TUFAN VE NEKSUS: PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?
İnsan denen canlı türünün dünya gezegenindeki serüvenlerini anlatan Sapiens kitaplarıyla tanınan antropolog-tarihçi Yuval Noah Harari?nin Neksus adlı kitabını öncelikle ve özel bir ilgiyle okudum.
Bu hafta ki yazımda İspanya? nın Valencia şehrinde yaşanan sel felaketi trajedisini ele alacağım..
Kıymetli YolcuTV Haber okuyucuları,
Bu hafta ki yazımda İspanya’ nın Valencia şehrinde yaşanan sel felaketi trajedisini ele alacağım.
Adli tıp olarak kitlesel felaketleri iki ana kategoriye ayırırız: 1- İnsan eli ile olanlar; savaşlar, terör, trafik kazaları 2- Doğal olanlar; depremler, sel felaketleri, çığ. Aslında doğal felaketlerin de zararının artmasında insan faktörü önemlidir. Deprem felaketi için, dayanıksız ev inşası, çığ felaketi için, dere yataklarına bina yapılması, ağaçların kesilip o bölgelere bina dikilmesi gibi. Ama sonuç itibari ile bir kerede 10-12 kişiden fazla oluşan ölüm olayları adli tıbbi bakış açısı ile kitlesel felakettir.
Valencia, İspanya’ nın başkenti Madrid ve Barcelona’ dan sonra üçüncü büyük şehridir ve yaklaşık nüfusu 800 bindir. Söz konusu şehirde geçtiğimiz hafta büyük bir sel felaketi yaşandı. Şu an ki tespitlere göre en az 205 ölü var ve henüz onlarca da ulaşılamayan kişi. Sigorta şirketleri söz konusu felaketin İspanya tarihindeki en büyük felaket olduğunu belirtiyor. İspanya söz konusu felaket için 3 günlük ulusal yas ilan etti. Hatırlanırsa Türkiye’ de bundan daha büyük bir felaket olan Kahramanmaraş depreminde ulusal yas ilan edilmedi. Ama Suudi kral ölünce ya da Hamas lideri öldürülünce ulusal yas ilan edildi. Bu noktadan ülkemizi idare edenlerin önceliklerinin farklı olduğunu rahatlıkla değerlendirebiliyorum.
Valencia’ da bir sel felaketinde neden bu denli ağır bir bilanço yaşandı. Bunun sebeplerini iklim bilimciler, toplum bilimciler ve şehir bilimciler izah etmeye çalışıyor. Konuyla ilgili muhtelif değerlendirmeler var. Bunlar arasında bir yılda beklenen yağışın sekiz saatte gerçekleşmesi, uzun bir yağışsızlık dönemini izleyen ani ve yoğun yağış, Akdeniz’ de iklim değişikliği sebebi ile suyun daha çok buharlaşması, bölgeye özel iklim doğa olayları, sel felaketinin işten eve dönerken akşamüzeri saatlerde meydana gelmesi, arabaların selde sürüklenmeye başlaması ile panik olan insanların arabadan inmesi ve sel sularına kapılıp gitmesi, insanların evlerinin bodrumlarında yer alan arabalarını bodrum katını su daha çok basar diye düşünerek arabalarını bodrum garajından çıkarmaya çalışırken garajı su basması sonucu ölme gibi etmenler belirtiliyor. Ancak söz konusu değerlendirmelerin hiçbirisinde plansız yapılaşma, su akış yollarına bina yapılması ya da doğanın tahrip edilmesi şeklinde bir değerlendirmeye rastlamadım. Çünkü ülkemizde de ben kendimi bildim bileli her yıl ilkbaharda sel felaketlerine özellikle Karadeniz kentlerinde rastlıyoruz. Ama o felaketlere yönelik yapılan değerlendirmelerde iklim değişikliği ve yağışın çok şiddetli olmasının yanısıra dere yatağına yapılan evler, su akış istikametine dikilen binalar ve heyelan bölgelerinde yer alan yapılardan da bahsediliyor.
Bursa’ da fazla yapılaşma alan ve hatta yeşil Bursa tanımlamasından bile uzaklaştırıldığı ifade edilen bir şehrimiz. Osmanlı’ da başkent. Hem tarihi ve hem de doğal güzelliklere sahip. Öyle olunca da Bursa için seçilmiş belediyelerin sorumlulukları daha fazla. Yapılaşmayı belirli bir noktada düzenli yürütmeli, yasadışılıklara fırsat vermemeli ve planlı şehir büyümesini öncelik olarak belirlemeli. Elbette valiliğe de önemli görevler düşüyor. Afet durumlarında dinamik ve etkili müdahale, 7 gün-24 saat her türlü felakete hazırlık durumu ve oluşacak felaketlerde de gerek kolluk, gerek hukuk ve gerekse de adli tıp olarak etkili davranış modeli.
Ülkemiz adli tıp yapılanması bu tür doğa dışı ve doğal felaketlere hazırlıklı mı ? Ülkemiz adli tıp yapılanması elbette geçmişe göre daha iyi durumda. Ancak yine de önemli eksiklikleri mevcut. Bu tür kitlesel felaketler kaotik ortamlardır. Herkes ve her şey birbirine girer. O sebeple bu tür durumlarda etkin, hızlı ve net bir hukuki davranış modeline ihtiyaç vardır. Bu tür kitlesel felaketlerin yarattığı kaos ortamında herkes husumetlisine o karışıklıkta zarar verebilir, hırsızlık ve gasp gibi olaylar baş gösterebilir ve hatta ülkemizde pek çok deprem felaketinde gördük; çevre bölgelerdeki hırsızlar bölgeye akın edebilir. Bu sebeple kamu otoritesinin hiçbir koşul ve şartta zaafiyete uğramaması temel prensiptir. Bu da ancak felaket dışı zamanlarda uygun hazırlık, planlama ve tatbikatlar ile mümkün olabilir.
Bu noktada; Akdeniz ülkesi olması sebebi ile davranış modelleri bizi andıran kardeş İspanya halkına geçmiş olsun diyorum. Ancak şunu da eklemek istiyorum: İspanya meclisinde kadın oranı yüzde 56, Türk meclisinde maalesef kadın oranı bu denli yüksek değil. Bu noktadan hareketle ülkelerin kadın ve erkek nüfusunun bir arada mobilize edilmesi yani harekete geçirilmesi ile gelişme gösterilebileceğinin unutulmamasını temenni ediyorum.
Bir daha ki hafta görüşmemiz temennim ile.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)