09-09-2024 11:46:32

Prof.Dr.Hüsamettin İnaç Yazdı: Amerikan Seçimlerinin Sosyopolitik Analizi

5 Kasım 2024 günü gerçekleştirilecek olan Amerikan seçimleri, küresel siyaset...
Prof.Dr.Hüsamettin İnaç Yazdı: Amerikan Seçimlerinin Sosyopolitik Analizi

 

*Prof. Dr. Hüsamettin İNAÇ

 

5 Kasım 2024 günü gerçekleştirilecek olan Amerikan seçimleri, küresel siyaset açısından değerlendirildiğinde belki de tarihin en önemli seçimlerinden birisi olacak. Üçüncü dünya savaşının ayak seslerinin duyulduğu ve yeni bir dünya düzeninin taşlarının döşendiği günümüz politik perspektifinde son derece belirleyici bir kimlik taşıyan bu seçimler, ABD iç siyaseti bakımında da bir dönüm noktası teşkil edecek.

 

Seçimi önemli kılan unsurların başında, ABD’nin maruz kaldığı hegemonya mücadelesi yatmaktadır.  Soğuk savaşın başlangıcından beri stratejik bölgelere asker göndererek, uluslararası rezerv para olan doların hâkimiyetini tesis ederek ve küreselleşme ve küreselleşmenin ideolojisi olan neo-liberalizm üzerinden küresel hegemonyasını sürdürmeyi başaran ABD, son yirmi yıllık zaman diliminde bu imtiyazını peyderpey kaybetme tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır.

 

1989 yılında Berlin Duvarının yıkılması, 1990’da Doğu Avrupa’da hüküm süren sosyalizme karşı liberal halk hareketlerinin başlaması ve nihai olarak SSCB’nin ideolojik ve ekonomik iflasını deklare ederek uluslararası sahneden çekilmesiyle ABD’nin yegâne hâkim olduğu tek kutuplu bir dünya tesisi edildi. Ne var ki ABD’nin stratejik hırsı dünyanın tamamına hâkim olma motivasyonuyla 11 Eylül 2001 olaylarını tetikledi. Nitekim 11 Eylül terör saldırılarını bahane eden ABD, önce Afganistan’ı ve daha sonra da Irak’ı işgal etti. Başlangıçta mağdur rolünü oynayarak uluslararası camianın desteğini ardına alan ve tarihte ilk defa NATO’nun beşinci maddesini harekete geçiren ABD, zamanla karanlık yüzünü yansıtarak işgali kanlı bir katliama dönüştürdü.

 

Bunun neticesinde dünyada kendine duyulan sempatiyi hızla kaybeden ABD, Avrupa Birliği, Çin ve Rusya’nın da birer alternatif olarak güçlenerek çıkması neticesinde tek kutuplu dünyanın tek hegemon gücü olma hususiyetini kaybetmeye başlamıştır.  Buna ilaveten diğer müttefiklerine haber vermeden 2021 Ağustosunda Afganistan’dan apar topar çıkması,  yerel paralarla ticaretin tercih edilmesiyle doların rezerv para olma imtiyazını yitirmesi ve pandemide görüldüğü üzere küresel sorunlara küresel çözümler üretmekte aciz kalan küreselleşme de bu hegemonya kaybını önemli ölçüde tetiklemiştir. Suudi Arabistan’la petro-dolar anlaşmasını yenileyemeyen, enerji koridorlarını eskisi gibi kontrol altında tutamayan ve deniz yollarında hâkimiyeti kısıtlanan ABD, sıradan bir devlet olmaya doğru hızla gitmektedir. Bir yıla yakın zamandır Gazze’de irtikâp edilen soykırıma Amerikan kurumları tarafından doğrudan destek verilmesi de hegemonya iddiasına/tabutuna çakılan son çivi mesabesindedir. Barışı tesis için ABD liderliğinde kurulan Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların işlevsizliğinin anlaşılması ve hepsinden öte adalet başta olmak üzere ABD ve AB’nin sözde meşruiyetini sağlayan normatif değerlerin ikiyüzlü tatbiki, ABD’nin düşüşünde bir katalizör rolü oynamaktadır.  

 

Durumun vahametini kavrayan ABD, sıradan bir devlet konumuna düşmemek için çözümü, yaralı bir hayvan gibi etrafına saldırmakta bulmuştur. Zira ABD’nin küresel hegemonyasını yitirmesi durumunda başta Texas olmak üzere tüm eyaletlerinin çil yavrusu gibi dağılacağı aşikârdır. Bu kaygıyla Rusya’yı Ukrayna’ya saldırmaya teşvik eden ABD, savaş sayesinde tüm Avrupa’ya Rusya korkusu pompalayarak kendine yeni bir manevra alanı açmaya çalışmıştır. Bu bağlamda can çekişmekte olan NATO’yu yeniden ihya etmiş ve İsveç ve Finlandiya’yı da NATO kapsamına alarak Rusya’yı Arktik ’ten de çevrelemiştir. 

 

Ukrayna savaşı nedeniyle Çin’le yaptığı tarihin en büyük ticaret anlaşmasını iptal etmek zorunda kalan, ortak ambargo kararıyla Rusya’nın ucuz enerji kaynaklarından mahrum edilen ve Kuzey Akım 2 boru hattı tahrip edilen Avrupa Birliği (AB), hızlı bir çöküşe doğru ilerlemektedir. ABD’nin zorlamasıyla savunma sanayisine ciddi para tahsis eden (Almanya 100 milyar Euro) ve Ukrayna’ya para ve silah yardımı yapmak zorunda bırakılan Avrupa Birliği, artık tamamen ABD’nin aciz bir vekili (proxy) konumuna düşürülmüş durumdadır. Sonuç itibarıyla yaklaşık üç yıldır devam eden bu savaş sayesinde ABD, AB’yi kendine bir alternatif olma konumundan çıkarmış, Rusya’yı yıpratmış ve bu iki aktörü Çin’e karşı mücadelesinde yanına almış görünmektedir.

 

Yukarıdan beri sözünü ettiğimiz politikalar ABD’nin demokrat kanadının ve Başkan Biden’ın aldığı kararlarla şekillendirilmiştir. Geçmişten beri demokratlar, darbeler yaparak istemedikleri rejimleri değiştiren, savaşlar çıkararak sömürgeci emeller peşinde koşan ve dünyayı kaosa sürükleyecek müdahalelerde bulunmaktan kaçınmayan bir çizgiyi benimsemektedirler.

 

Günümüzde ABD siyaseti kabaca “küreselciler” ve “ulusalcılar” olmak üzere iki kategoriye ayrılmış durumdadır. Küreselciler Demokrat Parti etrafında kümelenirken, ulusalcılar Cumhuriyetçiler olarak siyasi yelpazede kendilerine yer bulmaktadır. Teknoloji şirketleri, bilişimler, Silikon Vadisi seçkinleri ve sosyal medya patronları önemli ölçüde Demokratları desteklerken, Cumhuriyetçilere en büyük destek silah ve petrol tüccarlarından gelmektedir. Demokratlar evsizleri, emekçileri (redneck), azınlıkları, göçmenleri ve dezavantajlı grupları odak seçmen grubu olarak görürken, WASP olarak adlandırılan beyaz, önemli ölçüde ırkçı ve orta sınıfı oluşturan kesimler Cumhuriyetçilere oy vermektedir. Demokratlar dünyaya nizam vermek adına insan hakları, demokrasi ve çokkültürlülük gibi normatif değerler üzerinden küresel müdahaleci bir siyaseti benimserken Cumhuriyetçiler daha çok içeriyi derleyip toplamak peşinde koşmaktadırlar. Demokratlar Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşlara değer vererek liderlerle ilişkileri kurumsal bir düzeyde sürdürme arayışında olurken Cumhuriyetçiler, liderler arasında aracısız teması ve doğrudan diyaloğu daha çok benimsemektedirler.

 

Tüm bu tarihsel çerçeve ve ana ideolojik çizgileri dikkate alarak güncel ABD seçimlerine ve adaylara bakalım. Öncelikle Biden 2020 seçimlerinde şaibeli bir biçimde Trump’ı geride bırakarak başkanlık koltuğuna oturduğundan kısa bir müddet sonra pandemiyle karşılaştı. Corona virüsle mücadeleyi beceremeyen, ekonominin hızlı bir resesyona girmesine mani olamayan Biden, en başta kendi seçmenini sükûtu hayale uğrattı. İş başına gelir gelmez kendi ideolojisine muhalif gördüğü rejimlerle uğraşmaya başladı. Suudi Arabistan’ı diktatör olduğu için, Latin Amerika’yı solcu kimliğinden dolayı dışladı. Göçmenlerin Meksika üzerinden girişine müsamahalı tavrı nedeniyle pek çok eyalet valisiyle arası açıldı. Öyle ki sınırlara jiletli tellerin takılması krizi üzerinden federal muhafızlarla (National Guard) eyalet birlikleri iç savaşın eşiğine kadar geldi. Trump’a nefes aldırmamak için Ocak 2020 Kongre baskınından vergi kaçakçılığı iddialarına kadar pek çok konuda onlarca dava açtırdı. Buna ilaveten Trump, Rusya’nın dostu ve Putin’in ajanı olmakla da suçlandı.

 

Küresel bağlamda Biden, Ukrayna savaşını çıkartması ve Gazze soykırımına verdiği sonsuz destekle tarihe geçecektir. ABD’nin çöküşünü geciktirmek, Avrupa’nın kolunu kanadını kırarak kendine bende etmek ve Rusya’yı yıpratmak için Biden, Ukrayna’yı kurban etti. İyi bir Amerikan işbirlikçisi olduğunu zamanla ispat eden Zelenski, Amerikan çıkarlarını korumak için kendi halkını feda etmekten çekinmedi. Elbette Rusya, egemen bir devleti NATO’yu tercih ettiği gibi bir gerekçeyle işgal eden bir devletti. Ancak İstanbul’da savaşın ilk haftalarında uzlaşmaya varılmışken barışı tehditle imha eden İngiliz ve Amerikan İttifakıydı.  Bugün Rusya topraklarına uzayan savaş, Rusya’nın taktik ya da stratejik nükleer silah kullanımıyla her an bir üçüncü dünya savaşının işaret fişeği olabilecektir.  

 

İzlediği politikalarla üçüncü Obama dönemi olarak adlandırılan iktidar döneminde Biden, kendi seçmenini bile ikna edemedi. Öyle ki Demokrat Parti siyasi elitleri yeniden aday olmak konusunda ısrarcı bir tavır sergilen Biden’dan kurtulmanın yolunu, erkene alınan Trump-Biden münazarasında buldu.  İlerleyen yaşının bir neticesi olarak aşırı bunama belirtileri gösteren, boşlukla tokalaşan, ölmüş insanlarla konuşan, oğlunun ölümünü Afganistan savaşına bağlayan ve karısını tanıyamayan Biden, tabiatıyla söz konusu münazarada çok kötü bir performans sergiledi.  Bunu fırsat bilen partinin ileri gelenleri Biden’ı göz önünden çekip sahte bir imzayla istifa mektubunu sosyal medyadan yayınladılar. Ki bu durum elli yıldır Amerikan siyasetine hizmet eden bir politik figür için oldukça aşağılayıcı bir durumdu. “Beni adaylıktan çekilmeye ancak Tanrı’dan gelen bir mesaj ikna edebilir” diyerek kilise kilise gezen Biden, sahte bir imzayla adaylıktan el çektirilmişti.

 

Her ne kadar yerine Michel Obama düşünülmüşse de bağışçıların desteğini teminat altına alabilmek için - teamüle uygun olarak - yardımcısı Kamala Harris aday ilan edilecek, ancak Biden’ın süresini doldurmasına da müsaade edilecekti. Artık topal ördek konumuna düşmüş olan Biden, Netanyahu’ya soykırımı sürdürmek için destek vermekten geri kalan tüm zamanını tatil beldelerinde şezlonga uzanarak geçirmeyi tercih etti.

 

Büyük Kongrenin ardından adaylığını ilan eden Kamala Harris, çok silik ve oldukça başarısız bir başkan yardımcısı profili çizmekteydi. Ne var ki toplumun bir kesiminde Trump nefreti öyle kesif bir noktadaydı ki Biden’ın adaylığı durumunda sandığa gitmeyecek pek çok kişi Kamala Harris’e rekor düzeyde bağışlar yaptı. Harris’e yapılan bağış miktarı bir günde yüz milyon dolara ulaştı.

 

Öte yandan öngörülemez kişiliği, işadamı kimliği ve renkli olduğu kadar karanlık yüzüyle Trump, eyalet seçimlerinde rakiplerini bir bir dize getirerek yeniden Cumhuriyetçilerin adayı olmayı başardı. Ne var ki mahkemelerle uğraşmaktan mitinglerini yapamaz hale gelen Trump’ın yüzünü Biden’la yaptığı münazara güldürdü. Bu defa da Biden’ı kolay lokma olarak gören Trump için Kamala ile yarışmak korkutucu bir ihtimal olarak ufukta belirmişti. Tam da bu esnada Temmuz 2024 Pensilvanya  mitinginde   çatıya çıkmasına göz yumulduğu anlaşılan bir keskin nişancı tarafından Trump’a suikast düzenlendi. Ani bir refleksle başından vurulmaktan kurtulan Trump, popülaritesini ve oy oranını bir anda artırmaya başlamıştı. Ancak dünya çapında ciddi bir para ve medya desteğine sahip olan küreselciler, ellerindeki tüm imkânları kullanarak Kamala Harris’i parlatmaya ve Trump’ı şeytanlaştırmaya başladılar. En son yayınlanan bağımsız anketler her iki adayın seçilme oranını birbirine yakın göstermektedirler.

 

Trump özellikle iktidarda olduğu dört yıl boyunca hiçbir savaş çıkarmadığı, iktidara geldiği takdirde Ukrayna Savaşı ve Gazze Soykırımı başta olmak üzere tüm çatışmaları durduracağını iddia ederek destek sağlamaya çalışmaktadır. Trumpizm olarak da adlandırılan Trump ideolojisi MAGA (Make America Great Again) “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapmak”  ideolojisine dayanmakta, dışarıdaki tüm parayı içeri çekerek ulusal korumaya dayalı bir ekonomi inşa etmeye odaklanmaktadır. Biden ve demokratları dünyanın jandarmalığını yapmakla ve beceriksizce savaş çıkartmakla itham eden Trump, Irak işgaliyle yedi trilyon doların kaybolduğunu iddia etmektedir. Suriye başta olmak üzere dünyanın pek çok Amerikan üslerinden askerini çekeceğini vadeden Trump, sadece ticaret savaşıyla Çin’i alt edebileceğine inanmaktadır. Dünyadaki rejimlerle ilgilenmeyen Trump’a göre, sadece Amerikan menfaatlerini gözeten devlet ve rejimler iyi ve dost kategorisine dâhildir. Son olarak küreselcilerin dünyanın geleceğine dair nükleer savaşlar çıkarma, farklı pandemileri dünyanın başına bela etme ve dünya nüfusunu azaltma gibi zararlı projelerine karşı “Önce Amerika” (America First) diyerek beyaz, orta sınıf ve Evanjelik (Hristiyan Siyonisti) Amerikalıların çıkarlarına öncelik vereceğini deklare etmektedir. Söz de karar da Amerikan milletinindir.

 

*Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

 husamettininac@yahoo.com

 

 

 

  •   Etiket
  •   Okuma Bu haber 442 defa okunmuştur.

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI