Köksal Çiftçi / Karikatürcü-Yazar
Günümüzdeki gelişmeleri sağlıklı çözümleyebilmenin yolu geçmişi eksiksiz ve doğru bilmekten geçmektedir. Bu nedenle karikatür sanatının nasıl doğduğunu, hangi evrelerden geçtiğini ve bugüne nasıl ulaştığını özetlemekle işe başlayacağım. Tadımlık da olsa yaşadığı güzel yıllara örnekler vereceğim. En son olarak da günümüzde karikatür sanatının karşı karşıya bulunduğu sorunları ele alacağım.
Konuya girmeden önce şu ayrıntıya değinmekte de yarar var:
Karikatür sanatı, kapitalizmin doğuşuyla var olmuş bir sanattır. Tek beslenme kaynağı da kapitalist sermayeden başka gelir kapısı olmayan gazete ve dergilerdir. Derli toplu söylemek gerekirse, gazetecilik, dergicilik ve karikatürcülük, kapitalizmle birlikte doğmuş, birbirini tamamlayan, birbirine ekmek kazandıran birer özgün meslektir. Gazetecilikteki, dergicilikteki ve karikatürcülükteki gözlenen olumlu olumsuz tüm süreçlerin, kapitalizmin geçirdiği süreçlerle paralel gitmesi de buradan gelir.
İşe gazeteciliğin doğuşunu özetlemekle başlayalım...
FOTOĞRAF, GAZETE RESSAMLIĞINI TEHDİT EDİYOR
Yüksek Rönesans döneminde, bir kuyumcunun oğlu olan Gutenberg, Korelilerden devralıp ıslah ettiği matbaayı 1447 yılında, yeni palazlanmaya başlayan kentsoyluların emrine sundu. Bu gelişme, elle kitap çoğaltma işini sonlandırdı, haftalık ya da günlük gazete çıkarmayı olanaklı kıldı.
1600’lü yıllara gelindiğinde artık Batı’da gazeteler, yazıyı destekleyen gravür tekniği ile üretilmiş klişe görselleri kullanarak yayın yapmaktaydılar. Dönemin yayın organları haber toplayıp yazı yazan muhabirlerin yanında günlük tempoya ayak uydurabilen ressamları da istihdam etmekteydiler. O yıllar savaş yıllarıydı ve gazete haberleri de ağırlıklı olarak bunlardan oluşuyordu. Cepheye muhabir ve ressam birlikte gidiyor, muhabir olayı yazarak kağıda dökerken ressam da gördüklerini panoramik olarak çizgilerle betimliyordu.
Ressam ayrıca kralların, komutanların, kilise babalarının ve savaş kahramanlarının portrelerinin klişesini hazırlamakla da görevliydi.
Gazete ressamlarının saltanatı, Fransız Nicephore Niepce 1826’da fotoğrafı kalıcı hale sokuncaya dek sürdü. Bu, gazetelerde gravür klişe şekline sokulmuş ressam çizimleri yerine fotoğraf klişeleri kullanılacağı anlamı taşıyordu.
Böylece gazete ressamlarına olan gereksinim azaldı.
PORTRE KARİKATÜR, KENTSOYLULARI EĞLENDİRİYOR
Fakat basın ressamları için bir çıkış yolu vardı ve bu yolu da 1400’lerin ortaları ile 1500’lerin sonlarında yaşamış olan Yüksek Rönesans ressam ve heykelcileri hazırlamıştı.
Özet geçebilmek için bu sanatçıların en önemlilerinden üçünün adını analım:
Ünlü Alman ressam Lucas Cranach (1472-1553), İtalyan ressam Annibale Carraci (1560-1609) ve gene İtalyan ressam Giovanni Lorenzo Bernini (1598-1680).
Bernini İtalya’da -dönemdaşı Cervantes’in yaptığı gibi- feodalleri iğnelemek ve yakınlarıyla eğlenmek için 16 yaşında girdiği Carraci Akademisi’nde -atölyenin gülünç insan çizimi geleneği kapsamında- onların ironi içeren portrelerini yapmaya başlamıştı. Roma ve Floransa’yı heykelleriyle donatarak ünlenince burjuvaları geriletip monarşinin elini güçlendirmiş olan ve “Devlet benim!” diyen Fransa kralı XIV. Luis, onu 1665’te Paris’e davet etti. O zamana dek diğer monarşi karşıtı ressam ve heykelcinin yolunu izlediği halde Bernini, diğer pek çok meslektaşının yaptığını yaptı, bol para ve şöhreti tercih ederek ironik portreler çizme işini burada da sürdürdü. Kralı mutlu eden bu eğlenceli çizimler, kısa sürede Paris’te moda oldu. Fransız aristokratlar hem kendilerinin hem de eşleri-dostlarının komik portrelerini çizdirmek için birbiriyle yarışmaya başladılar.
Teknik, kısa sürede İngiltere’ye ve Almanya’ya da sıçradı.
BASINDA PORTRE KARİKATÜRE YOĞUN İLGİ
Fotoğrafın devreye girişiyle meslekleri yok olma eşiğine gelen gazete ve dergi ressamları, tablo ressamlarının, özellikle de heykelci Bernini’nin bu tekniğinden yararlanabileceklerini fark ettiler. Baskı için hazırladıkları ironi içerikli soylu portreleri okurda karşılık bulunca, yayıncıların çizerlere bakışı da olumlu yönde değişti.
Süreci kısaca özetlersek şunları söyleyebiliriz:
Politik portre karikatür, -Leonardo ve benzerlerinde olduğu gibi- Protestan eğilimli ve kentsoylu Yüksek Rönesans tablo ressamlarının feodal derebeyleri kötü, çirkin ve şeytani ruhla resmedebilmek için geliştirdiği özel bir teknikti. Bu abartılı çizim tekniği ve geleneği sayesinde ressamlar, gazete ve dergilerde tutunma şansı elde ettiler.
Gene de fotoğrafın kalıcı kılınmasının getirdiği ölümcül sıkıntıyı yaklaşık on yıllık bir sürede aşabildiler. Zor oldu ama dönemin basın ressamları, ironik portre çizimleri sayesinde işlerini, saygınlıklarını geri kazandılar, gazete ve dergilerde yeniden aranır hale geldiler.
Bunu başarmış sanatçıların başında iki profesyonel karikatürcü gelir:
Birincisi İngiliz ressam ve karikatürcü William Hogarth (1697-1764), İkincisi ise Fransız karikatürcü Charles Philipon (1800-1861)’dur.
William Hogarth’ın adını günümüze ulaştıran, politik karikatür çizmiş olmasıdır. O da kuşkusuz yarı profesyoneldir, resimsi üsluptan tamamen kurtulamamıştır ama baskıya elverişli çizgi tekniği ve konuları işleyiş tarzıyla günümüz profesyonel politik karikatür anlayışının temelini atmıştır.
Charles Philipon ise karikatürü bir meslek haline getiren kişidir.
KARİKATÜR, FRANSA’DA ARTIK BİR MESLEK
1789 Fransız Devrimi’nin ve ulus devlet modelinin taraftarı olan Charles Philipon, 1830’da kentsoyluların desteği ile tahta çıkan, olağanüstü hal mahkemelerini kapatan, seçim vergisini kaldıran, Katoliklik’i resmi din olmaktan çıkaran, eski kralcılara muhalefet yolunu sınırlayan, özgürlükleri genişleten; fakat 1847’ye doğru giderek zorbalaşan, özgürlükleri daraltan, burjuva muhalefetin sesini kısmaya kalkışan ve buna tepki gösteren sokak göstericilerini ateş açarak ezmeye çalışan Kral Louis Philippe’in tahtta olduğu yıllarda yaşadı, çizdi ve yayıncılık yaptı.1830’da -beş yıl yaşayacak olan- La Caricature dergisini, 1832’de de her gün yeni bir karikatüre yer verdiği Le Charivari gazetesini çıkardı.
Charles Philipon, -yakın arkadaşı ve portre karikatürcüsü olan ünlü ressam Daumier’nin de cesaretlendirmesiyle- 1832’de hapis ve para cezası almasına neden olan o ünlü, dört aşamada, adam gibi adamken armuda dönüşen Kral Louis Philippe portre karikatürünü çizerek La Caricature’de yayımladı. Armut benzetmesi, halk içinde monarşinin sembolü olarak karşılık buldu ve derginin diğer karikatürcüleri Honoré Daumier, Gustave Doré, Paul Gavarni, Grandvill, Henri Monnier, Auguste Raffet tarafından yüzlerce kez keyifle yeniden çizildi.
Artık karikatürcüler de yalnızca karikatür çizerek geçimlerini sağlayabilmekteydiler.
GAZETELER KARİKATÜRCÜLERİ KAPIŞIR OLDU
Le Charivari dergisinin yayın haklarını satın alan İngiliz yayıncılar da profesyonel karikatürcü çalıştırarak mizah yayınına başladılar.
