Aşık Mahzuni
17 Mayıs Aşık Mahzuni Şerif?in ölüm yıl dönümü...
Bu yazıyı kaleme aldığım tarih 01.12.2024 Pazar. Yazı YolcuTV Haber portalında 02.12.2024 Pazartesi günü yayınlanacak. Ben de bu yazının yayınlandığı…
Kıymetli YolcuTV Haber okuyucuları,
Bu yazıyı kaleme aldığım tarih 01.12.2024 Pazar. Yazı YolcuTV Haber portalında 02.12.2024 Pazartesi günü yayınlanacak. Ben de bu yazının yayınlandığı saatlerde TV100 ekranlarında olacağım. O yayında bir adli tıp uzmanı olarak değerlendireceğim olgular arasında Melike Eşiyok olgusu da var. Aynı olguyu geçen Cuma’ da TV’ lerde değerlendirme imkanı bulmuştum. Ve söz konusu olguyu irdelerken, Melike Eşiyok olgusunu anlamak istiyorsanız Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’ nın çalışmalarına bakmalısınız demiştim.
Melike Eşiyok kim; kötü bir anne ve babadan doğmuş bir kız çocuğu. Çocuk 6 yaşında iken anne ve baba ayrılıyor. Melike üç kardeşi ile birlikte babalarında kalıyor. Baba yeni bir kadınla birlikte yaşamaya başlıyor. Sonrasında Melike ölecek. Geçen hafta kamuoyuna yansıyan ifade zabıtlarından görüldüğü kadarı ile bu üç küçük çocuk bu evde çok ağır işkenceler görüyor, cezalandırmaya maruz bırakılıyorlar ve perişan haldeler. Ve bu dayanılmaz ıstırap içerisinde bir gün Melike ölünce Melike’ nin cesedini de bir de mezara gömmeyip, ceset bulunamasın diye gölete atıyorlar. 5 yıl sonra kardeşlerden birisi olayı okuldaki rehber öğretmenine anlatıyor ve olay kamuoyunun gündemine gelecek şekilde ortaya çıkıyor. Ve ben bile (1993 yılından bu yana adli tıp alanındayım) bu olayla ilgili mevcut ifade zabıtlarını okuduğumda irkildim. Bu kadar da olmaz, olamaz, olmamalı dedim. Konu şu; küçücük Melike çok yoğun şiddet, eziyet vs görünce söz konusu şiddete dayanamayarak hayatını yitirmiş. Bir mezarı dahi yok ve cansız bedeni de ortadan kaybolsun diye bir poşetle ve poşetin içine de ağırlık yapsın ve su yüzeyine çıkmasın diye gölete atılmış. Neresinden bakarsanız bakın vahşet, iğrençlik, vandalizm ve insanlık dışı bir davranış. Ben de bu konuyu irdelerken şu bilgileri vermek istiyorum.
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı 1940 yılında İstanbul’ da doğmuş. Robert Kolej de okumuş. Liseyi bitirince ABD’ ye gitmiş ve sosyal psikoloji alanında, dünyaca bilinen, önemli bir bilim kadını olmuş. Sonra ailevi sebepler ile, ABD’ de evlendiği Oğuz Kağıtçıbaşı ile birlikte Türkiye’ ye dönmüş ve ODTÜ’ de, Boğaziçi Üniversitesi’ nde ve Koç Üniversitesi’ nde psikoloji öğretim üyesi olarak görev yapmış. 2017 yılında da yani 77 yaşında da hayata gözlerini yummuş.
Ben uzun yıllardan bu yana cinsiyete dayalı şiddet, kadına dayalı şiddet gibi şiddet konularında konuşmalar yaparım, konferanslar veririm, barolarda dersler anlatırım ve İstanbul Barosu’ nda da periyodik bir biçimde hizmet içi eğitimlerde avukatları bilgilendiririm. Ben şu an ülkemizin çok sayıda sorununun olduğuna inanan birisiyim. Elbette bunun çok çeşitli sebepleri var. Ama kadına yönelik şiddet konusunda bu soruna asıl sebebiyet veren etmenin; 1- Herkesin bakabileceği kadar çocuk yapmaya değil de, yanlış bir biçimde yönlendirilerek yapabileceği kadar çocuk yapmaya teşvik edilmesini, 2- Parçalanmış aile çocuğu olmayı (hem suça sürüklenen çocuk olma bakımından ve hem de mağdur çocuk olma bakımından parçalanmış aile çocuğu olmak çok daha tehlikeli bir durum ve kritik önemde bir husustur) olduğunu düşünüyorum. Bu değerlendirmelerinin neden böyle olduğunu, sebep ve dayanaklarını nevzatalkan1 youtube adresinde yer alan ve her gün yayınladığım youtube videolarımda ayrıntılı olarak açıklıyorum. İşte sanırım İstanbul Barosu’ daki derslerden bir tanesinde bir konuşmamda bir avukat şöyle bir katkıda bulundu: Türkiye’ de çocuğun aile için değerinin ne ifade ettiğini anlamak istiyorsanız Çiğdem Kağıtçıbaşı’ nın çalışmalarını okumalısınız. O katkıya dek hayatımda Çiğdem Kağıtçıbaşı adını duymamıştım. Bu öneri sonrasında Çiğdem Kağıtçıbaşı’ nın kim olduğunu araştırdım, yayın ve çalışmalarını inceledim, bazılarını okudum ve kişi hakkında mümkün mertebe fazla bilgi sahibi oldum.
Siz sevgili YolcuTV Haber okuyucuları. Sizler de Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı kimmiş, çalışmaları nelermiş, ülkemizde aile ve aile içerisinde de çocuğun yeri neymiş irdeleyin. Gerçekten kendisi çok önemli araştırmalara, yayınlara ve çalışmalara imza atmış. Yani rol modelleriniz kamuoyuna dayatılan ve paraya ulaşma dışında olumlu bir yönünü göremediğimiz Dilan Polat’ lar olmasın, yetiştirdiği tüm öğrencileri tarafından takdir edilen ve dünya biliminde de önemli bir karşılık bulan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’ lar olsun. Ancak bu sayede ülkemiz büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün hedef gösterdiği ileri düzeyde bilimsel üretime, sanatsal üretime ve yeryüzüne birşeyler katan çalışmalara sahip ülkeler kategorine girebilir.
Bir daha ki hafta görüşmemiz temennim ile.
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)