Türkiye’nin NATO Sonrası Güvenlik Politikası

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yeni yayınlanan bir röportajında Türkiye’nin NATO’dan sonra kurulabilecek bir güvenlik paktının parçası olmak isteyeceğini duyurdu. Fidan, Ukrayna krizini görüşmek üzere Avrupa liderlerinin bir toplantısına katılmak üzere geçen hafta Londra’ya gitti. Financial Times’ın sorularını yanıtlayan Bakan, ABD Başkanı Donald Trump’ın son hamlelerini ‘‘birleşip kendi ağırlık merkezimizi tasarlamak için bir uyarı’’ olarak nitelendirdi […]

A+
A-

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yeni yayınlanan bir röportajında Türkiye’nin NATO’dan sonra kurulabilecek bir güvenlik paktının parçası olmak isteyeceğini duyurdu. Fidan, Ukrayna krizini görüşmek üzere Avrupa liderlerinin bir toplantısına katılmak üzere geçen hafta Londra’ya gitti. Financial Times’ın sorularını yanıtlayan Bakan, ABD Başkanı Donald Trump’ın son hamlelerini ‘‘birleşip kendi ağırlık merkezimizi tasarlamak için bir uyarı’’ olarak nitelendirdi ve NATO çökerse Türkiye’nin yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin parçası olmak isteyeceğini ekledi. Trump’ın Rus yetkililerle son görüşmeleri ve planladığı barış görüşmelerine AB veya Ukrayna’yı davet etmemesi Avrupa liderlerini alarma geçirdi.

ABD’siz NATO Mümkün mü?

ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde Avrupa ile gergin geçen bir dönem ve NATO’nun dağılacağı söylentileri çıkmaya başladı. Trump seçim kampanyasının başında NATO politikasını değiştirme niyetini açıkça belirtmişti. Hatta Rusya’ya karşı savunma harcamalarını artırmayan ülkeleri savunmayacağını bile ima etmişti. Trump bu açıklamayı ilk olarak 2018’deki NATO Zirvesi’nde kapalı kapılar ardında yaptı. Daha sonra bu görüşünü 2022’deki bir etkinlikte tekrar etti.

NATO, kuruluşundan bu yana Amerikan liderliği tarafından şekillendirilmiştir. ABD, NATO’nun toplam savunma harcamalarının yaklaşık %70’ini oluşturmaktadır ve ittifakın nükleer caydırıcılığı, istihbarat paylaşımı ve hızlı yanıt yeteneklerinin çoğunu sağlamaktadır. Washington’ın geri çekilmesi NATO’yu temelden zayıflatacak ve varlığını sorgulatacaktır. Trump Rusya’yı, mali yükümlülüklerini yerine getirmediğini düşündüğü NATO müttefiklerine saldırmaya ‘‘teşvik edeceğini’’ söyledi. NATO üyelerine hitap eden Trump, ‘‘Ödemek zorundasınız. Faturalarınızı ödemek zorundasınız’’ diyor. Avrupa ise Trump’ın göreve geldiği ilk dönemde sergilediği öngörülemezliğe dikkat çekiliyor. Trump’ın açıklamalarının blöf mü yoksa gerçek mi olduğunu anlamak zorlaşıyor şeklinde yorumlar yapılıyor. Birçok çevre bu açıklamaları pazarlık taktiği olarak değerlendiriyor. Trump’ın, ilk döneminde yaptığı gibi, şok etkisi yaratmayı ve hedef çıtasını olabildiğince yükseğe koymayı amaçlayan bir yaklaşım izlediği yönünde yorumlar yapılıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron uzun zamandır Avrupa’nın NATO’dan bağımsız bir stratejik savunma mekanizması oluşturması gerektiğini savunuyor. Ancak, Avrupa ordusu fikrinin önünde büyük engeller var. Almanya uzun zamandır askeri harcamalar konusunda temkinli davranıyor. Bunun yanında Avrupa ordularının büyük çoğunluğu NATO sistemleriyle uyumludur ve Avrupa’nın savunma sisteminin güçlendirilmesi gerektirmektedir.

NATO Sonrası Türkiye

Türkiye, 1952 yılında NATO’ya katıldığından bu yana güvenlik politikalarını büyük ölçüde bu ittifakın çerçevesinde şekillendirmiştir. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesi, bölgesel tehditlerin değişmesi ve uluslararası güç dengelerinin yeniden şekillenmesi, Türkiye’nin güvenlik politikalarını sürekli olarak güncellemesini gerektirmiştir.

Türkiye’nin NATO sonrası güvenlik politikası, bağımsız savunma kapasitesi geliştirme, bölgesel ve küresel aktörlerle dengeli ilişkiler kurma, terörle mücadele ve asimetrik tehditlere karşı önlemler, savunma sanayisini güçlendirme ve hibrit savaş stratejileri geliştirme şeklinde ele alınabilir.

NATO’nun geleceği belirsizleşirken, Türkiye Avrupa’nın güvenlik yapısındaki en önemli oyunculardan biri haline gelebilir. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, Karadeniz, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki jeopolitik konumu nedeniyle vazgeçilmez bir aktör olma şansı yüksektir. Türkiye özellikle Rusya ve Ukrayna Savaşı’nda göstermiş olduğu garantör ve arabulucu faaliyetleri de Avrupa ile Rusya arasında bir köprü görevi sağlayarak önemli bir aktör olduğunu ortaya koymuştur.

NATO ve AB, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını tam olarak karşılayamazsa, Ankara bağımsız bir savunma stratejisi geliştirebilir ve hem Avrupa hem de Rusya ile daha dengeli ve çıkar odaklı ilişkiler kurabilir. Avrupa, güvenlik endişeleri nedeniyle Türkiye ile daha yakın çalışmaya zorlanırsa, ilişkilerde daha pragmatik bir dönem başlayabilir. AB, demokratikleşme ve insan haklarına yönelik eleştirilerini bir kenara bırakıp Türkiye ile daha fazla askeri ve istihbarat iş birliğine girebilir.

Türkiye bir NATO üyesi olmasına rağmen, tam AB üyeliği hedefinin geleceği tamamen belirsizlik içindedir. Avrupa’nın güvenliği ve savunmasının geleceği acil bir konu olarak ortaya çıktığında, AB ülkeleriyle aynı zirveye davet ediliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Londra’da Ukrayna Zirvesinde Avrupalı liderler ile bir araya gelmesi Ankara’nın AB kurumlarının üst düzey yöneticileriyle aynı masaya oturuyor ve ortak konularda onlardan katkı beklediğini göstermektedir. ABD’nin mevcut Trump yönetimi altında NATO’dan hızla uzaklaşmaya başladığını bir dönemde ABD’den sonra NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olması açısında Türkiye’nin NATO sonrası kurulacak yeni güvenlik mekanizmasında lider konumda olacağını göstermektedir.

Türkiye bu jeopolitik ortamda yeni düzen karşısında bir bakıma Avrupa’nın bir parçası, Avrupa Birliği üyesi olmak istiyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da ‘‘Türkiye olmadan Avrupa güvenliği düşünülemez’’ ifadeleri kullandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye’nin NATO’daki geleceği ve ‘‘NATO ile veya NATO olmadan’’ Avrupa güvenlik mimarisinde kalma isteği hakkındaki sözleri de büyük önem taşımaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı, AB’nin ABD’nin askeri koruması olmadan siyasi güç gösteremeyeceğini gösterdi. Bu anlamda yeni konjonktür hem Türkiye’nin yeni kurulacak güvenlik mimarisinde başat rol oynayacağını hem de Avrupa Birliği’ne üyelik sürecini hızlandırması açısından da büyük önem taşıyor.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir