İsmet Atlı
Telefonda ?Oooo? Goca şair? diye bir ses duyduğum zaman İsmet Atlı Ağabey olduğunu bilirdim...
Akşam karanlığında Pazar döküntülerini toplayan yaşlı ve yoksul vatandaşlar vardır. Emekliler ucuz ekmek ve gecenin kör karanlığında et kuyruklarındadır. Bayram ikramiyesinin bir asgari emekli aylığı olması beklenirken zam sadece bir lira artırılabilmiştir. Cumhurbaşkanı, bu konuda soru soran bir gazeteciyi, “üç bin laradan dört bine çıkardık. Daha ne olsun” diye paylamıştır. O haberin televizyonlarda izlendiği akşam, […]
Akşam karanlığında Pazar döküntülerini toplayan yaşlı ve yoksul vatandaşlar vardır. Emekliler ucuz ekmek ve gecenin kör karanlığında et kuyruklarındadır. Bayram ikramiyesinin bir asgari emekli aylığı olması beklenirken zam sadece bir lira artırılabilmiştir. Cumhurbaşkanı, bu konuda soru soran bir gazeteciyi, “üç bin laradan dört bine çıkardık. Daha ne olsun” diye paylamıştır. O haberin televizyonlarda izlendiği akşam, Millet Meclisi’nde, devlet büyüğümüzün ve bakanların da katıldığı milletvekilleri iftar yemeğinin, “hünkar beğendili” kuş sütünün eksik olmadığı menüsüne itirazlar olmuştur. Huzur ve sükuna her zamankinden fazla ihtiyaç olan bu mübarek ayda, 2011’de mahalli bir gazetede yayımlanan ve konuya farklı bir bakış getiren yazımı, küçük bir rötuş yaparak, aşağıda ilginize sunuyorum.
İlaç fiatlarındaki karmaşa ile ilgili yazımı yazdıktan birkaç gün sonra, emekli milletvekili aylıklarına % 100 ‘ lük kıyak bir zam yapılmıştır. İki yıl milletvekilliği yapan bir zat(yüce kişi) halen milletvekiliyse, 12 000 lira olan aylığıyla birlikte 8 000 liralık emekli aylığını da alacaktır. Maliye profesörü Şükrü Kızılot ‘ un yazdığına göre, emekli Ahmet efendi bir yerde çalışınca, emekli aylığının % 15 ‘ i, Sosyal Güvenlik Destekleme Primi olarak kesilmektedir. Ama bu kesinti, emekli aylığı da alan milletvekili için yoktur…
İşin çarpıcı iki yönü de var. Birincisi, bu kaymaklı zammın, vatandaşın üç kutuya kadar olan ilacından 3(üç) lira, üçten sonraki her kutu için bir lira katılım payı alınmasını hükme bağlayan kanuna eklenen “kuyruk” maddeler ile yapılmasıdır. İkinci olarak muhterem vekillerimize yapılan bu kıyak zam önerisinin tüm partilere mensup milletvekili temsilcilerince yapılması ve ihtimal gece yarısı yapılan bu eke karşı çıkan bir Allahın kulu olmamasıdır…
Prof. Şükrü Kızılot, bu zamma, 2012 yılı için emekli vatandaşlara % 4 zam yapılmış olması sebebiyle itirazlar olduğuna işaret etmiştir. Bu zamlarla birlikte milletvekili aylığı, net asgari üçretin 30 katı olmuştur. Asilin (vatandaşın) aylığı ve zammı ile vekilin aylığı ve zammını kıyaslamaya kalkanlar çıkıyordu. Vatandaş kesiminden. Bu kabil yersiz itirazlara meydan vermemek için “milletvekili” adının/teriminin değiştirilmesi faydalı olurdu. Milletvekili yerine “parlamenter” denirse, bu kabil, karın ağrıtan kıyaslamalar ve itirazlar da görülmezdi. (Hürriyet: 26. 12. 2011)
Eski planlamacılardan olan Prof. Güngör Uras da, 26. 12. 2011 tarihli Milliyet ‘ teki yazısında, emekli milletvekillerine ve iki yılda emekli oluverecek milletvekillerine yapılan bu “kaymaklı” zamma karşı çıkmıştır. Gençlerin kafasında “zararlı fikirler” oluşturacak hocalara katılmadığımı belirteyim. Önce “Hayat-ı Hakikiye” sahnesinden iki çizgi sunayım.
1960 İhtilali sonrasında, lise mezunu yedek subaylık çıkmıştı. Karadenizin yoksul bir köyüne öğretmen olarak tayin oldum. Gayri sıhhi olan geçici okul binası, köy kahvesinin hemen yanındaydı. Arada kahveye gidince, köylülerden biri, “Hocaya bir çay” diye sesleniyordu. Bana “garip” muamelesi yapılmasına içerledim. Bir süre sonra, “Yahu, çay paramı kendim vereyim. Bir de ben ısmarlayayım” diyecek oldum. İlyas Ağa, “Hoca, sen bir kişisin. Herkese çay ısmarlayacak olsan aylığın yetişmez. Biz bir sürü kişiyiz. Her birimiz sana bir çay ısmarlasa kimseye koymaz” dedi. Ağa sözüne ne denir?
Milletvekillerinin yurt içi ve yurt dışı tedavilerinde hiçbir sınırlama yokken,vatandaşın ilacından kutu başına para alınmaya başlanmasına dil uzatılması uygun değildir. Vatandaş dediğin 74 milyon. Her birinin ilaç kutusundan 1-3 lira alınması kimseye koymayacağı gibi, Sosyal Güvenlik Kurumu ‘ nun bütçe açığının kapanmasına hatırı sayılır bir katkı sağlar.Medarı iftiharımız olan 5 50 milletvekili ve bakmakla yükümlü olduklarının tedavi giderlerde kesat davranmak yakışır mı? Allah esirgesin, hastalıkları sürse, millet hizmeti, az da olsa, sekteye uğramaz mı?..
Milletin mümtaz vekilleri ile “muhterem vatandaşlar” arasında, elbette fark olacaktır. Birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç olan bu gün, fesatlık etmenin alemi yok. Meclis başkanımız ne güzel açıkladı: Bir çeyrek altın 170 lirayı geçti. Vekil, sıkça gittiği bir düğünde çeyrek altın taksa ayıplanır. Yarım altın taksa, işin altından kalkamaz. Zam ile birlikte, bu sıkıntı kalmayacaktır. Vekilin, huzur içinde çalışması hakkı değil mi? Hem vekil maaşlarına kafa takılacağına, Merkez Bankası Başkanının veya ( çoğu rahat durmayan) paşaların aylıklarına bakılmalıdır…
Meseleyi, hukuki çerçevede mütalaa için ansiklopedinin vekalet, vekil ve müvekkil maddelerine baktım. Lafı uzatmadan, birkaç kavramın açıklamasını aktaracağım.
Fuzuli vekalette bir sözleşme yoktur. Kendine vekil misyonu çıkaran safdil, bir meselenin halline soyunur. Kaymaklı zam konusunu diline dolayan iki profesör ile onların tespit ve görüşlerini size aktarmaya çabalayan bendeniz, fuzuli vekil sayılırız. Vekil-iasl ise, son seçimde oyların yarısını iktidara veren necip milletimiz, son yapılan bir ankette % 75 iktidar memnuniyeti ifade etmiştir. Bize, yani fuzuli vekillere de ne oluyordu?..
Vekil-i asl, asıl olan vekil demektir. Eskiden “vekil-i kebir” denirdi. Müvekkil, birini kendine vekil tayin edendir. İki çeşidi vardır: Zengin müvekkil, vekiline yön verir. Sorununun, bir formül ile hallini sağlar. Garibanın, yani halkın müvekkilliği ise sanaldır. Ülkemizin daimi sanıklarından Yalçın Küçük ‘ ün son terminolojisi ile “manken” müvekkildir. Dört yılda bir, bir kelam etmes, yani oyunu kullanması istenir. Dolayısıyla, yukarıda işaret ettiğim gibi, son kıyak zamdan sonra, “vekil ve vekaleti veren” karşılaştırmasına girilmesi, öküzün altında buzağı aramaya benzer…
2011 yılının son yazısı bu. Dikkatli, tok sözlü bir hemşerimin uyarısı gereğince güncel, ama abartılan bir konuya eğildim. Sözü, Bektaşi babasının anekdotu ile bağlayalım.
Mısır’da, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın askerlerinin bir geçit törenini izleyene baba, askerlerin haşmetli kıyafetlerine hayran kalmış.Şöyle de söylenmiş: “Allahım! Bir Mehmet Ali’nin kullarına bak. Bir de senin kullarına!”
Sözlerinde, fuzili vekillerimiz gibi haset değil, hayranlık vardır!
Bir yanıt yazın
Yorumlar (0)