Prof.Dr. Celalettin Yanık Yazdı: Futbolda Sınırları Kim Belirler?

Sınır ya da hudut bir netameli kelimedir. Çünkü sınırı kimin çizdiği ve sınırın nasıl çizildiği sorularını gündeme getirir. Sınır, modern bir sorundur ve….

A+
A-

 

*  Prof. Dr. Celalettin Yanık

 

Sınır ya da hudut bir netameli kelimedir. Çünkü sınırı kimin çizdiği ve sınırın nasıl çizildiği sorularını gündeme getirir. Sınır, modern bir sorundur ve modernite ile ilişkilidir. Modernitenin doğuşu sadece sosyal ve beşeri açıdan yeni fenomenlerin ve düşüncelerin doğuşu anlamına gelmemektedir. Aksine modernite, ulus ve devlet adını verdiğimiz fenomenlerin içerisinde gerçekleşmiştir. Bir anlamda ulus ve devlet, modern paradigmanın doğuşunu sağlayan iki önemli olgudur. Ulus ve devlet olmaksızın modern paradigmayı anlama ve anlamlandırma çabası boş bir hayalden öteye gidememektedir. Sosyal bilimlerde her ne kadar kozmopolit bir gündem yer alıyor olsa dahi, ele aldığı problem ve problematikler ulus ve devlet ikilisinin yarattığı beşeri, sosyal, kültürel, politik ve iktisadidir. Geçmişin imparatorluk anlayışının yıkılması ile birlikte yeni bir dayanışma, politik ve iktisadi formlar, ulus ve devlet ikilisi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla ulus ve milliyet, yüz yıllar boyunca hem gündelik siyasetin hem de akademik söylemlerin gelişmesinde ve tartışma eksenlerinin oluşmasında faal olgulardır. Bugün dahi ulusu niteleme biçimlerimiz ile milliyetin nasıl ve ne şekilde oluştuğuna dair cevaplarımız modern paradigmanın oluşumundaki modern ulus ve devlet olgularının ne olduğuna ve nasıl şekillendiğine dair verebildiğimiz cevaplarla birlikte düşünülmektedir. Tarihsel açıdan sosyali açıklama ve anlama biçimlerinde Weber’in dahi öncelikli olarak devlet olgusuna yöneliyor olması ve buradan onun bir sınır hattı oluşturma çabası, sosyalin ve devletin nasıl ve ne şekilde birbirileriyle iç içe geçtiğini anlamada önemli bir aşamayı teşkil etmektedir. Dolayısıyla sosyal bilimlerin oluşumu ve gelişimi bu iki olgudan münezzeh değildir.

 

 

Ulus ve milliyetçiliğin doğuşu ve gelişimi de sınır çizmeyle irtibatlıdır. Bir ulusu tanımlama biçimi sembollerin ve simgelerin de doğuşu ya da yeniden inşası ile birlikte yürümüştür. Devletlerin belirli sınırları içerisindeki ulusu bir diğerinden/ötekisinden ayırt etmek adına tarihsel semboller veyahut diller icat edilmiştir. Bu tarihsellikler ise anakronik bir şekilde, yani geçmişi şimdi ile çerçeveleme çabasıyla birlikte yürütülmüştür. Dolayısıyla şimdiki ayrım noktası ya tarihin bir döneminde olup bitmiş ya da olduğu varsayılan herhangi bir “şey”in bugüne uyarlanması, efsaneleştirilmesi veya mistifiye edilmesi süreçlerini içerir. Şimdi ve burada olan, tarihin bir anındaki olup bitmelerin yeniden değerlendirilişi, ele alınışı ile doğru orantılı bir şekilde inşa edilmiştir, dolayısıyla tahayyül edilir. Haritalardaki mevcut sınırlar bu anlamda hayalidir. Ulus ve devletler için çizilmesi gereken sınırlar imparatorlukların yıkılması sonucunda yapılan cerrahi müdahalelerin sonucundadır. Ancak bu sınırları tahkim etmesi için gerekli olan en önemli sembol ise bayraklar olacaktır.

