Teknoloji Ethosu ve Çipleştirilen Siyaset

Geçen yazımızın son kısmında şu önemli soruyu sormuştuk: Kamuoyunun algısını yönlendiren dev teknoloji patronları, siyasi sistemlerin geleceğinde ne kadar etkili olacak? Bu soru, siyasetin geleceğini anlamak açısından kritik bir noktaya işaret ediyor. Çünkü dünya siyasi hayatı, artık belirli bir politik geçmişi olan siyasilerden daha çok, ekonomik olarak güçlü şahsiyetlerin siyasete yön verebileceği yeni siyasi paradigmanın […]

A+
A-

Geçen yazımızın son kısmında şu önemli soruyu sormuştuk: Kamuoyunun algısını yönlendiren dev teknoloji patronları, siyasi sistemlerin geleceğinde ne kadar etkili olacak? Bu soru, siyasetin geleceğini anlamak açısından kritik bir noktaya işaret ediyor. Çünkü dünya siyasi hayatı, artık belirli bir politik geçmişi olan siyasilerden daha çok, ekonomik olarak güçlü şahsiyetlerin siyasete yön verebileceği yeni siyasi paradigmanın şekillenmesine yardımcı olacaktır. Bunun ilk adımı Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump’ın ilk döneminden sonra daha güçlü bir şekilde siyasi hayatın merkezine ulaşması ile gerçekleşmiştir. Böylelikle siyaset, sadece geleneksel politik geçmişe sahip olanların değil, ekonomik gücü elinde tutanların da şekillendirdiği bir alan haline geliyor. Hatta siyasi alanın sınırlarını tahkim etmek adına yine başka bir ekonomik başarı hikâyesine sahip Musk’ın da Trump ile birlikte siyasi hayatın merkezinde yer alıyor oluşu, siyasi hayat geçmişine sahip olanlardan daha çok ekonomik başarı hikâyelerine sahip olanlar tarafından ikame edileceği yeni bir siyasi paradigmadır bu.

İktidar Arzusu ve Ekonomik Gücün Siyasete Etkisi

İktidar arzusu, insanın doğasında var olan bir gerçekliktir. Tarih boyunca üstünlük kurma isteği hem ekonomik hem de politik alanların genişlemesine neden olmuştur. Günümüzde ise ekonomik güce sahip olanlar, doğrudan siyasete yönelmekte ve toplumsal yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır.

İktidar olma arzusu ile hedeflenen şey, üstünlüğün vazgeçilmezliğidir. Merdivenin basamaklarını sırasıyla tırmandıktan sonra ulaşılabilecek en son nokta büyük bir beyazlık olmasına rağmen, değil mi ki o beyazlık bizi içerisine çeker; ışıktır artık önemli olan…Gölgeler ve suretlerle uğraşmaktan kendini alıkoyan şey de budur: gölgede ve surette hayatını devam ettirmek körlüğe alışmaktır. Körlük, yani her şeyin siyah ve belirsiz olduğu, bilahare hiçbir şeyin görülmediği şeydir. Işığın olduğu yerde görüş açısı, perspektif ve manzara vardır. Manzara nettir. Kimsenin göremediği şeyi görmektir… Bu görme noktası, şimdilerde en tepeye ekonomik anlamda ulaşılmayı daha da içerdiğinden ekonomiden siyasete atlayarak, görülen ışığı diğerlerine, yani alttakilere yansıtmayı ifade edecektir. Ekonomik hırs, siyasi hırsla birleşince her şeyi sayılarla ve rakamlarla açıklayan, sayılar ve rakamların dediğini yaptıran bir şeye dönüşecektir. Musk’ın çocuğuna isim verirken sayılardan oluşan bir isim vermesi de bu minvalde yorumlanabilir.

Bu bağlamda, rakamların ve verilerin belirleyici olduğu yeni bir siyasi paradigma oluşuyor. Artık seçimler, ekonomik sermayenin sağladığı teknolojik ve dijital araçlarla yönlendiriliyor. Kamuoyunu şekillendirenler, klasik politikacılar değil; veri akışını, sosyal medya platformlarını ve algoritmaları kontrol edenler oluyor. Sayılar ve hesaplanabilir veriler siyaseti yönetmeye başladığında, karar mekanizmaları da farklı bir boyut kazanıyor.

Teknoloji, Ekonomi ve Siyasetin Yeni Dengesi

Ekonomik güç ile siyasi güç arasındaki sınırlar giderek belirsizleşiyor. Çipler, yapay zekâ, büyük veri ve algoritmalar artık yalnızca teknolojik ilerleme araçları değil, siyasi gücün de en önemli unsurları haline geliyor. Sayılara ve rakamlara hâkim olanlar, toplumu yönlendirme gücünü de ellerinde bulunduruyor.

Siyaset, siyasetçilerin kendi yorumlarına bırakılmasından daha çok rakamlara ve sayılara bırakılır. Hesaplayan ve sayılarla ölçülebilen her şey muktedirin elinde olacaktır. Sayıya ve rakama hâkimiyet, sosyale ve siyasala hâkimiyettir. Sayılar ve rakamlardan oluşan, hesaplanabilen her şey muktedirliğin anahtarıdır. Sayılarla ve rakamlarla yüklü olan çip de böyle değil midir? Çipler, üzerlerimize ve beyinlerimize giydirilen deli gömlekleri…Çiplerle muktedir, çiplerle iktidar olmak, ekonomiye ve hesaplanabilirliğe iktidar ve muktedir olmaktadır. Sayılara hâkim olmak, “siyahı”; rakamlara muktedir olmak suretleri idare etmektir. 

Bugün, Elon Musk gibi isimlerin siyasi söylemlerde daha fazla yer alması ve yönlendirme gücünü artırması, siyasetin geleceğinin teknoloji ve ekonomiyle nasıl iç içe geçeceğini gösteriyor. Öyleyse soruları şu şekilde sıralayabiliriz: Geleneksel siyasetçiler bu yeni düzende nasıl bir rol oynayacak? Ekonomik güce sahip olanlar siyaseti tamamen mi devralacak? Ve en önemlisi aşırı sağa yönelen Musk, kendi teknolojik ve ekonomik ethosu ile modern kitleleri yönlendirmeyi hedeflerken kendisini modern sanan ve her türlü beyazlatıcı sabunlarla ve deterjanlarla kendi siyahlıklarını sözde gidermek isteyenlere bu yeni siyasal paradigmada ne olacak?

Bu sorular, önümüzdeki yıllarda daha da fazla tartışacağımız konuların başında gelecek. Ancak kesin olan şu ki, teknoloji ve ekonomi artık siyasetin en güçlü belirleyicileri haline gelmiş durumda. Sırası gelmişken değinmeden geçemeyeceğim bir hususa da kapı aralamak isterim. Yakın zamanda gösterime giren Don’t Look Up filmi bir anlamda yukarıda temas edilmeye çalışılan hususlara değinerek zihin açıcı bir perspektif sunmaktadır.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir