Vefa
Dün şehirde biraz işim vardı, gideceğim yer de biraz uzak. Arabaya bindim. Şehrin ufuklarında Bozdağlar var, gözüm de orada. Baktım başları dumanlı. Herhalde bir sıkıntıları olmalıydı, bir gidip ziyaret edeyim...
Türk milleti, tarih boyunca bağımsızlığı ve özgürlüğü en kutsal değerleri arasında görmüş, bu uğurda sayısız mücadeleler vermiştir. Tarihin farklı dönemlerinde karşılaştığı zorluklar ve düşmanlıklar karşısında milletimiz, kendi kimliğini ve varlığını koruyarak yoluna devam etmeyi bilmiştir. Bu güçlü karakterin temelinde, milletimizin yüksek ahlak anlayışı, yardımlaşma ruhu, hoşgörüsü ve adalet duygusu yatmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi, […]
Türk milleti, tarih boyunca bağımsızlığı ve özgürlüğü en kutsal değerleri arasında görmüş, bu uğurda sayısız mücadeleler vermiştir. Tarihin farklı dönemlerinde karşılaştığı zorluklar ve düşmanlıklar karşısında milletimiz, kendi kimliğini ve varlığını koruyarak yoluna devam etmeyi bilmiştir. Bu güçlü karakterin temelinde, milletimizin yüksek ahlak anlayışı, yardımlaşma ruhu, hoşgörüsü ve adalet duygusu yatmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi, sadece bir askeri zafer değil, aynı zamanda bir medeniyet inşasının başlangıcı olmuştur. İstanbul fethedildiğinde, orada yaşayan gayrimüslim halklara din, dil ve ırk ayrımı gözetmeksizin özgürce yaşama hakkı tanınmıştır. Osmanlı Devleti, uzun yüzyıllar boyunca farklı milletleri ve inançları bünyesinde barındıran, adalet üzerine kurulu bir devlet olmuştur. Bu hoşgörü ortamı sayesinde pek çok farklı kültür Osmanlı çatısı altında birlikte yaşamıştır.
Ancak tarihin her döneminde olduğu gibi, milletin gücü ve direnci azaldığında, bazı unsurlar bunu kendi lehlerine çevirmek istemiştir. Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başladığı dönemlerde, devlete sadık görünen bazı unsurlar, ekonomik ve bürokratik alanda güç kazanarak kendi çıkarlarını ön planda tutmaya başlamıştır. Osmanlı’nın savaşlarla yorgun düştüğü, Anadolu’nun evlatlarının cepheden cepheye koştuğu yıllarda, bu kişiler ticaret yaparak ve eğitim alarak toplum içinde önemli yerlere gelmiştir. Askerlikten muaf tutulan bu unsurlar, finans, ticaret ve yönetimde söz sahibi olmuş, ekonomik yapıyı ellerinde tutarak güç kazanmışlardır.
Türk milleti, tarih boyunca birçok kez iç ve dış tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Ancak her defasında bu tehlikeleri bertaraf etmeyi başaran bir bilinç ve ruh haliyle hareket etmiştir. Çanakkale Savaşı, bunun en önemli örneklerinden biridir. 18 Mart 1915’te Çanakkale’de gösterilen büyük direniş, Türk milletinin bağımsızlık aşkının ve fedakârlığının bir yansımasıdır. Aynı şekilde 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu, Anadolu’nun işgalcilerden temizlenmesi, bu direniş ruhunun bir devamıdır. Ancak unutulmaması gereken bir gerçek vardır ki; bu mücadele yalnızca savaş meydanlarında kazanılmaz. Asıl savaş, milletin bilincinde ve ruhunda kazanılmalıdır.
Bugün ekonomik ve kültürel alanlarda karşılaşılan zorluklar, geçmişte yaşanan olayların bir devamıdır. Güçlü bir devlet olabilmek için yalnızca askeri güce değil, ekonomik bağımsızlığa ve kültürel birliğe de sahip olmak gerekmektedir. Türk milletinin öz değerlerine, geleneklerine ve kültürüne sahip çıkması, geleceğe güvenle bakabilmesi için elzemdir.
Bu noktada, özellikle Yörükler ve onların içinden çıkan efeler gibi milli bilince sahip toplulukların önemi büyüktür. Yörükler, tarih boyunca Anadolu’nun bağımsız ruhunu temsil etmiş, savaş zamanlarında ordunun en ön saflarında yer almış, barış zamanında ise milli ve kültürel değerleri yaşatmışlardır. Yörüklerin sivil toplum yapıları ve milli bilinçleri, Türk milletinin en büyük sigortalarından biridir.
Türk milletinin varlığı ve birliği, ancak milli bilinçle korunabilir. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milleti zekidir, çalışkandır” sözleri, sadece bir temenni değil, tarihin defalarca kanıtladığı bir gerçektir. Türk gençlerinin geçmişi doğru okuması, tarihinden ders çıkarması ve geleceğe yönelik sağlam adımlar atması gerekmektedir.
Bağımsızlık sadece askeri zaferlerle değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da güçlü olmakla mümkündür. Bugün içimizde ve dışımızda milletimizi bölmek, parçalamak isteyen güçler olabilir. Ancak unutmamalıyız ki, Türk milleti her zaman bu tür tehditlere karşı koyacak güce sahiptir. Bunun için milli bilinci diri tutmak, eğitim ve ekonomide güçlü olmak ve geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmak zorundayız.
Atatürk’ün dediği gibi:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Bu bilinç damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur ve ilelebet var olmaya devam edecektir.
AYDIN DÜNYA EFELERİ YÖRÜK TÜRKMEN FEDERASYONU
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)