 

 

Bayraklar sınırların nerede başladığını gösteren sınır taşlarıdır. Bu bayraklar ile tahkim edilen sınırlar için artık savaşılması gerekecektir. Bu savaş sadece fiili şiddet anlamında değil, ulusal maçlarla da gerçekleştirilecektir. Böylelikle ulusal savaşlar için modern kolezyumlar icat edilir. Bu modern kolezyumlarda savaşanlar/futbolcular modern gladyatörlere dönüştürülürler. Kolezyumlardaki milli mücadeleler milli maçlar haline dönüştükçe, artan rekabet ve uluslar arasındaki derin ikilikler, çatışmalar ve fiili mücadeleler ulus adına yapılmaya başlayacaktır. Milli duyguların hezeyan haline gelişi, bayrakların dalgalanışı artık kozmopolit bir âlemden milli hassasiyetlerin ve mücadelelerin dalgalanmasına dönecektir.

 

 

Futboldaki sınır, bayrakların dalgalandığı hat boyunca sürecektir. Futboldaki mücadeleler ise bayraklar ve uluslar hattı boyunca devam edecektir. Futboldaki sembollerin en belirgini bayrak üzerinden gelişince, burada kullanılan diğer semboller ve simgeler onu tahkim edecek ve destekleyecektir. Dayanışmanın ve buna tezat olarak rekabetin olduğu bu ortamda, ulusal sembollerin ve simgelerin zaten hali hazırda bu dayanışmayı ve rekabeti sağlamada fonksiyonu, bunu daha da arttırmaya yönelik olacaktır. Dolayısıyla modern bir gladyatörü simgeleyen futbolcunun bir başka simgeyi futbol sahası içerisinde sınırlar dâhilinde kullanmasının mantıksal çıkarımı ancak bu futbolun milliyetçiliğin oluşumu ve bu düşüncenin devamının sağlanıyor olmasını düşünmeksizin irdelenemez. Futbol, içeriğindeki sınırlarla zaten belirli bir ulusal tahayyülü geliştirmek için modernitenin vazgeçilmez olgusu haline gelmiştir, dolayısıyla bu milli ve millileştirici fonksiyonunu icra ettirdiği müddetçe, simgelerin kullanılması da kaçınılmaz olacaktır. Zira ilk önceliğin sınır işareti konumundaki bayrağın orada yer almasını sağlamaksa doğrudan olmayan bir şekilde de olsa simgelerin ve sembollerin kullanımının olağanlaştırılması ve doğallaştırılması da kaçınılmaz olacaktır. Futbolda sınırlar olduğu müddetçe kozmopolitizm değil, sınır taşları mevcudiyetini koruyacaktır. Bu sınırları belirleme kozmopolit değil, ulusal olduğu için simgeler ve semboller hem tahayyül edilecek hem de inşa edilecektir. Böylelikle Merih Demiral’ın kullandığı simgeye yönelik tepkiden önce modern kolezyumlardaki her bir mücadelenin bir simge ve sembolün dalgalandığı sınırlar anlamında değerlendirmek gerekiyor. Bunu bilakis futbolun doğuşunda ve hâlihazırdaki durumunda ulusallaştırıcı bir aparat olarak fonksiyonunu gözden kaçıranların, modernleştiricilerin tarihsel arka planında modern kolezyumları nasıl mistifiye ederek kitleleri harekete geçirip bir dünya savaşını meşrulaştırılmasını sağlama girişimleri unutulmamalıdır. Bu sınır hattının çizilmesinin bu hegemonlar/modernleştiriciler tarafından değil, ulusu niteleyen semboller ve simgeler aracılığıyla olduğu düşüncesi akılda tutulmalıdır.

 

* Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

POPÜLER HABERLER