Enstitüsü ise, Vakfa bağlı bir kuruluş olarak anılan Kanunun amaçlarını gerçekleştirmek üzere yurtdışında kurduğu Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinde yabancılara Türkçe öğretmenin yanı sıra ülkemizin tanıtımı amacıyla kültür ve sanat faaliyetleri yürütmekte, ayrıca bilimsel çalışmalara destek vermektedir. 2009 yılında faaliyetlerine başlayan Yunus Emre Enstitüsü’nün yurtdışında bugün 48 ülkede 58 Yunus Emre Türk Kültür Merkezi bulunmaktadır.”

 

Kamu yararına çalışıp kâr amacı gütmeyen Türkiye Maarif Vakfı, tüm ülkelerde okul öncesinden yükseköğretime, örgün öğretimden yaygın eğitime her türlü etkin çalışmayı gerçekleştirmektedir.” “Türkiye Maarif Vakfı Afganistan, Almanya, Avusturya, Belarus, Belçika, Bosna Hersek, Etiyopya, Fransa, Kamerun, KKTC, Kolombiya, Mali ve Tunus’ta 22 eğitim merkezi, Arnavutluk’ta 1 üniversitesi, Belarus’da 1 Türkiye Araştırma Merkezi ve dünya genelinde 36 yurt binası bulunmaktadır. Ayrıca 51 ülkede bulunan 421 okul, 1 üniversite, 1 araştırma merkezi ve 22 eğitim merkezinde toplam 52 bin öğrenci ile faaliyetlerini sürmektedir.”

 

Türkiye Diyanet Vakfı, bugün ülkemizde 1.003 şubesi ve dünyanın 149 ülkesinde eğitimden kültüre, sosyal ve hayır hizmetlerden dini hizmetleri destekleme ve uluslararası yardım faaliyetlerine kadar geniş bir alanda çalışmalar yapan büyük bir sivil toplum hareketi haline geldi.” [10] 3817’si yurt içinde, 103’ü yurt dışında olmak üzere 3.920 caminin mülkiyetine sahiptir. 2023 yılında 46.320 öğrenciye eğitim desteği sağlamış, 745.5 35 kurban hissesi kesilmesine aracılık etmiş, 10.346.000 kişiye Ramazan yardımı ulaştırmıştır.

 

Türk Kızılay son 10 yılda 138 farklı ülkede doğal ve insan kaynaklı afetlere müdahale etmiş, kuruluşundan bugüne 147 ülkeye yardım eli uzatmıştır.[12] “2009 yılında kurulduğundan beri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) 5 kıtada 58 ülkede; deprem, sel, kuraklık, kıtlık ve savaş gibi diğer uluslararası karışıklıklardan etkilenen insanlara yardım etmek için insani yardım operasyonları yürütmektedir.”

 

Küreselleşmenin belki de en önemli şartı dünya ölçeğinde yaygın, güvenli, düzenli ve hızlı bir ulaşım ağına ve araçlarına sahip olmaktır. Türkiye kara, hava, deniz ve demiryolu alanlarında gerekli ulaşım ağlarına ve modern ulaşım araçlarına sahip şanslı bir ülkedir. Türkiye planlı ve ısrarlı çalışmalarıyla bu imkân ve kabiliyetleri kendisi oluşturmuş, vatandaşlarının ile kurum ve kuruluşlarının hizmetine sunmuştur. Eğer Türkiye gerekli ulaşım ağına ve araçlarına sahip olmasaydı küresel ölçekte kazanımlar elde edemezdi. Örneğin, Dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu ünvanına sahip olan Türk Hava Yolları 108 ülkede 217 uluslararası noktaya ulaşarak dünyanın en geniş 4. uçuş ağına sahiptir. İmkânlar fırsatları doğurur ve Türk Dizi sektörü bu imkânları fırsata çevirmiştir.

 

1975 senesinde TRT öncülüğünde başlayan ve TRT’nin ilk dizileri arasında yer alan daha sonra ise yeniden uyarlaması yapılan “Aşk-ı Memnu” dizisinin yayınlanmasından altı sene sonra 1981’de Fransa’ya ihraç edilmesi ile Türk dizilerinin ihracat serüveni başlamıştır.  Sovyetler Birliğinde ilk defa 1987 yılında yine TRT tarafından yapılan Reşat Nuri Güntekin’in aynı isimli romanından uyarlanan “Çalıkuşu” dizisi ile yabancı ülkelere dizi satışı kısmi de olsa devam etmiştir.  Yedi bölümlük bu yapım Rusların ve özellikle Sovyetler birliğinde yaşayan Türklerin hafızasında büyük bir yer edinmiştir. Yıllarca Rus TV kanallarında yayınlanmış ve yayınlanmaya da devam etmektedir. Deli Yürek, Muhteşem Yüzyıl, Kurtlar Vadisi, Gümüş, Diriliş Ertuğrul ve daha niceleri 2000 sonrası Türk dizilerini dünya ölçeğinde tanınır hale getirmiştir. Muhteşem Yüzyıl tüm dünyada  yaklaşık beşyüz milyon insan tarafından izlenmiştir. Gümüş dizisi Arap dünyasında en çok tartışılan konulardan birisi olmuş ve bir gecede 85 milyon insanı televizyonlarına odaklamıştır. Elif dizisi ile Güney Amerika’da birçok insan çocuklarına Elif ismi koymuşlardır. İngiltere’de Türk dizileri sayesinde Türk lokantaları çok popüler durumdadır. Diriliş Ertuğrul dizisi ise çoğu ülkede güçsüzün güçlüye başkaldırısının sembolü haline gelmiştir. Endenozya’da, Pakistan’da ve birçok Müslüman ülkede yeni Ömer Muhtar olmuş ve batı film paradigmasınına alternatif olduğu dahi ileri sürülmüştür.

 

Gazze'de, genç ve yaşlı Filistinliler tarafından Diriliş Ertuğrul’un karakterlerinin isimleri ağızlarında yankılanmakta ve dizinin tema müziğinin notaları şarkı gibi söylenmektedir. . Pakistan'da çiftler, gösterideki evlilik törenlerini model alan Türk tarzı düğünleri taklit ediyor. Keşmir'de çiftler yeni doğanlarına Ertuğrul adını veriyorlar. 

 

Northwestern Üniversitesi Katar kampüsünde gençlerle Türk dizileri üzerine çalışma yapan Alman akademisyen Miriam Berg dizilerin etkisini “Bence diziler Türkiye’nin elindeki en iyi marka aracı” şeklinde ifade ediyor ve “Mesala Lübnanlı bir katılımcı vardı. 4 sene önce konuştuğumuzda Türkiye’den neredeyse nefret ediyordu. Fakat son konuştuğumda “Lübnan’da herkes Türkiye’ye bayılıyor” diyor. Dizilerin algıyı kısa sürede nasıl değiştirdiğini gösteriyor.” Yine bir başka katılımcının “Eskiden Türkiye’yi medeniyetsiz bir ülke zannederdim. Diziler fikrimi değiştirdi.” ifadesini naklediyor.

Dünya çapında Türk dizilerinin popülaritesindeki artışı açıklayan Fatima Butto, New Kings of the World'te izleyicilerin Müslümanların tasviri ve şovlarda sunulan değerlerle nasıl bağlantı kurduğu hakkında şu şekilde yazmıştır:

 

Ertuğrul, Birleşik Krallık'taki Ertuğrul temalı restoranların ve karakterleri tarafından giyilen geleneksel Türk Alp şapkalarının satışının kanıtladığı gibi, Arap dünyasında ve Pakistan'da ve İngiliz Müslümanlar arasında bir sansasyon yarattı. Ertuğrul'un her bölümü - yüzlerce var - YouTube'da milyonlarca kez izlendi ve bölümleri platformda yayınlayan sadece Tabii Urdu kanalı 8,7 milyardan fazla görüntüleme biriktirmişti. “Türk tarihi draması,  Müslüman topraklarındaki [emperyal] savaşlar  kötü niyetli Müslüman işgalcilere karşı ateşli destanlar hakkında değildi: burada Müslümanlar kraldı.”

 

Dünyadaki birçokları için, İslami bir canlanmanın, "düzene" dönüşün karakterizasyonu, cevap verdikleri bir özlemdir. Minty şöyle diyor: "Sadece Müslüman dünyasının ötesinde yankılanabilmesi, kendi hikayelerimizi anlatma fırsatı verildiğinde, insanlık olarak düşündüğümüzden çok daha fazla ortak noktamız olduğunu göreceğimizi gösteriyor."

 

Nisan 2020'de Pakistan'da primetime TV'de Dirilis: Ertugrul'un Urduca versiyonunun ilk çıkışından önce, Başbakan Imran Khan, gösterinin İslami değerler sergilediğini ve Hollywood ve Bollywood'dan daha fazla kültürel ve tarihi ağırlık taşıdığını söyledi. Mayıs ortasına kadar, Urduca dublaslı versiyon YouTube'da abonelik rekorları kırmıştı. Eylül ayına gelindiğinde, Güney Asya üzerindeki etkisi, ateşli maniyi kabul etmeye ve aydınlatmaya çalışan bir makale voleybolu aracılığıyla hissedildi.

 

Dizinin Pakistan'da neden böyle bir fenomen haline geldiğini kısmen açıklayan Iman Sultan şöyle yazıyor: "Pakistanlılar için Ertugrul, kısıtlı bütçelerin, endüstri kayırmacılığının ve devletin aktörlere, yapımcılara ve kanallara olan seçici himayesinin herhangi bir kaliteli yaratıcı üretim olasılığını boğmak için bir araya geldiği düşük kaliteli televizyon çölünde yüksek çözünürlüklü bir deneyimdi."

 

Hindistan'da Ertuğrul’un, film ve TV ünlüsü Shah Rukh Khan ve hatta Hindistan Başbakanı Narendra Modi'den daha popüler bir arama terimi olduğunu kanıtlandı.

 

Dirilis'in cazibesi: Ertuğrul, yaygın başarısı, hayatımızın sosyal ve ekonomik yapısına dair yerleşik fikirler hakkında daha derin soruları gündeme getiriyor. 1980'lerde ve 1990'larda, tıpkı Soğuk Savaş sona erdiğinde ve Müslümanlar Batı'nın başarısızlıklarının bir gecede günah keçisi haline geldikleri gibi, bize Francis Fukuyama'nın tanımladığı gibi tarihin sonuna ulaştığımız söylendi. Biz ya tüketimden yanaydık ya da batı medeniyetine karşıydık. Ama Dirilis: Ertuğrul bu varsayımları üç şekilde alt üst ediyor.

 

Birincisi, Türkiye'nin ötesinde yankılanan geleneksel bir kimliğin işaretleyicilerinin kültürel yapılarına dikkat eder: halk müziği, sözlü hikaye anlatımı, aile, yaşlılara saygı ve yemeğe törensel bir yaklaşım. Aynı zamanda, bu geleneğin bir parçası olarak, ona karşı değil, güçlü ve iddialı olarak kadınları yansıtıyor.

 

Quazi, gösterinin sırrının, İslam'daki kadın liderliğini tasvir etmesi de dahil olmak üzere "kardeşlik" tasvirinde yattığını söylüyor. “Dirilis'teki kadınlar: Ertuğrul hanesi indirgenmedi ve bayağı iş ve ev sorunlarına teslim değil, güçlü bir liderlik gösterisinin kanıtladığı gibi, nüfuz eden zeka ile birlikte eşsiz bir ilham kaynağı olarak kendilerini ortaya koyuyor." Batı kaynaklı dizilerde Müslüman kadınlar haremde evcil hayvanlar olarak temsil edilirken, Diriliş: Ertuğrul, ahlaki otoritenin ve sosyal ayrıcalığın hala erkeklerde kaldığını inkar etmeden, onları rol model olarak tasvir ediliyor.

 

Yıllarca dünya sinema ve dizi sektörünün kalbi olan Hollywood Türk ve Müslüman dünyasını olumsuzluklarla anmış ve bu yolla yapmış oldukları kötü şeylere meşruiyet altyapısı oluşturmuşlardır. Yüzlerce filmde Müslümanlar ya terörist, katil, çıkarcı ya da aptal, saf ve köle olmayı hak eden olarak resmedilmişlerdir. İşte Türk dizileri tüm dünyada bu algıyı yıktı. Bu yüzden Türk dizileri sadece yaratıcı kültürel endüstri ürününün bir çıktısı olarak ortaya atılan satış bedeli değil aynı zamanda birçok algıyı ve algı yönetimini altüst eden stratejik bir kıymettir. Türk dizileri sonuç olarak ülkemize büyük katkısı olan fakat dünyadaki yükselişiyle Türk Mucizesi olarak adlandırılan ve birçok insana umut aşılayan bir değerli üründür.

 

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

 

 

  •   Etiket
  •   Okuma Bu haber 289 defa okunmuştur.

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI