Sosyal Psikoloji ve Bağımlılık

Sosyal psikoloji, bireylerin düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının sosyal çevreleri tarafından nasıl etkilendiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Madde bağımlılığı, bireysel bir sorun gibi görünse de sosyal psikoloji açısından ele alındığında, bireyin çevresi, toplumsal normlar ve grup dinamikleri ile yakından ilişkili olduğu görülmektedir. Sosyal psikoloji, bireyin toplumsal etkileşimler içinde nasıl davrandığını ve bağımlılığa nasıl sürüklendiğini anlamada önemli […]

A+
A-

Sosyal psikoloji, bireylerin düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının sosyal çevreleri tarafından nasıl etkilendiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Madde bağımlılığı, bireysel bir sorun gibi görünse de sosyal psikoloji açısından ele alındığında, bireyin çevresi, toplumsal normlar ve grup dinamikleri ile yakından ilişkili olduğu görülmektedir. Sosyal psikoloji, bireyin toplumsal etkileşimler içinde nasıl davrandığını ve bağımlılığa nasıl sürüklendiğini anlamada önemli bir çerçeve sunar. Bireylerin sosyal yaşamında gördüğü onay onların yanlış da olsa o davranışını sürdürmesini sağlar.

İnsanlar, çevrelerindeki bireylerin davranışlarından etkilenme eğilimindedir. Madde kullanımının yaygın olduğu ortamlarda bulunan bireyler, sosyal öğrenme yoluyla bu davranışı benimseyebilirler. Albert Bandura’nın sosyal öğrenme teorisine göre, insanlar başkalarının davranışlarını gözlemleyerek öğrenirler ve bu davranışları ödüllendirici olarak algıladıklarında taklit edebilirler. Özellikle gençler arasında, arkadaş gruplarının madde kullanımını destekleyici tutumları bağımlılık riskini her zaman artıran en önemli etkendir.

Bağımlılık, toplumda yerleşik olan normlarla doğrudan ilişkilidir. Bazı kültürlerde alkol ve sigara kullanımı sosyal olarak kabul edilirken, diğer maddelerle ilgili daha katı normlar bulunmaktadır. Bu sosyal normlar, bireylerin madde kullanımı konusunda karar vermelerinde etkili olabilir. Örneğin, bir birey “herkes içiyor, ben de içmeliyim” düşüncesine kapılarak sosyal baskı altında madde kullanımına yönelebilir. Hiç kullanmayı düşünmeyen birçok gencin bağımlılık öyküsü bu anlamda benzerdir.

Madde bağımlıları genellikle toplum tarafından damgalanır (stigma). Bu damgalanma, bireylerin sosyal destek sistemlerinden uzaklaşmasına ve maddeyi bir kaçış aracı olarak görmesine yol açabilir. Toplumun bağımlılara yönelik olumsuz tutumları, onların tedaviye erişimini zorlaştırabilir ve kendilerini daha izole hissetmelerine neden olabilir. Sosyal dışlanma arttıkça, bireylerin madde kullanımına olan eğilimleri de güçlenebilir. İşte bu noktada içmenin sosyal onayı nasıl sorunu büyütür ise bağımlı bireyin damgalanması da benzer bir çözümsüzlük anlamına gelmektedir.

Henri Tajfel’in sosyal kimlik teorisine göre, bireyler ait oldukları grupların normlarını benimseyerek kimliklerini oluştururlar. Madde kullanan bireyler, benzer alışkanlıklara sahip kişilerle bir araya gelerek yeni bir sosyal kimlik oluşturabilirler. Bu grup içindeki aidiyet hissi, bağımlılığı sürdüren önemli bir faktör olabilir.

Bağımlılıkla mücadelede sosyal destek büyük bir önem taşır. Bireyin ailesi, arkadaşları ve toplum tarafından desteklenmesi, bağımlılıktan kurtulma sürecinde olumlu bir etki yaratır. Özellikle destek grupları (örneğin, Adsız Alkolikler grubu) ve rehabilitasyon programları, bireyin sosyal bağlarını güçlendirerek madde kullanımını bırakmasını kolaylaştırabilir. Toplum tarafından yalnız bırakılmak ile yanlış davranışın sosyal onayı maalesef aynı adrese çıkmaktadır.

Madde bağımlılığı sadece bireysel bir irade sorunu değil, aynı zamanda sosyal çevre ve toplumsal dinamiklerle şekillenen bir olgudur. Sosyal psikolojinin sunduğu perspektif, bağımlılığın önlenmesi ve tedavisine yönelik daha etkili stratejiler geliştirmemize yardımcı olabilir. Bu nedenle, bağımlılıkla mücadelede sadece bireye değil, topluma yönelik müdahalelerin de önemsenmesi hayati önemlidir.

Örneğin, esrar içen bir gencin arkadaş çevresi tarafından kabul görmesi, madde kullanımının sosyal açıdan normalleşmesine yol açabilir. Eğer genç, esrar kullanımı nedeniyle popüler hale gelir ve sosyal statü kazanırsa, bu durum madde kullanımını ödüllendirici hale getirir. Sosyal psikolojide ödüllendirici davranışların tekrar edilme olasılığı yüksek olduğundan, bu genç için esrar kullanımı maalesef bir alışkanlık haline gelir. Dahası, çevresindeki diğer gençler de sosyal kabul görmek adına benzer davranışları sergileyebilir. Böylece madde kullanımı, bireysel bir tercih olmaktan çıkıp grup normu haline gelir ve daha geniş bir sosyal sorun ortaya çıkar. Bu nedenle, toplumun madde kullanımını teşvik eden sosyal dinamikleri tanıması ve önlemesi büyük önem taşır.

Şimdilerde siyasi bir partinin sloganı olarak biliniyor olsa da Alman şair Bertolt Brecht’in (1898-1956) “Ya hep beraber ya da hiçbirimiz” başlıklı şiirinde dediği gibi; “Kurtuluş yok ya tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” bağımlılıkla mücadeleye sosyal psikoloji açısından bakıldığında durum tıpkısının aynısıdır.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir