*Prof. Dr. Mehmet YÜCE
Nuri Killigil Paşa, Türkiye kamuoyunda pek tanınmayan büyük bir kahramandır. Tıpkı Birinci Dünya Savaşında Irak Cephesinde Kûtulamâre’yi 4,5 ay kuşatma altında tuttuktan sonra kendi ordusunun 3 katı olan İngiliz ordusunu hezimette uğratarak, 13.300 asker ve subayı esir alan Kûtulamâre Zaferi’nin kahraman komutanı amcası Halil Kut Paşa gibi…Nuri Paşa, hayatı mücadele içinde geçmiş ve hazin bir hayat hikayesine sahip büyük bir vatanseverdir. Ama her nedense ülkemizde kahramanlara genel anlamda bir vefasızlık vardı ki, Nuri Paşa da bundan payını almıştır…
Nuri Paşa kimdir? Nuri Paşa, 1890 yılında günümüzde Kuzey Makedonya sınırları içinde yer alan Manastır’da doğmuştur. Soyu Gagauz ya da Gökoğuz Türklerine dayanmaktadır. İlkokul ve lise eğitimimi tamamladıktan sonra 1909’da Manastır Harbiyesi'nden üsteğmen rütbesiyle mezun olur. İtalya’nın Osmanlı devletine bağlı Trablusgarp ve Bingazi’yi işgal etmesi üzerine bazı vatansever subaylarla birlikte gönüllü olarak gizlice Fransa- Tunus Yoluyla Trablusgarp’a giderek burada yerli halkı teşkilatlandırıp, İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı kahramanca savaşır. Azerbaycan toplarının Bolşevik ve Ermeniler tarafından işgali üzerine Azerbaycan Halk Cumhuriyetince Osmanlı Devletinden istenen yardım üzerine ağabeyi Enver Paşa'nın talimatıyla henüz 28 yaşındayken, Kafkas İslam Ordusunun başına geçerek Azerbaycan’a yardıma gider. Burada gösterdiği kahramanlık ve elde ettiği zaferle Azerbaycanlıların kurtarıcı milli kahramanı haline gelir.
Aklınıza, hocam Nuri Paşa nerede çıktı? Şeklinde bir sorusu gelebilir. Belki de haklısınız. Bazen hocalar olur olmaz konuları ortaya atabilir… Ama bu konuyu öyle değil. O zaman ben de bir soru sorayım sizlere. Osmanlı Devleti’nin son zaferi ne zaman ve nerede kazanılmıştır? Çoğunuz bu soruya şaşırmış olabiliriz. O Zaman cevabı yine ben vereyim: Bakü (Azerbaycan), 1918 yılında. 15 Eylül’de Bakü’nün Ermeni ve Bolşevik işgalinden kurtarılmasının 106’ncı yıldönümü kutlandı. İşte bu zaferi kazanan komutan yani Bakü fatihi Nuri Paşa’dır. O nedenle Bakü'yü Ermeni çeteleri ve Bolşevik birliklerinden kurtaran Nuri Paşa, aradan bir asır geçmesine rağmen Azerbaycanlılar tarafından büyük saygı ve minnetle hatırlanmaktadır.
Günümüzün moda sorusuyla Nuri Paşa Azerbayca’da ne işi vardı, niçin ve nasıl Azerbaycan’a gelmişti? 1918 yılında Güney Kafkasya Bölgesinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti adında bağımsız demokratik bir Türk devleti kurulmuştu. Bu devletin varlığını hazmedemeyen Bolşevikler, devletin varlığına son vermek üzere Ermenilerle birlikte Azerbaycan topraklarında katliam ve işgale girişmişlerdi. Bu çerçevede Azerbaycan topraklarının başta Bakü olmak üzere önemli bir kısmı Bolşevikler ve Ermeniler tarafından işgale uğramış, halka karşı büyük katliam ve kıyım başlanmıştı. Bunun üzerine henüz yeni kurulmuş ve ciddi bir silahlı gücü olmayan genç Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Osmanlı Devletinden yardım talebinde bulunur. Zor bir dönem içinde olan ve birçok cephede savaşan Osmanlı Devleti kendisine uzatılan kardeş elini boş çevirmeyerek genç bir zabit olan Nuri Paşa Komutasında Kafkas İslam Ordusunu Azerbaycan’a göndermeye karar verir.
Kafkas İslam Ordusuna atanan Nuri Paşa, Musul ve Tebriz üzerinden dolaşarak 25 Mayıs 1918’de Gence’ye gelip karargâhını kurarak ordu teşkili için faaliyetlere başladı. Nuri Paşa’nın Gence’ye gelmesi halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Bu durum Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda yazar Mehmet Emin Resulzade tarafından şöyle ifade edilmiştir:
“Cenubi Kafkas temsilcileri ile Türk temsilcileri Batum’daki müzakereler sırasında Nuri Paşa ile beraber birçok zabitler İran ve Karabağ istikametinden Gence’ye dâhil oldular. O zaman müthiş bir anarşiye maruz kalan, diğer taraftan da Bolşevik saldırılarıyla tehdit olunan Gence, Nuri Paşa’nın gökten inmiş halaskar bir melek gibi kabul etmişti. Halkın ona gösterdiği itibar, Gence tarihinde görülmemişti”.
Nuri Paşa komutasında 25 Mayıs 1918'de Gence’ye ulaşan Kafkas İslam Ordusu, Göyçay, Salyan, Ağsu ve Kürdemir'i Güzergahı izleyerek buradaki Bolşevik birlikleri ve Ermeni çeteleri bozguna uğratır. 15 Eylül 1918 tarihinde ise Bakü'yü Ermeni ve Bolşeviklerden temizleyerek önemli bir zafere imza atar. Bakü'de büyük coşku ile karşılanan Nuri Paşa, Tezepir Camisi'nde minbere çıkarak burada halka hitap eder. Söz konusu minber, hala “Nuri Paşa minberi” diye anılmakta ve camide korunmaktadır. Aynı şekilde Nuri Paşanın Gence'de konakladığı ev de müze’ye çevrilmiştir. Nuri Paşa Azerbaycan’da Türk Dünyası milli kahramanı olarak anılmaktadır. Kafkas İslam Ordusu ve bu ordunun başta Nuri Paşa olmak üzere tüm kahramanları Azerbaycan halkının gönlünde yer almış ve hiçbir zaman unutulmamıştır. Azerbaycan’da her kimden sorarsanız sorun bu kahramanları rahmetle ve minnetle yâd edecektir. Günümüzde Kafkas İslam Ordusuna ait Azerbaycan’ın muhtelif yerlerinde Türk Şehitlikleri bulunmaktadır.
Nuri Paşa, Bakü’de büyük bir zafer elde ederken, Osmanlı Devleti de varlığını sonlandıracak Mondros Ateş anlaşmasını imzalamak zorunda kalır. Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra Kafkas İslam Ordusu Bakü’yü terk etmek zorunda kalırken, Nuri Paşa İngilizler tarafından Batum’da tutuklanarak idama mahkûm edilir. Ancak, 8 Ağustos 1919'da yargılanmak üzere götürülürken Kafkasyalıların yardımıyla kaçmayı başarır. Böylece Nuri Paşa Anadolu’ya döner, ilerleyen dönemlerde asker kimliğini bırakarak, sanayici kimliğiyle milletine hizmet etmeye çalışır…1921'de Berlin’e giden Nuri Paşa, burada çiniciliği öğrenerek 1924'te İstanbul’a döner ve Kütahya Çinicilik Anonim Şirketini kurar. Ancak içinde askerlik aşkı, Paşa’yı Türk milli savunma sanayi alanında yatırım yapmaya sevk eder. Bunun üzerine Çiniciliği bırakarak Sütlüce’de bulunan bir fabrikayı satın alıp, ordu için silah ve cephane ürettir. Nuri Paşa, “Nuri tabancası” adını verdiği Türkiye'nin ilk 9 milimetrelik silahının seri imalatını gerçekleştirmeyi başarır. Bu atılımıyla Türk Savunmaya Sanayinin öncüsü olur. Türkiye’nin silah sanayinde gelişmesini istemeyen iç ve dış şer güçleri Nuri Paşa’nın silah satışının önünde büyük bir set çekerek, Paşayı iflasa etmeye mahkûm etmeye zorlarlar. Buna karşı direnen Nuri Paşa, Arap-İsrail Savaşı'nda Arap ordularını ve Filistin halkını destekleyerek bunlara silah temin etmeye çalışır. Bunun üzerine meçhul kişilerce (!) Sütlüce fabrikasına sabotaj düzenlenir. Sütlüce'deki fabrikasında 2 Mart 1949'da meydana gelen büyük patlamada Nuri Paşan vefat eder. Böylece söz konusu güçler hem Nuri Paşa’da kurtuurlar hem de yeni filizlenen Türk Savunma Sanayi’nin önüne geçerler.
Peki sonrasında neler oldu? Büyük bir kahramanın hayatını birkaç satırda özetlemek mümkün olamıyor. O nedenle lütfen bu kahramanın hayatını bir de siz araştırın... Sadece şunu aktarayım ki, hayatını vatanı ve Türk Dünyası için adayan bu kahramana cenaze namazı bile fazla görülür... Vücudu patlamadan 10 gün sonra Haliç'ten çıkarılan Killigil Paşa, dönemin İstanbul müftüsünün "Vücut tam bulunamadığı için cenaze namazı kılınmaz fetvası" nedeniyle cenaze namazı kılınmadan Edirnekapı Şehitliği mezarlığında toprağa verilir. Canını, cananını ve tüm varlığını vatanı için feda eden kahraman Paşa’ya cenaze namazı bile fazla gören bir toplumun ferdi olarak özür babında ya da ecdada vefa gereği mezarını ziyaret ederek, ruhuna bir Fatiha okumak borcumuz yok mu? aksi takdirde Ruz-i Mahşer de Paşaya verecek cevabımız olur mu? Benden söylemesi… Her şeye rağmen emin ki bir gün bu vatan evlatları Nuri Paşa’ya ahdi vefada bulunacaklardır.
*Bilim İnsanı-Akademisyen