Zihinsel Konformizm ve gerçeğin acımasızlığı
Ortalama insanın ilk duyduğuna ya da kendisine en kolay gelene inanması sık rastlanan bir durum. Bu da onu kolaylıkla yönetilebilir kılıyor. Ve o ölçüde de yönetilemez. Bir...
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken?
Tevfik
Ümit
İsmail
Kerim,
harikalar diyarında
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken… Zaten tam da bu durumdayız. Tam tekerlemedeki gibi pireler berber develer tellal… Ne kaldı geriye? Eh artık ninem de beşiğini tıngır mıngır sallayıversin…Pış pış pış…
Aman ha uyanmasın! (liyakat)
Günlerden bir gün, kahramanlarımız Tevfik Ümit İsmail Kerim şehir merkezinde sıkılmışlar, hoşça vakit geçirmek için alışveriş merkezine gezmeye gitmişler… Biraz ortamı keseriz, belki gözümüz gönlümüz açılır demişler… AVM içerisinde dolaşırken tam o sırada ‘kahramanlarımızdan biri acıktım şurada bir şeyler yiyelim’ demiş. ‘Benden olsun!’
Yiyecek içecekleri söylemişler…Bir de ne görsünler! Ceplerindeki para hesabı ödemeye yetmiyor…Biraz utanmışlar, biraz hayıflanmışlar, yiyecekleri içecekleri almadan naçar bir şekilde AVM’den çıkmıştı. Oysa ne güzel de kokmuştu.
Garipler ne yapsın? Aldıkları ücret onlar daha eve varmadan eriyip gidiyor…Ayın sonunu getiremiyorlar..Bakmışlar olacak gibi değil, aralarında konuşup anlaşmışlar ve arkalarına bile bakmadan AVM’den çıkmışlar.
Az gitmişler, uz gitmişler..33 harfli indirim marketinin önüne gelmişler… “ Çok şükür cebimize göre alışveriş yapabileceğimiz bir yere geldik. Bu 33 harfli marketten alışveriş yapar kendimize mükellef bir sofra kurarız” diyerek dalmışlar içeri…
Market biraz kalabalıkmış…Sağa sola indirim yazıları, tanzim, satış vesaire reklamları asılmış…Vatandaşlar doluşmuş içeriye. Lakin her birinin yüzü asık, kaşlar çatık..Hiçbirinde mutluluk namına tek bir işaret dahi yok.. Kendi aralarında konuşmaya başlamışlar; ‘Bu nasıl indirim? Her şey çok pahalı. Dalga mı geçiyorsunuz? Bu nasıl indirim?’ diyerek görevlilere ne kadar galiz söz varsa söylemişler. Görevliler ne yapsın? Tepkilere bozulsalar da el mahkum, netice müşteri haklıdır diyerekten tek ses çıkaramıyorlarmış…
Bunu da hiç anlamıyorum.. Müşteri her zaman haklı olur mu hiç? Hayır olamaz olmamalı da! Neyse biz masalımıza dönelim. Kahramanlarımız buradan da kaçarcasına çıkıp yürüye yürüye bir parka doğru gelmişler… Parkta oturup dinlenirken küçük bir deliğe giren sıçan görmüşler. İlgilerini çeken bu deliğe eğilip baktıklarında; huşu içinde gözlerini kamaştırırcasına parıldayan nurani bir ışık kahramanlarımızı içine çekiyormuş.. Kendilerine geldiklerinde etraflarına hayranlıkla bakakalmışlar. Bir de ne görsünler! Etraftakiler, güle oynaya koşuyorlar, eğleniyorlarmış..Dedeler torunlarını gezdiriyor, gençler gelecek kaygısı olmadan tasarruf yapmadan pür neşe dolaşıyorlarmış…
Ne 33 harfli marketler, ne devasa AVM’ler hiçbiri yokmuş… Kimse düşündüğünü söylemekten çekinmiyor, her konuda istişareyi kültür haline getiriyorlarmış… Öyle ki doğadaki kuşlar dahi yemlerini adil bir şekilde bölüşüyorlarmış. Kahramanlarımız gördüklerine inanamamışlar. Bir sıçan deliğinin açıldığı masalsı diyar, onları da cezbetmiş. Bu diyarın adil, liyakatli düzenine hayran kalmışlar.
Adil düzen içerisinde huzurlu bir yaşam süren halkın içerisinde gezinirken karınlarının açlığı gelmiş akıllarına. Bir restorana girmişler. Karınları şişene kadar tıka basa yiyip karınlarını doyurmuşlar. Ne var ne yok her şeyi silip süpürmüşler. Sonra dışarıya çıkıp parkta eğlenmişler. Parktaki bütün oyuncaklarla oynayıp çocuklar gibi şen bir gün geçirmişler. Bu arada bazı oyuncakları kırıp dökmüşler. Ne yapsın garipler. Bilmiyorlar ki itibarlı yaşamayı.
Kahramanlarımızın bu hali diyar halkının dikkatini çekmiş. Oradakiler, bizimkilere: “Niçin böyle davranıyorsunuz, hiç mi görmediniz, size göstermediler mi hiçbir şey?” diye güzelce sormuşlar… Masal kahramanlarımız, cevap vermek yerine kendilerine karşı nazikçe davranan diyar halkına tekme tokat saldırmaya kalkmışlar. Her yeri yağmalamaya devam etmişler. Vatandaşlar çaresiz bir şekilde güvenlik güçlerini çağırıp bu içler acısı durumu anlatmışlar.
Güvenlik güçleri, bizim laftan anlamazları bir güzel toplayıp dertlerini öğrenmeye çalışmışlar…‘Derdiniz nedir, niçin böyle davranıyorsunuz’ diye sormuşlar.. Güvenlik güçlerine mantıklı tek bir cevap dahi veremeyen bizim haytalar; kendilerini bu masalsı diyara getiren delikten bahsetmişler… Durumu anlayan güvenlik bizimkileri diyardan çıkarmak için toplayıp bahsettikleri deliğe yeniden götürmüşler ve ‘size sunulan bu şansı değerlendiremediniz. Sıçan gibi geldiniz, sıçan gibi de ait olduğunuz yere gidiniz’ diye bir güzel fırçalayıp kapı dışarı etmişler.
Masal bu ya çıkarırlar elbet..
Biz de olsa idi; ‘başka yolu yok mu?’ diye sorardık gibi geliyor bana…
Öte yandan harikalar diyarından çıkarılan kafadarlar neye uğradıklarını anlayamamışlar. Hani; foseptik çukuruna atılan ciğerin hikayesini kurtçukların nasıl en sonunda birbirlerine düştüğünü herkes bilir ya kahramanlarımız da bu misallerdeki gibi birbirlerine düşüp yok etmişler kendilerini.
Masalımız, gökten üç elma düşmüş diye burada bitiyor. Adaletli ve sevgi dolu yarınlara uyanmak dileğiyle esen kalın…
Uyanalım, uyanmayanlara uyandıralım
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)