Fakirin ulaşamadığı zenginlik
Günümüz hatta çağımızın kronik hastalığı nedir diye düşünecek olursak tansiyon gelmez herhalde aklımıza ne gelmeli peki tabii ki enflasyon alım gücü liyakat rüşvet adam kayırma vesaire gibi hastalıklar gelmeli değil...
İnsan olarak hepimizin hayatında dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları bazen tesadüf, bazen bizim seçimimiz, bazen bizim adımıza seçilen bazen de maruz kaldığımız durumlardır. Bu dönüm noktaları genellikle hayatımızın daha sonraki bölümüne yön verir. İlk okulda iyi bir öğretmene rastlamışsak, onun ilgisi, yeteneklerimizi tespit etmesi ve doğru yöneltmesi bizim bir sonraki eğitim dönemimizi ve […]
İnsan olarak hepimizin hayatında dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları bazen tesadüf, bazen bizim seçimimiz, bazen bizim adımıza seçilen bazen de maruz kaldığımız durumlardır. Bu dönüm noktaları genellikle hayatımızın daha sonraki bölümüne yön verir.
İlk okulda iyi bir öğretmene rastlamışsak, onun ilgisi, yeteneklerimizi tespit etmesi ve doğru yöneltmesi bizim bir sonraki eğitim dönemimizi ve hayatımızın tümünü etkiler. Doğru bir tercih yapmışsak bu tercih hayatımızı kolaylaştırır. Yanlış tercih yapmışsak da hayatımızı zorlaştırır.
Büyük Türk mütefekkiri, şair ve araştırmacısı Ziya Gökalpin ‘’Ala Geyik ‘’ adlı şiirinde çok hoşuma giden bir bölüm var:
At önünde et vardı, it önünde ot vardı
İt, ot yemez ağlardı;
Otu ata yedirdim,
Eti ite yedirdim.
Bu bölüm şiirin hemen hemen tam ortasındadır.
Aslında eğitimde yöneltmeyi en güzel anlatan şiirlerden biridir. Çocuklarımızın yeteneklerini ve ihtiyaçlarını tespit edip, yeteneği doğrultusunda yöneltmek ve ihtiyacı olan eğitimi ona vermemiz gerektiğini anlatır. Yoksa çocuk ya hayatı boyunca sıkıntı yaşar ya da ömrü ağlamakla sızlamakla geçer.
LGS sonuçlarının açıklandığı şu günlerde biliyoruz ki çevremizde bizi tanıyan velilerimizin büyük çoğunluğu lgs tercihleriyle ilgili bizlere danışacaklar. Biz onları doğru bilgilendirmeye çalışacağız ama onlar yine de kendi bildiklerini yapacaklar. On yıllar sonrasının mutsuz bireylerini ve ebeveynlerini yetiştirmek için akademik başarısı yerlerde sürünen ancak el becerileri, sanatsal ve uzamsal becerileri yüksek olan, yani mesleki teknik liselere vermeleri gereken evlatlarını Anadolu liselerine kaydettirmek için saçma sapan tercihler yapacaklar. Sonra çocuklar akademik olarak başarılı olamayınca, çocukları sınıfta kalınca (Pardon öğretmenleri onları bırakınca : =)) okulları, sistemi ve öğretmenleri suçlayacaklar.
Halbuki sistem belli. Başarı sıralamaları 10/100 olan öğrencileri önce Fen ve Sosyal Bilimler liselerine ve Fen ve Sosyal Bilimler lisesi programı uygulayan Proje Anadolu, Proje İmam Hatip Liseleri ve proje Mesleki Teknik Anadolu liselerine yönlendiriyor. Yani sınavla öğrenci alan okullara yönlendiriyor. Bu doğru bir yöntemdir. Geriye kalanlalar da normal Anadolu liselerine, normal mtal lere ve normal ihl lere yönlendiriyor.
Sınavla öğrenci alan okullarda pek sıkıntı görünmüyor ancak orta öğrenim başarı puanı (OBP) ile öğrenci alan okullara yerleşen öğrencilerin kahir ekseriyeti az önce bahsettiğimiz geleceğin mutsuz bireyleri kervanının potansiyel üyeleri olma yolunda devam ediyor.
Bu durumda velilerimize düşen ; üstadın dediği gibi eti ite , otu ata yedirmektir. Yani çocuklarımızı ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda okullara yerleştirmeye çalışmaktır. Şunu unutmayalım ki bazı çocuklarımız bir makinanın çalışmasından, bir icattan, bir resimden, bir ağaca şekil vermekten yani yeteneği doğrultusunda ömür boyu severek yapabileceği bir işten duyacağı hazzı ve mutluluğu belki de çok konforlu bir memuriyetten duymayacaktır.
Eğer ebeveynler olarak mutlu ve müreffeh nesiller yetiştirmek istiyorsak bu hususlara dikkat edelim. Sanayide usta bulmaktan şikayet etmemek için dikkat edelim. Tarım ürünlerinin soframıza pahalı gelmesinden şikayet ediyorsak bu hususlara dikkat edelim. Ülkemizin her alanda gelişmesini ve kakınmasını istiyorsak çocuklarımızı doğru yöneltelim. Unutmayalım ki ülkemizde ve dünyada her meslekten insana ihtiyaç var. Üniversite mezunu yüzbinlerce işsiz insan varken meslek sahibi olup da işsiz olan neredeyse hiç yok. Hatta bir çok meslek erbabının kazancı lisans mezunu hatta birkaç üniversite bitirmiş üst düzey yöneticilerden bile fazla olabiliyor.
Meselenin farklı bir boyutu da milli ve manevi değerlere bağlı, ruh ve beden sağlığı yerinde , ilkeli , yerli ve milli değerler manzumesini benimsemiş, milli varlığımızı ilelebet yaşatacak ve gelecek kuşaklara aktaracak nesiller yatiştirmektir. Bunun içinde çocuklarımıza bu eğitimi ya bireysel olarak biz kazandırmalıyız ya da bu işi en iyi yapan devlet kurumlarımızı ve okullarımız tercih etmeliyiz. Bizler birey olarak varlığımızı maddi ihtiyaçlarımızı karşılayarak sürdürebilirz. Ancak millet olarak varlığımızı sürdürebilmemiz için nesillerimize milli duygu ve düşüncelerimizi aktarmamız da gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki bireyin varlığı ömrüyle sınırlıdır. Ancak milletlerin varlığını sürdürebilmesi için milli ve manevi değerlerin , milli duygu , düşünce ve fikirlerin de yeni nesillere aktarılması gerekmektedir.
Ziya GÖKALP in ‘’Alageyik’’ şiirinden alıntıyla başladığımız yazımızı Cahit Sıtkı Tarancı’nın Memleket İsterim şiiriyle bitirelim. Her iki üstada da rahmet ola….
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)