İran ve Türk Dünyası

Yavuz Sultan Selimin İran Şahına yazdığı ve kelimeleri soldan sağa ve yukarıdan aşağı okuyun aynı anlam çıkaran muhteşem şiiri Türk Dünyası ile İran arasındaki ilişkilerin …

A+
A-

 

 

“Sanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur

Herkesi sen  / dost mu sandın / belki ol  / ağyâr olur.

Sadıkâne /  belki ol /alemde / serdâr olur.

Yâr olur  / ağyâr olur / serdâr olur / dîdâr olur”

Yavuz Sultan Selim

 

Yavuz Sultan Selimin İran Şahına yazdığı ve kelimeleri soldan sağa ve yukarıdan aşağı okuyun aynı anlam çıkaran muhteşem şiiri Türk Dünyası ile İran arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını edebi bir dil ile ifade etmektedir. Son zamanlarda suikastlarla gündeme gelen İran’ın Türk Dünyasıyla ilgili kimliği pek de temiz olduğunu ileri sürmek mümkün değildir. İran’ın Türk Dünyası ile olan ilişkileri, tarihsel, kültürel, etnik ve jeopolitik faktörler nedeniyle oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Tarih boyunca Gazneliler, Selçuklular ve Safeviler gibi Türk devletlerİran topraklarında hüküm sürmüştür. O nedenle İran’da kültürel açıdan Türk medeniyet izleri bariz bir şekilde kendini göstermektedir. Hali hazırda da İran, büyük bir Türk nüfusa ev sahipliği yapmakta ve doğal olarak güçlü bir Türk uygarlığı bünyesinde barındırmaktadır.

Tüm bunlara rağmen İran, Türk Dünyası ile dostane bir ilişki içinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun tarihi, ideolojik, mezhepsel, etnik, güvenlik ve rekabet gibi unsurlarla açıklamak mümkündür. İran ile Türkiye arasındaki tarihi çatışmalar, yüzyıllar öncesine dayanan derin bir geçmişe sahiptir. Bu çatışmalar, tarih boyunca farklı imparatorluklar ve devletler arasında yaşanmış olup, genellikle siyasi, dini ve jeopolitik çıkarlarla şekillenmiştir. Her ne kadar günümüzde bu gerilimlerin üstesinden gelmeye ve yeni işbirliği alanları oluşturmaya çalışılsa da, Türkiye’nin işbirliği yaparak ortak çıkarlar doğrultusunda ilişkilerini geliştirmeye yönelik çabaları çoğu kez İran tarafından yeterli karşılık bulmamaktadır. Zira ideolojik olarak İran’da devlet aklı Türkiye’yi her zaman bir tehdit ya da en iyimser bakışla rakip olarak görmekte ve Türkiye’yi zayıflatacak hamleleri yapmaktan geri kalmamaktadır. Özellikle İran’ın Türkiye için en büyük tehdit olan PKK ile açık işbirliği yapması bunun bir göstergesidir.

Diğer taraftan İran tarih boyunca farklı siyasi, dini ve kültürel dinamikler nedeniyle , Orta Asya Türk hanlıklarına karşı hep mücadele içinde olmuştur.  Mezhepsel ayrılıklar, bölgesel güç mücadelesi ve ekonomik çıkarlar, bu mücadeleye kaynak teşkil etmiştir. Özellikle sürekli olarak İran, Pers kültürünü yaymak ve Orta Asya’da Fars kültürel etkisini artırmak istemiştir. Bu durum, Türk hanlıkları tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve zamanla düşmanlığa dönüşmüştür. Özellikle 19. yüzyılda İngiltere ve Rusya arasında Orta Asya’da yaşanan “Büyük Oyun”, İran’ın da bu bölgede nüfuz arayışına girmesine neden olmuştur. İran, Rusya ve İngiltere’nin bölgedeki etkinliklerini dengelemek için Orta Asya Türk hanlıklarına karşı politika geliştirmiştir.

İran yakın komşusu olan Azerbaycan’la dostluk ve komşuluk ilişkilerine uygun bir politika izlememektedir. İran, ciddi bir Azerbaycan Türk nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Bu nüfus, İran’ın kuzeybatısında yoğunlaşmıştır ve ülkenin önemli etnik gruplarından birini oluşturmaktadır. Bu durum, İran’ın Azerbaycan politikalarını doğrudan etkilemektedir. İran aslında ev sahipliği yaptığı Türk nüfusuna Azerbaycan’la bir köprü rolü vermek suretiyle iki ülke arasında güçlü bağları kurmak yerine bu nüfusu baskı altına alarak ya da birtakım haklardan tecrit ederek onların Azerbaycan’la olan bağını koparmaya çalışmaktadır. Örneğin, İran’da yaşayan küçük bir azınlık grup olan Ermeniler kendi dilinde eğitim almasına rağmen ülkenin en önemli etnik grubu Türkler kendi dillerinde eğitim alma hakkı bulunmamaktadır. Bu yanlış politika sonucu İran, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ meselesinde Ermenistan tarafı tutan bir politika izlemesine yol açmıştır. Katliam ve soykırım yaparak Karabağ’ı işgal eden Ermenilerle ittifak içinde olmayı tercih eden İran, bölgede tecrit edilmiş durumdaki Ermenistan’ın kendisine daha bağımlı hâle getirmek üzere Ermenistan’la önemli askerî ve ekonomik anlaşmalar yapılmıştır. İkinci Karabağ savaşı boyunca da sürekli Ermenistan’ı desteklemiş ve Azerbaycan’ı baskı altına almaya çalışmıştır.

Karabağ Savaşının Azerbaycan Zaferiyle sonuçlanması üzerine Rusya arabuluculuğuyla Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan ateşkes anlaşmasında yer alan Zengezur Koridorunun açılması konusunda hasmane bir yaklaşım izleyerek Türk Dünyasını kara ve demir yoluyla birleştirecek olan bu projenin hayata geçmemesi için ciddi bir çaba içine girmiştir. Küresel düzeyde Çin’i Avrupa’ya bağlayacak Orta Koridorunu ana arterlerinden biri olmak potansiyeline sahip ve aynı zamanda Türk Devletleri Teşkilatının projesi olan Zengezur Koridorunun hayata geçmesi durumunda jeostratejik önemini kaybedeceğini düşünen İran, bu gelişmeyi ulusal güvenliğine tehdit olarak değerlendirerek, projenin akamet uğraması konusunda Ermenistan üzerinde ciddi baskı uygulamaktadır. Nitekim 30 Temmuz 2024 tarihinde Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşen İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, görüşmesinde Zengezur koridoruna ilişkin olumsuz görüşlerini yineleyerek Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini vurgulayarak Ermenistan’a ısrarla “Zengezur sizin zararınıza!” ifadesinde bulunarak Güney Kafkasya ile ilgili kalıcı barış ve işbirliği ortamına katkı sağlayabilecek projelerin hayata geçmesine engel olmaktadır.

Diğer taraftan İran’ın Irak ve Suriye’de Türkmenlere karşı izlediği gaddarane politikayı da görmemezlikten gelmemek lazımdır. İran bir taraftan Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu dengelemek amacıyla Irak Türkmenlerine karşı farklı örgütler aracılığıyla ciddi baskı uygularken, diğer taraftan da Suriye’de Türkmen bölgelerine yönelik düzenlediği operasyonlarda dolaylı ya da doğrudan Türkmenleri hedef almaktadır. .

Tüm bunlara rağmen uluslararası ilişkilerin çıkar dengesi üzerine kurulu olduğu gerçeğinden hareketle İran ile çıkar dengesine dayalı bir politika geliştirmenin faydalı olacağı kanaatini taşımaktayım. Irak ve Suriye’nin durumu dikkate alarak istikrarsızlaşacak bir İran’ın Türkiye ve Bölge için çok zararlı sonuç doğuracağı aşikardır. Bununla birlikte tarihte bu yana İran’ın Türkiye ve Türk Dünyasına ilişkin izlediği politikaların analizi yaparak izlenen politikanın esasını oluşturması gereğini vurgulamak lazımdır.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir