Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sallâllâhu aleyhi ve sellem) doğum gecesi Hicrî Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi Peygamberimiz Hz.Muhammed‘in (s.a.v.) doğum günü dünyaya gelişinin yıldönümü ( Mevlid Kandili’dir )
Mevlid, “doğmak”, doğum zamanı” ve “doğum yeri” anlamları olan bir kelimedir. Ancak zamanla Peygamberimiz Hz. Muhammed‘in (s.a.v.) doğum gününde anmak ve kutlamak için yazılan eserlerin genel adı olmuştur.
Mevlid kandili önemi ve fazileti islam alemi için tek değil bütün kainat ve herşey için çok önemlidir. Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan bu gecenin faziletide bir o kadar büyük ve önemlidir. Mevlid gününün ve gecesinin şerefi ve kıymeti çoktur.
Mevlid kandilinin özel ve anlamlı kılan nedir denildiğinde dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan bir nur ki Kuranı kerim’de Enbiya suresi 107. ayet’te Yüce Allah buyurur ki: وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ Anlamı (Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.) Evet bu ayete bakılarak bu gecenin ne kadar önemli olduğunu görürüz. O’nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. Mevlid, doğum zamanı demektir.
Kâinat ve beşeriyetin yüzyıllardır yolunu gözlediği o Peygamberler Peygamberi (sas)’nin doğum günüdür. Peygamber efendimiz Rebiülevvel ayı içerisinde Mekke’de dünyaya gelmiştir. Hz peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi vesselem dünyaya geldiği gece müthiş alemetler kendini göstermiştir.
Sâve Gölünün suları bir anda çekiliverdi. Ateşe tapanların bin yıldır aralıksız yanmakta olan ateşleri hiç sebepsiz sönüverdi. Asırlardır kupkuru olan Semâve Vadisi, seller altında kaldı. Gökyüzünden onlarca yıldız kaydı. Kisrâ’nın saraylarından ondört burc kendiliğinden yıkıldı. Kâbe’deki putların pek çoğu baş aşağı devrildi. Şeytân, ölesiye çığlık kopardı. Daha ne gizemli olaylar iç içe ve peş peşe yaşandı. Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir peygamber idi.
İslam tarihinde reblülevvel ayının önemli bir yeri vardır. Bugünkü İslâm ülkelerinde Peygamberimizin doğumunu yâd etmek, ona salât-selâm getirmek maksadıyla çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Gözümüzün Nuru, Gönlümüzün Sürûru Efendimiz (sas) Hazretleri’nin doğum günü münasebetiyle bizlere düşen vazifelerin ön önemlisi ise, herhalde O’nu her yönüyle daha iyi anlamaya ve O’nun, insanlığa tebliğ ettiği esasları kavramaya çalışmak olmalıdır.
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur.
İşte bu geceye Veladet-i Nebi Gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatımızı, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.
Dua, ibadetin özüdür. İnsanın, bedenen yeme ve içmeye muhtaç olduğu gibi ruhen de dua etmeye, yalvarıp yakarmaya ihtiyacı vardır. İnsan aciz bir varlıktır. İstediği her şeyi elde edemez; her ihtiyacını kendisi karşılayamaz; başına gelecek her bela ve musibete de karşı koyamaz. Kendi durumunu düşünen her insan Yüce Yaratana mutlaka ihtiyaç duyar, O’na dua ve niyazda bulunur. Bu ihtiyaç insanda fıtrîdir. Bu ihtiyaç, her vesile ile değişik şekillerde kendini gösterir.
Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır.
Dua; ıstırapların, maddi ve manevi dertlerin şifa menbaıdır. Dua, ümit ve huzur kaynağıdır; yaşama aşkını dirilten bir rahmettir. Peygamberimiz (s.a.v) duayı; rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir
Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.” Kullarım beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” buyurarak, kendisine dua edilmesini istemekte, yapılan duaları da kabul edeceğini müjdelemektedir.
Kabul edileceğini ümit ederek dua etmeliyiz. Dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirelim. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Kul, elini açarak Allah’tan hayır bir şey dilerse; Yüce Allah, kulunun elini boş olarak geri çevirmekten haya eder” Bu hadîs-i şerîften; içtenlikle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır. Bir başka hadîs-i şerifte de: Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a, (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere çok yakındır.” buyurulur.
Yüce Allah:”Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin, O’na korku ve ümitle dua edin” buyurarak duanın nasıl yapılacağını bildirmiştir.
İnsan, sadece sıkıntılı olduğu zaman değil; rahatlık anında da çokça dua etmeli ki sıkıntılı anında yapmış olduğu duaları kabul görsün.
İnsan, elde etmek istediği şeyin maddi sebeplerine de baş vurmanın şart olduğunu bilmeli, bununla birlikte Cenâb-ı Allâh’a da dua etmelidir. Dua etmek hiçbir zaman bir Müslüman’ı tembelliğe sevk etmemelidir. Bir hastanın ilaç kullanmaksızın: “Allah’ım şifa ver” diye dua etmesi yanlış olduğu gibi; ilaç kullandığını düşünerek Allah’tan şifa dilememesi de doğru değildir.
Özetle, isteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı ve dertlerimizin bitmesi için önce üzerimize düşeni yapmalıyız, sonra da Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın bir parçası haline getirmeli, her zaman Allah’a içtenlikle yalvarmalıyız.
Bu vesile ile tüm okurlarımızın Mevlid Kandilini kutlar,
Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.Âmin.
Yorumlar (0)