Gazetecilik, 1850’lerde artık başlı başına bir sektör olmuştu. Gelirlerinin büyük bir kısmını şirketlerin reklam harcamaları oluşturmaktaydı. Satışını yüksek tutabilen gazete patronları, kısa sürede dolar milyoneri olma şansını yakalıyordu.
Bunun en çarpıcı örneği, ABD’li Joseph Pulitzer’dir.
Pulitzer, önce 1890’larda kağıt gramaj fiyatının 12 sentten 2 sente kadar düşmesi, ardından reklamcılık gelirlerinin 1879’da %44 olan oranının 1899’da %54’e, 1919’da ise %65.5’e fırlaması sayesinde birkaç yıl içinde ABD’nin en zengin yayıncısı oldu.
Fakat başarısının sırrı bunlardan ibaret değildi.
Pulitzer, Richard Outcault adlı bir karikatürcüyü işe almıştı ve bu çizer, giydiği entarinin rengine göndermeyle Yellow Kid olarak anılan Hogan adlı bir yoksul çocuk tiplemesi yaratarak basın camiasında o güne dek görülmemiş fırtınalar estirmeye başlamıştı. Kel kafalı, konuşmayı beceremeyen, ablasının eski entarisiyle dolaşan bu çocuk, yoksul kesimin sevgilisi olmuştu. Bu sayede Pulitzer satış rekorları kırıyor, sektöre ayrılan ABD’nin reklam bütçesinin yarıdan fazlasını tek başına alıyordu. Bir anda rakip gazeteler de karikatürcü istihdam etmeye başladılar. Öyle ki, bir zaman geldi, her gazete en az sekiz karikatürcü çalıştırır oldu.
1980’lere gelindiğinde bu sanat hem Batı’da hem de bizde saygınlığını yitirmeye başladı. 1990’larda gözden düştü. 2000’lerde ise basılı medya onu kapı önüne koydu.
KAPİTALİZMİN KARİKATÜRE GEREKSİNİMİ KALMADI
1980’lerden itibaren ABD’de Reagan’ın, İngiltere’de Thatcher’ın koruması altında iş yürüten kapitalizm, küreselleşme sürecini bir üst seviyeye çıkararak sermaye birliğine geçti. Böylece birbirlerine çelme takarak yükselme devrini tamamen kapattılar ve sistemlerini küresel tekel düzeyine çektiler. Bu tekel sayesinde ülkelerin devlet yönetimi, eğitimi, sanatı, yanında sosyal medyası ve kağıda baskı yapan tüm yayın organları üstünde -meslekten gelen patronları devre dışı bırakarak- ezici bir egemenlik kurdular.
Karikatür sanatını ve karikatürcüleri zora sokan, gazeteler ve dergilerdeki bu patronaj değişikliğidir. Küresel tekelin günümüzde artık tiraj diye bir derdi kalmamıştır. Gazete reklamları artık satış oranına göre değil, tirajı ne olursa olsun, tekelci küresel sermayenin gereksinimine göre dağıtılmaktadır. Bu nedenle gazeteler 80’lerin başında ana sayfa karikatürlerini manşetin içinden çıkardılar ve eteğe aldılar. 90’larda ise karikatürler, gazete eteğindeki yerlerini de ancak pul kadar küçülerek koruyabildiler. 2000’lere gelindiğinde ise hem politik karikatürlerin hem de bant karikatürlerin gazete sayfalarında tutunabilmek için hiçbir şansları kalmadı. Haberlere vinyet çizerek gazete ve dergilerde yerlerini korumaya çalışan karikatürcüler için yazılı basının son temsilcileri oldular.
Günümüzde gazete sayfalarında çizerek geçimini sağlayan karikatürcü sayısı, iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Bu sayının artma olasılığı da yoktur.
Bu uygulama yalnızca ülkemizle sınırlı değildir. Basın sektöründen karikatürcüleri uzaklaştırma eylemi, ABD’de ve Batı Avrupa ülkelerinde başlamıştır ve devam etmektedir.
Kapitalizm bu “küfürbaz” sanata daha fazla tahammül etmek niyetinde değildir.
Karikatürcülerin gerçeği görmeleri, küresel sermaye ile eski yöntemlerle baş etme inatlaşmasını bırakmaları ve teknolojinin, sosyal medyanın olanaklarını da kullanarak kendilerine yeni, sağlıklı bir muhalif yaşam alanı bulmaları gerekmektedir.
Bu çıkışı bulamadıkları taktirde, karikatür sanatı gerçekten de son günlerini yaşayacaktır.